“Milli Görüşçüler Anderlecht Camii’nden kovuluyor” (1982)

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Brüksel’de Türklerin o zaman toplu olarak yaşadığı beş semtten birisi olan Anderlecht’te, tren garına yakın bir yerde müstakil bir binâ alınarak câmi ve kültür evi olarak dizayn edilip o mahalledeki Müslümanların hizmetine açılıyor. Cami, beş vakit namazların,cuma ve bayram namazlarının toplu olarak edâsının yanında, çocuklara ve cemaate, başta Kur’an eğitimi olmak üzere çesitli dersler veriliyor, hatta konferansçılar getirilip çeşitli etkinlikler düzenleniyordu.

Türkiye’deki  12 Eylül 1980’deki askeri ihtilalinden seneler önce o semtte yaşayan Türkler tarafından nice uğraşlar sonunda faaliyete geçen bu câminin, hem imâmeti hem de yönetimi Milli Görüşçülerin elindeydi. Belçika Milli Görüş’ün Genel Başkanı Hasan ünal hoca, eniştesi rahmetli Hacı Mustafa ve oğulları başta olmak üzere bir çok Milli Görüş mensubu insanın bu câminin yapılmasında ve yaşatılmasında büyük hizmetleri olmuş, aynı  zamanda, imamlık dahil bütün hizmetlerini fahri olarak yapmaya da devam ediyorlardı.

O zaman Süleymancılar hâriç bütün cemaatler ve dernekler aynı camilerde birlikte olup, aldıkları camileri Diyânet Vakfı’na devrederlerdi. Her ne kadar, her gurubun ayrı dernek ve lokalleri olsa da, birleştikleri, birlikte oldukları yer camilerdi. Anderlecht camisi de diğer camiler gibi Vakıf’a devredilmiş olmasına rağmen tüm hizmetler fahri olarak yürütülüyordu. Ne var ki, yıllardan beri hizmet veren Milli Görüşçülerin buradan çıkartılması, hatta atılması ve kovulması gerekiyordu. Ama ne güçleri yetiyor ne de cesaretleri el veriyordu. Sözde vatansever vatandaşlar ki, bunların birçoğu cumalık ya da bayramlıktı. Olsun, “Mesele vatansa gerisi teferruattır” düşüncesiyle  bir fırsat gözetlemeye başladılar. Hem Evren Paşa vatanı kurtarmış, Milli Görüş’ü de yıkıcı hain olarak ilan etmemiş miydi…

Bir gün, Ege’den, yanılmıyorsam Denizlili Mehmet ve Salih Pehlivan kardeşler, dediler ki; “Elemana ihtiyaç varsa bizim bir amcaoğlu var. İmam-hatip okulu ve üniversite mezunu. Teşkilatların içerisinde yetişti. Ülkede de pek rahat değil. Onu getirelim, hem imamlık hem de öğretmenlik yapar. Hitabeti de yerindedir. Onu getirip vazifelendirelim.”

İstişare neticesinde, getirilip vazifede verildi. Bir, iki derken, foyaları meydana çıktı. Tabiri caizse şapkası düştü ve keli göründü. Zarar verececeğinden dolayı azledilmesi gerekiyordu. Ama Salih ve Mehmet Pehlivan kardeşlerin, Milli Görüş’ün yanında değil de amcaoğlunun yanında yer alınca, olanlar oldu.

Zaten böyle bir fırsat bekleyen vatenseverler, doğrudan harekete geçerek, iltifat ve imkan verme vaatleri ile Pehlivan kardeşleri yanlarına alarak hedefe yöneldiler. Tabiatıyla Din İşlerinden sorumlu Müşavir bu işten çok memnun olacaktı. Gereken destediği vermesi çok gecikmedi ve Kansız bir devrimle cami ele geçirdiler. Akabinde, gazeteciliğe meraklı olup, aylık bir dergi çıkaran Yusuf Çınal’ı çağırdılar ve Ak Camii önünden cemaati toplayarak güzel bir poz verdirip, gerekli beyânâtı verdiler. Çıkan dergide fotoğraflarla birlikte “Cami ve cemaat vatan haini Milli Görüşçülerin elinden kurtarıldı” yazıyordu.

Hasan hoca başkanlığında toplanıp bir istişâre yapan Milli Görüş mensupları, ümitsizliğe kapılmadan ve karşı harekete geçmeden, atımızı elimizden alan, yolumuzuda elimizden almadı misali, çalışmalarına daha bir zevk ve azimle sarıldılar. Hemen camiye paralel olan bir yerde, zemin katta, geçici bir yer tutarak faaliyetlerine devam ederken, Türklerin çok yoğun olduğu bir semt olan Saint Josse veya Schaerbeek’ten bir yer tutulması ya da satın alınmasına karar verdiler.

Tevafuk bu ya! Çok geçmeden Saint Josse’da satlığa çıkarılmış bir bina denk geldi. Hiç vakit kaybetmeden bir kapora verilerek bina peylendi. Ama ortada para yok. Zaten topu topu kaç kişilerdi ki? Lâkin hem inançlı hem azimli idiler. Derhal harekete geçip, önce her biri ayrı ayrı vaadini yaptı ve sonra ödünç verebilecekleri miktarları bildirdiler. Lâkin yine yetmiyordu. Zaman ise gittikçe daralıyor, notere ve mülk sahibine verilen müddetin günü geliyordu. Sayıları 15 civarında olan o bir avuç insan, tekeden süt çıkarırcasına o işi başaracaklardı.

Hamdi Tabanlı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.