“Keçenin konar-göçer hayattaki yeri”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Asya bozkırlarında göçküncü Türk boylarının koyunun ehlileştirilmesinden sonra, onun yününden yapmayı başararak insanlığa armağan ettikleri bir tür kumaştır keçe.

Türklerle birlikte bütün dünyaya yayılmıştır.   
Göçerliğin en önemli unsurlarındandır.   

Divan-ı Lügât’it Türk’te; geçme, geçmek, kaynaşıp birleşme anlamı verilmiştir. Göç zamanlarında eşyaların üstünü örtmek amacı ile kullanılan bürgüye de keçenin eşanlamlısı olun kidiz denilmiştir. Bu kelime halen pek çok Türk boylarında keçe anlamındadır.

Kepenek, çarık, çizme, külah, kemer, ip, saç örgüsü, elbise, yer ve tavan döşemeleri… keçe dediğimiz atgısız ve çözgüsüz olarak yapılan Türk icadı keçeden yapılır.

Keçe; konar-göçerliğin ihtiyacı sonucunda bulunmuş olup, dini ve kültürel özellikler taşır.

Keçeye işlenen desenlerin sanatsal değerleri büyük bir kültürün tezahürleridir.

Şaman ritüellerinde keçe, önemli bir objedir.

Yeni hakan başa geçince, ak keçe üzerine oturtularak havaya atılır ve iktidarı ilan edilirdi.

Babür Hatıratı’nda böyle bir törenden bahseder. Hun ve Göktürk keçelerinde töz olarak kurt, geyik, ejder figürlerinin yanı sıra insan idolleri de sanatsal derinliği ile kullanılmıştı. Koç başı desen gücün ve iktidarın simgesidir.

Atlı göçebeler, hayvanları ile birlikte göç ederken taşıması kolay ve kullanışlı eşyalara ihtiyaç duyardı. Bu yüzden keçenin malzemesini koyunlarının yününden temin ederek tepme-dövme tekniği ile klimatik özelliği bulunan keçe kullanımı tercih edilmiştir.

Göçebelik dönemlerinde keçe, insan hayatının ayrılmaz bir parçasıydı. Altına yaygı, üstüne çadır örtüsüydü. Ayağına pabuç, başına börktü.

Sırtına kepenek, beline kuşaktı.

Faruk Sümer, Yakubi’den nakleder:

“Türkler keçe yapımında uzmandırlar, bütün kıyafetleri keçeydi. Hun kıyafetlerinin keçe ve deriden yapıldığını biliyoruz. Tuğrul Bey, savaşlarda keçe çizme giymiştir.”

Hatırlı konuklar ak keçe üstüne oturtulur. Ak keçenin diğer keçeler arasında bir üstünlüğü vardır.

Deyimlerimize girmiştir keçe;

Keçe gibi sözü, dolaşmış karmakarışık olmuş demektir.

Keçesini sudan çıkarmak; güç durumdan ustalıkla sıyrılmak,

Keçeyi suya atmak; ar ve namusu hiçe saymak anlamındadır.

Bozkırda yünün bol olması, iklimin yazları sıcak, kışları soğuk olması sebebiyle keçe çok gerekli bir ihtiyaçtı.

Ahilik içinde keçeci esnafın özel bir yeri vardı.

Keçeci ustasına çırak olan bir kişi, altı-yedi yıl yün ditme, yün atma, yün tepme, yün dövme, kalıba yün hazırlama, hamamda keçe pişirme işlerini yaptıktan sonra kalfa, sonra da peşkir kuşanarak usta olur ve dükkânı açardı.

Keçe, konar-göçer hayat tarzının en önemli malzemelerinden biridir. Söz konusu hayat içinde keçenin kullanılmadığı yer yoktur. At, sığır ve daha çok da koyun ve keçi yetiştiren konar-göçerlerin tek geçim kaynakları bu hayvanlardan sağlanır. Bu yüzden hayvanları besleyebilmek için mevsimlere göre yer değiştirilir. Keçenin malzemesi olan yün de koyunlardan sağlanır. Kayıtlarda “göçer, haymâne taifesi, göçebe taifesi, yörük, yörükân, Türkmen taifesi” biçiminde adlandırılan konar-göçerler, barınmak içinde keçe ve ahşaptan yapılan çadırlar kullanırlar. Bu çadırlar, kurulması ve sökülmesi kısa sürede yapılabilen topakevdir.

Keçe, Türklerin büyük göçüyle birlikte Uluğ Türkistan’dan dünyaya yayılmıştır.

Ahmet Urfalı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.