Hamd alemlerin Rab’bi olan Allah’adır. Selat ve selam’a en layık olan Muhammed Peygamber ve ailesi üzerine selat ve selam olsun.
2019 un son aylarından beridir gündemde olan Çin Wuhan kaynaklı Covid-19 virüsü nedeniyle yorgun dünyamızın yoğun ve yorgun insanları yeni bir sınavla karşı kaşıyalar küresel bir salgına maruz kaldılar. Salgının pandemiye dönüşmesinden buyana fabrikalar, okullar, restorantlar, eğlence yerleri hatta ibadet merkezleri bile kapandı. Bunun yanında insanlar birçok ülkede evlerine kapanmak zorunda kaldılar. Fıtrat olarak insan mobilizasyonu kaçınılmaz olan bir varlık ve bir yere sabit kalması tahammülü mümkün olmayan iç buhrana sebep olabilir. Allah’ın bir hikmeti olarak yaşama bağlanma ve yaşama içgüdüsüyle doğan insan ana rahminden dünyaya teşrif ettiği andan itibaren çığlık çığlığa ağlamak suretiyle hayata tutunmaya gayret gösterir. Anasından uzak durduğu her an çığlıklarla ağlayan bebek annesinin kucağına verildiği andan itibaren sesini keserek güvenli bir limanda olduğunu bilerek sesini keser. Bu durumun eğitimini hiçbir okulda almamıştır, rahim içerisinde su dolu bir kesede hava almadan dokuz ayını geçirdiği için hava alması veya koku organıyla annesini tanıması mümkün olmayan insanoğlu! İlahi bir hikmetle annesinin kokusunu bilir ve sakinleşir. Bu güvenli liman arayışı insanı her yaşta teyakkuzda kılar ve güvenlik ortamı neredeyse oraya yönlendirir. Korona virüsünün ilk çıktığı günlerde tehlikenin uzakta görülmesi insanların olaya ilgisiz kalmasıyla ve umursamazlık olarak tezahur etti. Olay yerine gitmem tehlikede bana bulaşmaz öngörüsüyle alışılmış güvenli sularında yüzmeye devam eden insanlık, virüsün beklenemeyen ama bilim çevrelerince öngörülebilen yayılımyla artık kimsenin rahat nefes alamayacağı bir ortamda bulmuştur kendisini. Bir yandan virüs diğer yandan felaket tellallığı yapan medya organları insanların fizyolojik blokajın verdiği hararetle baş edemeden psikolojik baskı altınada girmesine vesile olmuş, bu yüzden toplumsal panik hali ortaya çıkmıştır. Toplumsal veya bireysel olarak halkımızın mazur kaldığı baskı çığrından çıkıp bir pandemiye dönüşmeden yetkili ve konuyla alakalı bilgi birikimi olan insanların “önlemek tedavi etmekten evladır” deyip düğmeye basması gerekmektedir. Buyüzden İsra ve Miraç mevzusu bizlere umut sağlayacak bir kaynak olarak bu zor günlere denk gelmesi hasabiyle Allah’ın bir lütfufur. Daha doğmadan babasını kaybetmiş, yedi yaşına geldiğinde annesini toprağa vermiş daha sonra güvenli bir liman olarak sığındığı dedesi Abdulmuttalib’inde ölmesiyle son sığınağı amcası Ebu Talibin yanına sığınan Amine’nin yetimi fahri kainat Muhammed (sas)’in yaşadıklarına empati kurmamız ve onun yüzü suyu hürmetine bizlere de sunulan nimetlerden yararlanmak suretiyle bu zor günlerden çıkış yolu bulmamız mümkündür. Peygamberliğin risaletinden sonra müşriklerin ellerindeki yönetim ve organizasyon gücünü kaybetme korkusu ve ekonomik kayıp endişesi risaletin 6. Yılında tüm müslümanların ve müslümanlara yardım edenlerin