MEHMET AYDOĞDU: “HERKES SANATA ZAMAN AYIRSIN”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Belçika’da yaşayan Türk kökenli sanatçılarımızdan Mehmet Aydoğdu, gazetemiz Yenivatan’a röportaj verdi.

Sanatın ve kendi sanat hayatının konu edildiği röportajda, Aydoğdu, birçok konuda önemli konulara vurgu yaptı. İlk kişisel sergisini 1976 yılında açan, 78 kişisel sergisi ile 250’ye yakın karma sergilerle uluslararası kariyerine devam eden sanatçı, son olarak 15 Ocak tarihinde Centre Rops galerisinde yeni bir sergi açarak göçün 50. yılına sanatıyla katkıda bulundu.

Röportajında, “Herkes sanata zaman ayırsın” diyen usta satançı, bir toplumda sanatın yükselmesi için herkesin katkı sağlaması gerektiğine dikkat çekti.

İște röportaj:

Mehmet Aydoğdu kimdir? Mehmet Aydoğdu’yu kısaca tanıyalım.

M.A.: 1958 yılında Karaman’da doğdum. O dönedim Türkiye’sinden hayatını kazanmak üzere dışarılara çıkanlar arasında babamda yer almış. Sonuç olarak Belçika’ya yerleşmiş. 1970 yıllarından bu yana Belçika’da yaşayan çifte kimliğe sahip bir vatandaşım. 1973 ile 1978 yılları arasında hem Liège Güzel Sanatlar Akademisini hem de Güzel Sanatlat Yüksek Enstitüsü Saint Luc’te eğitim gördüm. O gün bu gündür mesleki olarak sanatsal kariyerime devam etmekteyim.

Sanat sevgisi sizde nasıl oluştu?

M.A.: Bende sanat sevgisinin olușmasında benim anneannemin büyük etkisi olduğuna inanıyorum. Ayrıca ilahi okuyarak transa giren ve kendilerinde kosmik bir arayış içerisinde olan bir aileden geliyorum. Eminim ki çocukluk yıllarımda yaşadığım duygusal anlar beni şiire, şiirsele, doğaya ve hatta kendi doğamı arayış içerisinde olmama yol açmış oldu. Eminim ki anneannemin sanatçı olmamda çok büyük etkisi oldu. Ama Belçika’ya geldiğimde Belçika’daki sürrealist akımının yani gerçek üstü akımla karşılaşmam ve onunla bir yerde buluşmam benim sanatçı olmama artık iyice kapıların açılmasını sağlamış oldu.

Mehmet Aydogdu 02Bugüne kadar biz dizi sergiler açtınız. Bununla ilgili neler söylemek istersin?

M.A.: İlk yıllardaki sergilerim genellikle ne Belçika’da oldu ne de Türkiye’de oldu. Çünkü kendi ülkesinde kendi yaşadığı yörelerde kabul görmek sürekli zor bir şeydir. Her ne kadar bugüne artık bizim sanatçılarımız ciddiyetle kabul görseler bile o dönemlerde Türkiye’de pek ciddiye alınmıyorduk. Belçika’da ise yabancı olduğumuz için sanki “Maymunlar sanat yapabilir mi?” düşüncesi vardı. Onun için buralarda eğitim gördüğüm halde ve eğitim dönemimde başarılı notlar edindiğim halde bir türlü mesleki alana girebileceğim, kapıların açılacabileceği sergiler yapılmıyordu, kabul görmüyordu. Benim ilk sergilerim genellikle İngiltere, Fransa ve Almanya üzerinde oldu. Ondan sonra ister istemez Belçika, bana kapılarını açmak zorunda kaldı. Benim mesleki olarak 1993 yılında kabul gördüm. Gazeteci Rahmetli Şerif Sayın, beni ilk gören kişi olmuştu ve ismimin Türkiye’de duyulmasını sağlamıştı. Belçika’da her on yılda bir, elli sanatçının yer aldığı sanat antolojisi yayınlanıyor ve 1990 yıllarındaki antolojide bana da dört sayfa yer vererek uzun uzun sanatımı anlattı. Bu tür şeyler artık Mehmet Aydoğdu’nun buradaki yerinin ne olup olmadığının göstergesidir.

