KANUNİ DÖNEMİNE DAMGA VURAN FLAMAN ELÇİ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Belçikalılarla olan diplomatik ilişkilerimizin tarihi açıdan pek parlak olduğu söylenemez. Zaten Belçika Krallığı, resmi olarak 21 Temmuz 1831 yılında kurulmuş bir devlet.

Türkiye Cumhuriyeti’nden önce varolan Osmanlı Devleti ile Belçika Krallığı arasında, resmi olarak ilk diplomatik ilişki, Osmanlı Devleti’nin 1837 yılında Belçika Krallığı’nı tanımasıyla oldu.

Oysa şimdiki Belçika Krallığı’nın bulunduğu bölgede yaşayan halkın geçmişi çok eskiye dayanıyor. Ancak, Romalılar döneminde ‘Gallia Belgiga’ diye adlandırılan bu topraklarda yaşam sürmüş insanlarla zaman zaman önemli ilişkilerimizin olduğu kesin.

Mesela, Avusturya Monarşisi için görev yapmış Flaman asıllı diplomat Ogier Ghislain de Busbecq, bu konuda gösterilecek en güzel örneklerden bir tanesidir. Üstelik bu kişi bir yandan Kanuni dönemine damga vurmuş, diğer yandan ise 16. yüzyılda Osmanlı Devleti hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan Avrupa’ya bazı hususlarda önemli derecede ışık tutan kişi olarak bilinir.

Peki kimdi bu Ogier Ghislain de Busbecq?

Günümüz Fransasının Lille şehri yakınlarında, Belçika sınırı arasında sıkışıp kalmış Comines adındaki köyde, 1522 yılında dünyaya gelen de Busbecq bugün hem Fransızlar, hem Belçikalılar hem de Avusturyalılar tarafından sahiplenir halde. Avusturyalı olmadığı kesin olan de Busbecq’in Fransalı veya Belçikalı olup olmaması tartışıla dursun, aslen Flaman olduğu kesindir.

Ogier Ghislain de Busbecq’in doğduğu bölge, günümüz Fransasında Flandre bölgesi olarak geçer. Bu bölgeye bu ismin verilme sebebinin altında, asırlar önce şimdiki Belçika’nın Flaman bölgesinden yapılan önemli göç yatıyor. Hatta öyle ki, günümüzde bile bu bölgede hala eski Flamanca dili konuşulur. Bu dili konuşan insan sayısında azalma olsa bile, bu bölgede yaşayan insanların bir bölümü kendilerini hala Flaman veya Belçikalı olarak tanımlar.

De busbecq, Louvain, Padova ve Venedik üniversitelerinde öğrenim görür. 1552 yılında Kutsal Roma-Germen İmparatoru V. Karl ile onun kardeşi Avusturya Kralı I. Ferdinand’ın hizmetine girdi. Kanuni Sultan Süleyman’ın hükümdarlığının son döneminde iki defa Avusturya elçisi olarak İstanbul’a gönderildi.

İstanbul’a ikinci gelişinde, Avusturya ile Osmanlı Devleti arasında 1547 yılında bozulan barış anlaşmasını, 1562 yılında, Semiz Ali Paşa’nın sadrazamlığı döneminde yenilemeyi başarır.

İstanbul’dan döndükten sonra ise Viyana’daki krallık sarayında çeşitli görevlere getirildi. 1582 yılından, ölüm tarihi olan 1591 yılına kadar da Avusturya’nın Paris elçisi olarak görev yaptı.

Aynı zamanda, 16. yüzyıl İstanbul’u hakkında en yetkin kaynaklardan biri olan ‘Türk Mektupları’ adlı eseri yazmış ve bu suretle, edebiyatta gezi mektupları türünün öncülerinden biri olmuştur. Ayrıca Türk lalesini Avrupa’ya tanıtan insan olarak da bilinir.

Osmanlı Devleti’nin en görkemli döneminde, yazılan ‘Türk Mektupları’, diplomatın Türkiye’deyken yazdığı üç ve Viyana’ya döndükten sonra kaleme aldığı bir mektuptan oluşuyor.

Son derece sıcak ve ayrıntılı bir anlatıma sahip olan metinler sayesinde Osmanlılara o yıllarda Avrupa’dan nasıl bakıldığını görmek ve birçok konuda bilgilenmek mümkün. İlk kez 1588 yılında Latince olarak basılan kitapta Busbecq, zamanın korkulan ama çok saygı duyulan devlete, özellikle ordusuna hayranlığını açıkça ifade ediyor. Günlük hayatın birçok ayrıntısına mektuplarında detaylı bir şekilde yer veren yazar, haremden, hamamlardan, laleden, Türklerin kaderci yaklaşımından, hatta Kanunî Sultan Süleyman’ın yüz ifadesinden bile söz ediyor. Hanedanın aile içi çatışmalarına da ışık tutan de Busbecq, bu özelliğiyle Batılı yazarlar arasında önemli bir yere sahip.

Bu açıdan ‘Türk Mektupları’ hem gezi edebiyatının ilk örneklerinden biri, hem de o dönem Osmanlı’sını anlatan önemli bir tarih belgesi niteliğindedir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 9 Haziran 2015, 00:41

    Osmanlı’da olduğu gibi Romalılar’da ve daha sonrasında Avusturya’lılarda nesiller sonra o hukumdarlığın temsilcileri farklı bölgelerden seçilir yeni vatanlarını benimsemişler. Biz Türkler de Avrupalı’laşmıyormuyuz?

    Cevapla