siyasal karantinaya alınmasıyla sonuçlandı. Günümüz toplama kamplarının daha ağır koşullarda Peygamberimiz (sas) ve inananlara 3 yıl boyunca en acımasız şekilde uygulanması müslümanlar üzerinde ağır sonuçlar doğurdu. Ve Peygamberimiz (sas) de bu acılrdan nasibine düşeni yaşadı. Bu tecrit esnasinda Hz Hatice annemiz r.a ve dedesinin ölümünden sonra yanına sığındığı güven kapısı amcasıda bu zorluklara dayanamayıp vefat edince İslam tarihinde hüzün yılı olarakta adlandırılan en zor yıllqrını yaşamıştı. Tüm yaşanan bunca acıların ardından İsra ve Miraç Peygamberimize bir teselli olarak ve yeni bir devrin muştusu olarak Allah (cc) tarafından bahşedilmiştir. Oğulları daha bebek yaşta vefat eden ve daha sonra tecrit döneminde açlık, sefalet dolu yıllar geçiren en değerlilerini bir bir toprağa koyan O kutlu Nebi hüzünle başını koyduğu bir yerde uyuyakalmıştı. Recep ayının 27. Gecesi Kabe’de uyuyakalan Peygamber (sas) bir sesle irkildi. Gelen kutlu dost Cebrail (as)’ ın ta kendisiydi. Haydi ya Muhammed (sas) davetlisin gidiyoruz diyordu. Ayette durum şöyle açıklanıyor: Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir. (İsra, 1)
Evet o acı dolu günler geride kalmış ve mübarek bir sefer vakti gelip kapıyı çalmıştı. Her inişin bir çıkışı olduğu gibi artık dip görülmüş zaman yükselme zamanıydı. Yükselişki ta Sidre-i Müntahanın arkasına varan bir yükseliş. İsra hadisesi gerçekleşip Mescid-i Haramdan başlayan yolculuk Mescid-i Aksada son bulmuş ve burada tüm peygamberlere (as) imam olan Hz Muhammed (sas) onlarla olan merasimini sonlardıktan sonra Cebrailin haydi demesiyle Miraç yolculuğuna başlamış ve az evvel önlerine geçip namaz kıldırdığı peygamberlerin göklerdeki makamlarını ziyaret ede ede ve nice hadiselere şahid ola ola yükselip gittiler. Ta 7 kat göklerin üzerinde bulunan bir ağaç olan Sidre-i Müntehaya varınca Peygamber (sas) etrafına bakıp Cebrail’in olmadığını gördü ve; ‘Ey Cibril Bu yerde hiç dost dostunu yalnız bırakır mı?’
Cebrail aleyhisselam:“Ey Allah’ın Rasulü! Senden ayrılmak gerçekten bana zor ve ağır geliyor. Fakat “bizim herbirimizin bilinen bir makamı vardır.” Saffat suresi 164 ayet
Vahşi kapitalist müşrikler onu aç bıraksada, toz toprak içinde sıtmaya maruz bıraksada onun meleklerin en büyüğü Cebrail (as)’ ın bile giremeyeceği bir makamı vardı Allah (cc) katında. Sen geçeceksin ben kalacağım. Eğer ben bir adım daha atarsam yanar kül olurum diyordu ve kala kalıyordu Cebrail aleyhisselam. Sidre bölgesini tek başına geçip Arş-ı Azama kadar yükselen kutlu nebi Muhammed (sas) burada Allah (cc) ile görüşmüştür. Huzura varınca ettahiyyatu duası olarak bildiğimiz duanın ilk kısmı olan kısmıyla Allahı selamladı: “Saygılar, bedeni ve mali ibadetlerin hepsi Allah adır.”
Rab teala da Rasulünün selamını şöyle aldı:
“Selam sana ey Peygamber, Allah ın rahmeti ve bereketi de senin üzerine olsun.”
Yüce Allah’ın bu cevabı üzerine tüm yaşadığı acılara rağmen ümmetini unutmayan Peygamber (sas) Allahın selamını şöyle almıştır: “Selam bize ve salih kulların üzerine olsun.”