Mehmet Aydoğdu’nun sanatçı kimliğiyle Belçika’daki Türk toplumuna önemli bir katkı sağladığını söylemek pekala mümkün. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

M.A.: Bence sanatçı olarak bizlerin burada önemli rol üstlendiğimiz kesin. Çünkü bir yerde kişisel olarak sanatımızın icraatını yapıyoruz, gösteriyoruz, paylaşıyoruz. Ancak hiçbir zaman nereden geldiğimizi ve nerelere gideceğimizi unutmuyoruz. Ben Anadolu’da doğmuş ve Anadolu’da büyümüş bir çocuğum. Ben Anadolu rüzgarlarında, Anadolu’nun sessiz bulutlarının sohbetlerini yaşamış bir insanım. O güneşin yanık tenlerimize vurduğu hisleri yaşamış bir kişiyim. Ondan dolayısıyla Belçika’daki Türk toplumuna hizmet vermek benim sosyal olarak görevim ama mesleki olarak da bir hizmetimdir. Belçikalılar bunu çok iyi anladılar. İster istemez bütün sergilerde, bu müzesel alanda olsun veya daha başka alanlarda olsun, bunu ön plana çıkarmak için entegrasyon konusunda örnek olarak gösteriliyoruz.

Mehmet Aydogdu 03Sanatçı adaylarına ne tür tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

M.A.: Sanatçı adaylarının her şeyden önce şunu iyi bilmeleri gerekir. Nasıl ki bir çocuk, doğduktan sonra yemeyi, içmeyi, konuşmayı, her şeyi öğreniyorsa, yani bir yaşam için bagajını hazırlıyorsa, sanat da bir yerde öyledir. Yani sadece oturup bir veya iki güzel sanat yapmak, beğeni sağlayacak bir sanat yapmak, sanatçılık değildir. Bugün düşünün ki ben 1976 yılında açmışım ilk sergimi ve açmaya da bir șekilde devam ediyorum. Demek ki burada üretmek de çok önemli. Ürettiğiniz şeylerin ifade dilinin de anlaşılması ve nesillerden nesile devredilmesi çol önemlidir. Onun için teknik bagaj en önemli unsurdur. Sanatçı olmak isteyenlerin kendilerini eğitmeleri çok önemlidir. Ve de kendilerine şiirsel ve felsefi bazda bir zenginlik kazandırmaları çok çok önemlidir.

Sizce toplumumuzda bir sanatçı eksikliği söz konusu değil midir?

M.A.: Toplumumuzla ilgili hem doğru hem acı bir soruna parmak bastınız. Aslında tabii ki büyük bir eskiklik var, büyük bir yetersizlik var. Ama şunu iyi bilmek gerekir ki bu yetersizliğin altında eminim ki gençlerimiz yatmıyor. Anne ve babalar yatıyor, derneklerimiz yatıyor. Çünkü toplumumuzun içinde gelişmeler olacak șayet, bir kişi kendi atölyesinde, kendi odasında yalnızlığın içinde onu yapamaz. Bir şey yapabilir, iki şey yapabilir ama üçüncüsünde pes eder. Onun için burada hepimize düşen bir görev var. Sanatçı olabilmek için sanat dünyasından söz edebilmeniz için şunu iyi bilmek gerekir ki, kaliteli bir eğitime sahip olmak zorundasınız. O eğitime sahip olmadığınız takdirde kaliteli şeyler yapmanız mümkün olmaz. Onun için diyorum ki herkes sanatla ilgilensin, herkes sanata zaman ayırsın. Ama sanatçı olmak için fazla uğraşılmasın. Çünkü sanat üretme bazı insanlarda bir alın yazısı gibi olur. Bazı insanların sanat eserleri üretme kolaylığı vardır. Genelliği teşkil eden bazı insanlar için kaliteli bir eğitimden sonra sanat ve kültür kimliğini kazanmış ve bir şeyler üretme şansı olabilir.

Sanat severlere vermek istediğiniz mesaj?

M.A.: Artık Belçika’daki sanat ortamımızın epeyce gelişmiş olduğunu görmekten büyük memnunluk duyuyorum. Bu gelişmeler bizim için çok güzel şeyler. Ama şunu hiçbir zaman unutmayalım ki, bir kimliğin var olması yalnızca bir veya iki kişiye ve birkaç sanatçıya düşmez. Hepimize düşen bir görev vardır. O da hepimizin bu dernekler bazında bu kişiler bazında, aileler bazında kendi kültürümüzü yaşatmak için, onun yayılması için gayret göstermemiz lazım. Aynı anda da Belçika’da olup biten her şeylerin içinde yani toplumun, şehirlerin en merkezi yerlerinde, toplumların içinde, sosyal girişimlerimizle kalmayarak kendimize ait olan kültürümüzü yaşatabilmek gerçekten çok güzel bir şeydir. Bunun artık çalışmalarını görüyoruz. Bunun için büyük memnunluk duyuyorum.

Röportaj/Fotoğraflar: Cafer Yıldırımer

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir