“ÖCÜLEŞTİRİLEN DOĞU”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hacettepe Üniversitesinde doktora öğrencisiyken şunu sormuştum bir derste Hocama; ”Neden daha çok ve yoğunluklu olarak Batı Felsefesi Tarihi üzerinde duruyorsunuz? Ya İslam felsefesi (Kelam, Sufizm…), Çin felsefesi (YinYang, Konfüçyüs…), Hint Felsefesi (Budizm, Brahmanizm…), Japon felsefesi (Shintoizm…), İran felsefesi… Peki ya bunlar niye üç beş paragrafla geçiştiriliyor kitaplarda?”

Hoca bu soruma “Sen necisin Mine, Siyasal İslamcı mısın, Kemalist mi, Marksist mi? Necisin?”diyerek soruma soruyla yanıt vermişti. İdeolojimi, dünya görüşümü soruyor. Doğu felsefesinin, Batı felsefesi kadar dikkate değer bir şekilde okutulmamasını eleştirince, illa ki “bişeyciyaftası yapıştırılıyor”. İnanamamıştım. Hem de Phdünvanı (doktor- yani bir işin uzmanı) alacağımız akademik yükselmenin en önemli basamağında. Hocanın sorusuna verdiğim yanıtı bu yazımın son paragrafında okuyacaksınız.

Felsefeyi sadece Batı üretmiş Uzak Doğu, Çin, Hint ve İslam felsefesinin hiçbir katkısı olmamış  gibi sunan zihniyet, bugün İslamofobinin her daim güncel kalmasında ve hortlatılmasında aktif rol oynuyor. Müslümanlık ve genel olarak tüm Doğu Medeniyeti öcüleştirilmek için ne gerekiyorsa yapılıyor. Orta Doğu’daki savaşlarda, mezhep çatışmalarında Batılı emperyalistlerin hiçbir rolü olmadığına kim inanır ki? Objektif olmak gerekirse şunu da söylemek zorundayız: Maalesef  Orta Doğu coğrafyasındaki bazı liderler ve kanaat önderlerinin yanlışları da emperyalistlerin ekmeğine yağ sürüyor.

Oysa Doğu felsefesi ve İslam medeniyeti çok zengin bir kültüre sahip. Asya’da, Uzak Doğu’da ve Orta Doğu’da pek çok bilim insanı ve filozof yetişmiştir. Ancak Batıda, İslam ve Doğu medeniyeti neredeyse yok sayılıyor.Bu durum, pek çok ülkenin eğitim sistemine ve kitaplara böyle yansıyor. Felsefe okuyanlar bilir. Batı felsefesi, kendi tarihini Antik Yunan felsefesiyle başlatır. Ve bu tüm dünya felsefe üretenlerin sadece batılılar olduğunu sanır.

Aristoyu, Sokrates’i, Hegel’i bilmeyen yoktur. Ama tüm dünya nedense;

*Endülüs’te (bugünkü İspanya) doğanMuhyiddinİbn-i Arabi’yi

*Bilginin akıl yoluyla elde edileceğini söyleyen İbn- Rüşd’ü,

*Ünlü eseri Mukaddime’de köy-kent farklılaşması üzerine çözümler getiren ve sosyoloji bilimine öncülükeden İbn-i Haldun’u bilmez.

Hocamın sorusuna verdiğim yanıta gelince. Merak edenler için söyleyeyim;

“Bilim ve felsefeyi okurken ideolojik bir bakışla, tek bir tarafın (Sağcı, Solcu, İslamcı, Kemalist, Sosyalist, Laik, Batıcı, Doğucu…) gözüyle bakmayı doğru bulmuyorum, objektif olmak gerektiğine inanıyorum. Tek bir bakış açısı ile bakarsak tam olarak ne demek istediklerini anlayamayız. Objektif olmak zorundayız. Batı’nın Doğu’yu aşağılamasını da, DoğununBatı karşısında aşağılık kompleksine girmesinide reddediyorum!”(Bir ideolojimizin, dünya görüşümüzün olması mümkün olduğunca objektif olmamıza engel değildir, olmamalıdır!).

Son söz olarak; Hem Batı, hem de Doğu Medeniyetibilim ve felsefenin gelişmesinde çok önemli rol oynamışlardır. Birbirlerini etkilemişler, birbirlerine katkıları olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bunu görmezden gelen her tür yaklaşım taraflıdır, bilimsel değil!

Dr. Mine YILDIZ
Siyaset Bilimci-Sosyolog
@DPBMY

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.