Yüz yıl önce Türk vatanı paramparça edilerek sömürgeci devletler tarafından paylaşılırken nice vatan evladı şehit veya gazi olmuştur. Kaybedilmiş vatanlarda Türk askerinin tümden bedeni, kolu, bacağı bırakılmıştır. Ama oğulların yüreğinde, çalınan vatanların sevdası sürekli canlı tutulmuştur. Yüz yıl önce analar babalar oğullarını vatan-millet imdadına gönderirken “Ya şehit ol ya gazi” demişler, vatanseverler de, “Ya istiklal ya ölüm” nidalarıyla sömürgecilere gerekli dersi vermişlerdir. O yılların ruh ve duygu dünyasını yansıtması bakımından Mehmet Emin Yurdakul’un “Ya Gazi Ol Ya Şehit” başlıklı şiirini hatırlatmakta fayda vardır:
Hadi yavrum ben seni bugün için doğurdum
Hamurumu yiğitlik duygusuyla yoğurdum
Türk evladı odur ki yurdu olan toprağı
Ana ırzı bilerek yâd ayağı bastırtmaz
Bir yabancı bayrağı ezan sesi duyulan
Hiçbir yere astırtmaz
Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım
Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım
Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit
Hadi yavrum köyüne, nişanlına veda et
Sabanını tarlanı her şeyini feda et
O silaha sarıl ki böyle günde bir erkek
Bir dualı demirden başka bir şey kullanmaz
Bunu tutan bir bilek köleliğin
Uğursuz zincirine uzanmaz
Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım
Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım
Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit
Çanakkale Savaşları’nda 64. Piyade Alayı, 1. Tabur, 2. Bölük erlerinden Yozgatlı Hasan’ın adı, askere giderken annesinin başına yaktığı kınadan dolayı “Kınalı Hasan” diye anılır olmuştur. Bölük Komutanı Yüzbaşı Sırrı Bey, cepheye gelen askerlerin sağ ellerinde, sağ elinin üç parmağında ya da sağ ayağının parmaklarında kına görmeye alışıktı. Sırrı Bey, başa kına yakılmasını ilk defa görüyordu. Komutan, Kınalı Hasan’dan başa kına yakılmasının sebebini annesinden öğrenmesini ister. Mektuplaşmalar başlar, aradan aylar geçer. Kınalı Hasan’ın annesinden beklenen mektup gelir:
“Yavrum, Hasanım, Kınalı Kuzum,
Mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu. Köy kâtibi okudu, ben ağladım. Kumandanını pek sevmişsin, ne güzel! O senin babanın yarısıdır. Sakın ola yavrum kumandanının emrinden çıkma, önünden aykırı geçme. Ateşe bas dese basasın yavrum. Kars’tan, Siirt’ten, Adana’dan, Uşak’tan arkadaşların olmuş. Birbirinizi çok sevip iyi geçinirmişsiniz. Elbette öylesi yakışır yavrum. Onlar senin dünya ahret hakiki kardeşlerindir. Sakın onları incitme yavrum. Sütümü sana helal etmem. Kumandanın saçındaki kınayı sormuş. Bunda bilmeyecek ne varmış ki yavrum? Bizim burada Allah için kurban seçilen koçların başını kına ile süslerler. Ben de dört kardeşin içerisinde en çok seni sevdiğim için seni Hz. İsmail’e kardeş seçtim. O da kurban edilmek istendiğinde kınalanmamış mıydı? Yavrum, kıyamet günü, mahşer yerinde, o kına senin işaretin olacak, o kalabalıkta seni kolayca bulacağım. Aha işte benim kınalı kuzum da burada deyip seni bağrına basacağım.
Anan Hatçe”
Komutan Sırrı Bey, mektubu kendisine okutmak üzere Kınalı Hasan’ı çağırttırır. Lakin Kınalı Hasan şehit olmuştur.
Anadolu’da kınayı üç varlığa yakarlar; askere giden gence, vatana kurban olsun diye, gelinlik kıza, ailesine kurban olsun diye, kurbanlık koça, Allah’a kurban olsun diye…
Türk vatanı, Türk devleti yüz yıl sonra tarihinin en büyük saldırısıyla karşı karşıyadır. Emperyalist devletler bu kez ülkemize kendi ordularıyla değil, yerli işbirlikçileriyle saldırıya geçmişlerdir. Bölücü, yıkıcı örgütlerin tehlikesi geç de anlaşılmış, gerekli tedbirler alınmaya başlanmıştır. Türk askerinin; Ya devlet başa ya kuzgun leşe ‘’ haykırışları yerini bulmuş gibi gözükmektedir. Bu arada tarihi özellik taşıyan , ‘’Ya kuzgun leşe ya devlet başa’’ sözünü yürek diliyle darbecilerin yüzüne bir tokat gibi indirilmiştir.
Bu aziz vatanın şehirlerinde, dağlarında mücadele eden askerlerimizin, onların anne, baba ve akrabalarının ve bütün Türk milletinin bugün de aynı ruh ve şuur içinde bulunduğundan dost ve düşmanın haberdar olmasını dileriz.
Al bayrağa sarılı tabutların başında gözyaşı döken şehit yakınlarının dillerinden dökülen söz; “VATAN SAĞ OLSUN” olduğu müddetçe bu vatan bölünmez, bu devlet yıkılmaz. Kınalı kuzularımız Allah’a emanet olsun.
Ahmet Urfalı