“Mülteciler sınıra dayanınca ırkçılıklarını ortaya koydular”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

(AA) – Araştırmacılar ve akademisyenler, son yıllarda, Avrupa’da hızla yükselen ırkçılık, bunun nedenleri ve bu konuda alınabilecek önlemleri sıkça ele almaya başladı.

Almanya, İngiltere, Hollanda gibi ülkeler de dahil olmak üzere, Avrupa genelinde pek çok ülkede son yıllarda aşırı sağ siyaset güden parti ve hareketler ortaya çıktı.

Bu hareketler, son zamanlarda özellikle Müslüman göçmen karşıtlığı ile gündem oluşturup kendilerine sempatizan toplamaya çalışıyor.

Almanya’da kurulan Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGIDA) da bu aşırı sağ hatta ırkçı söylemiyle dikkatleri üzerine çekiyor.

Araştırmacılar ve akademisyenler de Avrupa’da gelişen ırkçılık konusunu sıkça ele almaya ve nedenlerini araştırmaya devam ediyor.

“Avrupa’nın gerçek yüzü ortaya çıktı”

İslamofobi konusunda araştırma yapan akademisyenler, Avrupa’da hızla yükselen ırkçılığı, altında yatan nedenleri ve alınabilecek önlemleri AA muhabirine değerlendirdi.

Katar Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Peter Polak Springer, Avrupa’da son birkaç yıl içinde Müslüman karşıtlığının artmasını etkileyen farklı etkenler olduğunu söyledi.

Mülteci akınının Müslüman karşıtlığını daha da körüklediğini, on binlerce mülteci sınırlara dayanınca Avrupa’nın gerçek yüzünün ortaya çıktığına dikkati çeken Springer, “Avrupa medyası ırkçı haberleri, bilgileri yayımladıkça, abarttıkça ve taraflı durdukça, toplumların İslamofobik tutumlarını artırdığını düşünüyorum.” dedi.

Springer, göçmen karşıtı ırkçı tutumun ve yabancı korkusunun özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde daha yoğun şekilde görüldüğünü dile getirdi. Bu ülkelerin mültecilerin kapılarına dayanıncaya kadar İslamofobik bir tutum içerisinde olmadığını savunan Springer, şöyle konuştu:

“Doğu Avrupa’nın oldukça homojen bir yapısı var. Farklı renk ve kültürlerden binlerce insanın kapılarına dayanmış olması düşüncesi onların korkuya kapılmasına neden oldu. Özellikle Avrupalı muhafazakar yöneticilerin mültecilere karşı düşmanca tavrı toplumu tahrik ediyor. Birçok ülke lideri, totaliter rejim liderleri gibi davranarak ‘etnik temizlik’, ‘ırkçılık’ gibi kavramların kurbanı oldu. Mülteciler sınırlara dayanınca bunlar da ırkçılıklarını somut şekilde ortaya koydular. Mültecilerin kabul edilmesi konusunda Avrupa ırkçı tavrını bir tarafa bırakmak ve çözüm üretmek zorunda.”

Springer, mülteci yükünün paylaşımı konusunda ülkelerin eşit sorumluluk almadığını vurguladı.

Bazı ülkelerin mültecilere kapılarını tamamen kapattığını, bazılarının da ABD gibi sınırlı sayıda mülteciye kapılarını açtığını dile getiren Springer, “ABD’nin mülteci alımı Almaya ile kıyaslanmayacak kadar sınırlı. Birçok Avrupa ülkesi, mültecileri kabul etmek ve onlara sürdürülebilir, sistemli bir refah sunmak zorundalar.” diye konuştu.

Springer, Doğu Avrupalı siyasilerin komplo teorileri ile halkı korkuttuğunu öne sürerek, “Özellikle Doğu Avrupa ülke liderlerinin mültecilere karşı bu düşmanca tutumlarını anlamak mümkün değil. Müslümanların kendi topraklarını ele geçireceği korkusunu yaydılar ve bunlar tamamen komplo teorisi. Oldukça homojen olan ülkem Polonya’nın yeniden bu homojenliğini yakalaması lazım. Çünkü benim ülkemin farklılığa ve çeşitliliğe ihtiyacı var. Bu ülkem için bir fırsat, bir kazanım olacaktır.” ifadelerini kullandı.

“İslamofobiyi siyasi çekişmelerinde kullanıyorlar”

Alman Oldenburg Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Elena Lukinykh ise Avrupa’daki popüler siyasi partilerin İslam karşıtlığını siyasi çekişme malzemesi yaparak tansiyonu daha da yükseltiğini söyledi.

İslamofobiyi malzeme yapan aşırı sağ partilerin çok ciddi şekilde toplumlara zarar verdiğini ifade eden Lukinykh, “Sağ siyasetçiler ve partiler korkuyu ve nefreti körüklüyor. Halkı Müslümanlara karşı provoke ediyorlar. Kitlesel göç olur algısı oluşturarak insanları provoke ediyorlar. Bence bunu yaparak Avrupa toplumlarında korkuyu abartmaya çalışıyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.

Avrupa’da yaşayan yüz binlerce, sınırlarda ise on binlerce Müslümanın beklediğini ve bu insanların geleceğiyle ilgili bir öngörüde bulunmanın çok zor olduğunu aktaran Lukinykh, şöyle devam etti:

“Avrupa’da Müslümanları nasıl bir geleceğin beklediği konusunda bir öngörüde bulunmak, konuşmak için çok erken. Ama şu bir gerçek ki İslamofobi büyük bir problem şu anda. Avrupa’da İslam karşıtı hareketler çok hızlı şekilde yükseliyor. Müslümanlara karşı saldırılar durdurulmalı. Hepimiz bu doğrultuda çalışmak zorundayız. İki toplum iki kültür arasında anlayış ve hoşgörüyü yeniden kurmak zorundayız.”

Dr. Elena Lukinykh, Avrupa’nın ırkçı tavrına karşı Müslümanların kafasındaki “hoşgörülü Avrupa” imajının artık yıkıldığını vurgulayarak, “Müslümanların zihninde olan ‘iyi Avrupa’, ‘hoşgörülü Avrupa’ imajını yeniden kurmak zorundayız. Müslümanların kafasına yerleşen ‘ırkçı Avrupa’ imajını iyi yönde değiştirmek ve yenilemek zorundayız. Ancak bu şekilde taraflar birbirini anlar ve bu yönde hareket eder.” değerlendirmesinde bulundu.

İslam karşıtı düşüncelere karşı mutlak bir çözüm üretilmesi gerektiğini dile getiren Lukinykh, “Ulus devlet düşüncesinin bir parçası değil de ortak insani değerlerin bir parçası olmak zorundayız. Ancak bu şekilde aşırı milliyetçilikten kurtulabiliriz. En başta kabul etmemiz gereken, ister Almanya’dan olsun isterse Suriye’den veya başka bir ülkeden, insanların denk ve eşit olduğu gerçeği.” diye konuştu.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.