Londra Olimpiyatları görkemli bir törenle başladı. Londra bir yıldır heyecanla bu anı bekliyordu. Kraliçe II. Elizabeth’in Pırlanta Yıldönümü’nü taçlandıran olimpiyatlar aynı zamanda Prens William’ın evlilik töreniyle başlayan uzun bir kutlama döneminin de son halkasını oluşturuyor. Londra mavi, kırmızı ve beyaz renklere bürünürken, dünyanın dört bir tarafından gelen sporcular 12 Ağustos’a kadar kıyasıya yarışacaklar. Pekin’de biraz daha kızışan Amerika-Çin rekabeti bu olimpiyatlarda da kendini hissettirecek.
Tabii özelde olimpiyatların genelde sporun siyaset ve diplomasiyle yakın bir ilişkisi var. Sporun devletler tarafından siyasi ve diplomatik bir araç olarak ele alınmaları Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasında ki dönemde gerçekleşmiştir. Farklı yüzleri vardır. Tanınma aracı olarak kullanılabileceği gibi propaganda aracı, eğitici ve sosyal denetim aracı olarakta kullanılmıştır. Bazı ülkelerin ulusal kimliklerinin inşasında veya tanımlanmasında, örneğin İskoç kimliğinin pekişmesinde, Güney Afrika’da siyahilerin ve beyazların bir araya gelmesinde veya İrlanda adasınının bölünmüşlüğüne rağmen bir bütün olarak temsil edilmesinde… oynadığı rol yadsınamaz.
Sporun oynadığı roller veya siyasetin yükseldiği anlam daha çok soft power (yumuşak güç) çerçevesinde değerlendirilmeli. Bu sebepten olimpiyatlarda büyük devletlerin alacakları sonuçlar merak konusudur. Çünkü olimpiyatlar özellikle büyük devletlerin “sağlık durumlarına” ilişkin önemli bilgiler/göstergeler sunarlar. Kazanılan madalya sayısı ülkelerin uluslararası sahnedeki ‘itibarını’ pekiştirir. Örneğin 1896–2010 tarihleri arasında en fazla madalya kazanan ülkeler şunlar: Amerika (2551), Rusya-SSCB (1204), Almanya (1099), İngiltere (737) ve Fransa (730). Bu genel tabloda yer alan ülkeler bugünde uluslararası sahnede oynadıkları rolle gündemin birinci sırasında yer alıyorlar.
Pekin 2008 olimpiyatlarına bakıldığındaysa, kazanılan madalya sayısı itibariyle Amerika (110) ve Çin’in (100) başa baş gittiğini, altın madalya sayısı göz önünde bulundurulduğundaysa, Çin’in 51 altın madalya ile birinci sıraya yerleştiğini görmek mümkün. Bu durum yirmi birinci yüzyılda gözlemlenen Amerika-Çin rekabetini de doğruluyor. Gelişmekte olan ülkeler içinde, Çin ve Rusya’nın dışında diğer ülkelerin çok gerilerden geldiğini söyleyebiliriz. Bu durumun başlıca sebeplerinden biri o ülkelerde spor çeşitliliğinin profesyonel düzeyde varlık bulamamasıyla izah edilebilir. Tabii bunun maddi anlamda getirdiği yükü de hatırlatmak gerekir. Havas Spor-Entertainment’in 2011 verileri bakıldığında, yukarıda ifade ettiğimiz ülkelerin yanı sıra, Fransa, Kanada, Avustralya, Japonya ve İtalya’nın da dünya top onunda yer aldığı gözlemlenebilir.
Hollywood yaşanan rekabeti görsel düzeyde beyaz perdeye taşıyarak sürdürdü. Bütün yapımları içinde artık klasikleşen Rocky filmleri ilk sırada yer alıyor. Amerikan üstünlüğünün vurgulandığı bu filimler propaganda aracı olarak kullanıldılar. Bugün bu tür filmler çekilmiyor olsa da, devletlerin rekabeti televizyon ekranlarından evlerimize taşınıyor. Ve yine aynı heyecanla takip ediliyor. Bu rekabet ülkeler bazında olabileceği gibi bölgesel, etnik veya dini karakterli de olabilir. Örneğin Muhammed Ali’nin boks maçları, saat farkına rağmen, İslam dünyasında heyecanla takip edilirdi.
Ayrıca, spor ülkeler arası ilişkilerde esen havayı göstermesi açısından önemli göstergelerin başında yer alıyor. Bundan on yıl önce medya tarafından Fransa-Cezayir yakınlaşmasının sembolü gösterilen futbol maçında (2002) yaşanan hadiseler (Fransız ulusal marşının yuhalanması, Cezayirli seyircilerin sahaya inmesi…) halkların “yakınlaşmayı” aynı bakışla değerlendirilmediği ve aynı anlamı yüklemediğine yorumlanmıştı.
Konumuzun dışında olmakla birlikte, sporun siyaset ve diplomasinin ilgisini çektiği gibi son yıllarda gündeme gelen şike iddialarıyla mafyanın veya illegal oluşumların da ilgisini çektiği anlaşılıyor. Para aklama, imaj düzeltme veya olumlu bir görünürlük kazandırması sebebiyle spora ilginin arttığı tahmin ediliyor. Londra Olimpiyatları, oyun boyutunun ötesinde, uluslarası ilişkiler bağlamında, daha çok büyük devletlerin kazanacakları madalya sayısıyla hatırlanacaktır. Hiç şüphe yok ki Çin-Amerika rekabeti dünyanın dört bir noktasında izlenecek çekişmelerin başında yer alıyor.