Her şeyimizle tastamam olduğumuz halimizdir sıhhat. Sıhhat ve afiyet Allah (cc)’ın insanlara vermiş olduğu en mühim nimettir. Sıhhati olmayan bir insan bırakın ibadetlerini yerine getirebilmeyi, en basit gündelik aktivitelerin bile yerine getirilememsine varacak duruma gelir. Son zamanlarda Corona krizi nedeniyl yeniden kıymetini anlayıp evlerimize çekildik. Halbuki modern çağın gerekleri yani bize dikte ettiği şeyleri yapmak için can hıraş koşturdumuzdan dolayı hiçte düşünmüyorduk sıhhatin ne olduğunu. Emperyalizm bizi çarkları arasına almış öğütüyor ve kullanım ömrünü tamamlamş olanı bir çöp gibi kenara koyuyor ve yerimize yenilerimizi ikame ediyordu. Yavaş yavaş kirletilen ve hasta edilen insanlar sıhhatlerini kaybettikleri vakit olaya uyansada diğer insanların çarkın içinde dönüp durmasından dolayı sesini duyuramıyor ve bu Dünya’dan ismi bile hiç duyulmamış türlü türlü hastalıklara düçar olup göçüp gidiyordu. Taki Corona tüm insanlığın kapısını aynı anda çalıncay kadar. Hemde ne çalış! Öyle böyle değil. Nisan ayı içerisinde don görmüş elma bahçesi gibi. Bahçenin tüm çiceği gibi birden dökülmeye başladı insanlar. Bu dökülüş öyle hızlı ve etkili olduki Dünya bunu görmezden gelemedi ve don tehlikesi algılayan çiftcinin fidelerini naylonla örtüp koruması gibi, devletlerde vatandaşlarını korumak üzere bir biri ardına karantina kararı alarak halkın evlerine girip çıkmamaları için yasalar çıkartmayoluna gitti. Materyalist felsefenin ışıl ışıl süslediği sokakların, barların, otellerin ve hertürlü eğlence mekanlarının kapanması ve ölüm korkusunun yine materyalist dünyanın büyücüleri medya tarafından pompalanması insanlık üzerinde korku dalgası oluşturmaya yettide arttı.
Sığındığı tek güvenli liman olan evlerinin ve sıhhatin ne kadar önemli olduğunu anlamaya başlayan insanlık ellerinde kalan son şeyi de kaybetmemek için yoğun bir çaba sarf ediyor. Halbuki İslam medeniyetinin en önem verdiği şeydi sağlık. Aç kurtlar gibi İslam medeniyetine yapılan saldırılar sonunda bu medeniyetin sindirilmiş olması insanı meta için bir köle hale getirmişti de bunun farkında değildi kimse. Endüstri toplumuna ayak uyduramamakla suçlanan son İslam kalesi Osmanlı Milletinin göçüp gitmesi üzerinden 100 sene geçmişti. Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi diyen Osmanlı gitmiş, yerine herşey üretim için diyen kücücük devletcikler ikame edilmişti çoktan. Önleyici tıp ölmüş, tedavi edici tıp gelmiş ve trilyon dolarlık ilaç firmaları ve devasa kimya labaratuarları almıştı tertemiz önleyici tedbirlerin yerini. Dünyalık için sağlığını kaybetmeye değmez demiyordu artık bilgeler. Sen eski, yıpran biz seni takacağımız yedek parçalarla yeni gibi yaparız diyordu emperyal düzenin sözde akilleri. Yıprattı insanı ve insanlık olgusunu bu safsatalar romanı. Kendi yazdıkları hikayenin figüranı olarak insanları baş rol olarak fabrikatörleri seçen mutlu azınlık kendisine yönetmenliği layık görmüştü. Elbet her çıkışın bir inişi olacaktı. Bilmem komplo teorisyenlerinin iddia ettiği gibi bir labaratuvarda ortaya çıkartıldı veya Allah (cc) ın bir uyarıcısı olarak insanlığa sınav olarak gönderildi bu virüs. Sonuçları ne olacak nereye gidecek bunu bizim bilmemiz imkansız. Buyüzden elimizden gelen şey dua etmek ve vicdan sahibi birilerinin bu hastalığın ilacını bulmasını temenni etmekten başkası değil. Sıhhatin değerini kaybetmeden insana öğreten İslam, bu konuda birçok emir ve tavsiyelerde bulunmuştur. Nitekim Allah (cc) Rasulü Muhammed sallalahualeyhi sellem efendimiz; “ iki nimet vardır ki insanların çoğu onlarda aldanma içindedir: Sıhhat ve boş vakit” buyurmuştur. (buhari) evet sıhhatin kıymetini bilemedik şimdi tefekkür ve tevbe vakti. Yaratan Rabbimizin bize verdiği sıhhati har vurup harman savurmanın elbet iki cihanda hesabı olacaktır. İşte bu bilinçle sıhhatimizi korumak için bugünden tezi yok bazı değişikliklere gitmemiz kaçınılmaz. Lakin buna her kul kendi imkanları çerçevesinde kendisi karar vermek zorundadır. Sıhhatin önemi hakkında yine bir hadiste:“ Allah’tan af ve afiyet isteyiniz. Zira hiç kimseye imani yakinden sonra afiyet kadar büyük nimet verilmemiştir” (Nesai) buyurarak sıhhati imanla yanyana anmıştır. Hemde öyle bir imanki yakin derecesinde bir makamla beraber anmıştır. Diğer yandan Kur’ anı Kerim’ de haramlar anlatılırken bu haramların şeytan işi pislik olarak anılması ve helal gıdaların yenilip içilmesi emr ve tavsiye edilirkende bu helal grubunda olanların temiz olanlarının yenmesinin şart koşulması sağlığa Allah (cc) katında ne denli önem verilidiği ve fıtratın pis olan şeylerle bozulacağından dolayı asla hoş karşılanmadığını anlıyoruz.
Bakara suresinde Allah (cc): Ey insanlar bütün Arzdakî nimetlerimden halâl olmak, pâk olmak şartiyle yeyin, fakat Şeytanın adımlarına uymayın çünkü o size belli bir düşmandır (Bakara 168) Allah’ın (cc) helal saydıklarından sadece temiz olanlarının yenilmesine izin vermesi müslümanlara temizliğin ne kadar önemli olduğuna dair bir fikir vermiş olması gerekir. Kaldıki bu virüsün yayılmasında yenmesi katiyyetle yasak olan sürüngenlerin veya yarasaların yenmesinin başlangıç noktası olduğu varsayımı insanlığı İslam dini hakkında yeniden tefekküre iterek İslami bir sistemin kabulu noktasında heveslendirmelidir. Diğer yandan sıhhatinin kıymetini bilmeyen ve şarap (içki), domuz ve ürünleri, kumar, zina, riba, cinayetler ve benzeri şeytan işi pislikten uzak durmayan müslümanlarında bir an evvel tevbe kapısından girerek bu günah kapılarını birdaha açmamak üzere kapatması ve Coronayı bir fırsata çevirmesi gerekmektedir. Helal olanların temizine koşarak, aramızda selamı yayarak, birbirimize hayırlı işlerde yardımcı olarak yeni ve bembeyaz bir sayfa açabiliriz. Evet düiünmek için yeterince vaktimiz var ve evimizde bekliyoruz bu musibet ortadan kaybolsun diye. Beklerken tefekkür edelim, tevbe edelim güzel yarınlara talib olalım. Allah’a emanet olun. Selam ve dua ile.
MaaşAllah hocam elinize yüreğinize sağlık.