Güzel ahlakın tamamlayıcısı enaniyet yapmamış ve tüm insanlığı düşünmüştü. O zaten herzaman herkes için iyilik dilerdi. Allah (cc) ile Peygamberimizin selamlaşmalalarına makamından vakıf olan Cebrail as da: “Şehadet ederimki Allahtan başka ibadet edilecek hiçbir ilah yoktur. Şehadet ederimki Muhammed Onun kulu ve Rasuludür.” Dedi. İşte muazzam tablo önümüzde kıymetli kardeşlerim. Bu gecede peygamberi ve kulu olan Muhammed (sas)’a nice nimetlerde bulunan Allah (cc) 5 vakit namazı hediye ederek emir buyurdu ve bakara suresinin son iki ayeti olan Emenerrasulüyü vahyetti. Bundan sonra Allaha şirk koşmadan ölenleri mutlaka affedeceği müjdesini verdi. Ne kutlu Muhammed (sas) ümmetinden olabilenlere.
Bu dua mahiyetindeki ayetlerin sırrı ve şifası pek çoktur. Nitekim Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Bakara sûresinin sonunda iki âyet vardır ki, bir gecede okuyana onlar yeter; onu her türlü kötülüklerden korur.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’an 10; Müslim, Müsâfirin 255)
Ebu Umame (r.a.)’den rivayet edildi ki, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Dört şey Arşu’r-Rahman’ın altındaki hazineden (Cennet hazinelerinden) indirilmiştir. Bunlar Fatiha-i Şerif, Ayete’l-Kürsi, Sure-i Bakara’nın sonu (Amenerresulü) ve Kevser Suresidir.” (El-Mütteki, Kenzu’l Ummal, 1/558)
İşte en zor zamanlarda sunulan bunca nimet bizlerede rahmet vesilesi olmuş ve namaz müminin miracı olarak bizlerede aynı şerefe ulaşma fırsatı verilmiştir. Bu günün vesilesiyle bunalım ve buhran içinde kalmış insanımıza bolca dua edelim, toplanma yasağı olduğu için kucaklaşamamak bize ağırlık olmasın, telefon aracılığıyla tanıdık ve dostları arayalım. Bolbol nafile namaz kılarak ve Peygamberimizin (sas) yaşadığı sıkıntılara empati kurarak bu zor günlerin’de Allah’ın izniyle geçip gideceğine, güneşin üzerimize herzamankinden daha parlak doğacağına olan inancımızı kaybetmeyelim. Miraç gecesi Kabe ve Aksa nın Mescid olarak zikredilmesi artık oraların feth olunacağına ve kıyamete kadar da mescit kalacağına delalet eden ayetlerdirki peygaberimize verilmiş bir müjdedir. Bu müjdenin bizde farkında olarak Kabe de virüsten dolayı namaz kılınamıyor diye, zalim zulmunde Aksa mazlum diye üzülürken umutsuzluğa düşmeyelim. Allah vaadinden dönmez ve er geç hak yerinini bulur. Bu gecede secdede başımızı uzun uzun tutalım. Allah Rasulü (sas) secde ile alakalı: “Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise secdede duayı çok yapın”(Müslim, Salat, 215 (482); Ebu Davud, Salat, 152). Yine ayette:“Secde et ve Allaha yakınlaş.”Alak 19buyurarak secde’ nin nedenli önemli olduğunu ve Allaha bir yakınlaşma sebebi olduğunu bildirmektedir. Öyleyse bir yandan tıbbi tetbirleri alıp uygulamaya devam edeceğiz korku ve paniğe, şeytanın vesvesesine fırsat vermeyeceğiz. Tedavi ararken Allah’ın helal kıldığı yollardan sapmadan şifalı bitkilerle ve gıdalarla bedenizimi güçlendiriken oluşturacağımız dua zinciriylede tüm bela ve musibetlerin Allah’ın bir imtihanı olduğu bilinciyle Allah’a tevekkül edeceğiz. Sağlıcakla kalın, hayırlı geceler hayırlı Miraç kandili diliyorum.