“İstim arkadan gelsin ne demek?”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Doğu’ya baktığımız zaman ise “İstim Arkadan gelsin” anlayışı hâkim… İsterseniz bunu biraz açıklayalım sonra konumuza geçelim… Ne demek istim arkadan gelsin? İngilizce “steam” buhar demek. Osmanlı ülkesine Tren’in gelmesiyle birlikte ithal edilen yüzlerce özel trencilik teknik teriminden biridir “istim”. Örneğin yatak yerine “Lit”, yatarlı koltuk yerine kuşet (couchette) denmiş. Trenin tekerlekli odalarına Vagon, durduğu yerlere İstasyon, baş istasyonlara “Gar” denmiş. Katarı çeken buhar motorlu şeye “Chemin de fer”(demir baca), böyle her şeye yeni ve genellikle Fransızca adlar verilmiş. Halkımız bunlara dilini döndürmek için çok uğraşmış. Güneşli bir gün. Sultan kendisine tahsis edilen vagona kurulur… “Kalkıla” diye emir buyurur. Gelen cevap ise Efendimiz… “İstim bekleniyor”. Şeklindedir. Sultan da hepimizin bildiği o ünlü yanıtını verir. “İstim arkadan gelsin”.

      Evet, hikâye kısaca böyle ama bu görüş Doğu ülkelerine adeta bir elbise gibi giydirilmiş durumda. Hatta ülkemizde de bir söz daha vardır ki sık sık kullanıla gelmiştir, o da şudur: “Türkün göçü gide gide düzelir”… Yani ilk önce gerekli kurumsal alt yapı olmadan hemen temel atılır, ondan sonra alt yapı hazırlığı başlar… Tıpkı bu şuna benzer, 20 katlı bir gökdelen yapılır, her şey mükemmeldir, ama gel gelelim bu binanın pis su gideri nereye gidecektir? Ondan kolay ne var, acarız bir çukur gider içine… Dolunca da… Dolunca da başkası düşünsün…

      Evet, konumuz, Batı’nın kurumsallığı Doğu’nun pratikliği; iki ayrı felsefe ve iş yapma şeklinin artıları ve eksileri ”Bu konu ile ilgili olarak iki görüşü paylaşmak istiyorum… GASAM Başkanı ve G.Antep Milletvekili Ali Şahin ve İSO Eski Başkanı Tanıl Küçük:

Ali Şahin bu konuda şunları söylüyor: ”Batı  kurumsallaşmakla üretimin önemli unsurlarından olan güç (enerji) ve zaman’a hükmetmeyi ve yönetebilmeyi hedefler. Hedef mümkün olan en az zamanda en çok üretmek ve daha çok kazanmaktır. Batı hayatta kalabilmenin ve mutlu olabilmenin tek yolunun bu olduğunu düşünür. Doğu ise mütevekkildir. Hayatta kalabilmenin ve huzurun yolunun ruhta olduğunu düşünür. Bu anlayış farkı varlık içinde mutsuz bir batı yaratırken, yokluk içinde mutlu bir doğu yaratabilmektedir. Kurumsallaşma hiç farkına varmadan ve hissettirmeden Batılı iş çevrelerini ve toplumları insani ve sosyal değerlerden oldukça uzaklaştırmış simalarına baktığınızda hiçbir şey okuyamadığınız insan yığınları oluşturmuştur.“

Tanıl Küçük’ün bu konudaki görüşleri ise şöyle: “Günümüzün iş dünyasında başarı, doğru yatırım kararlarına ve iyi bir vizyona sahip olmak yanında, değişik iş kültürlerine uyum sağlayabilme yeteneğini de gerektiriyor. Ailenin, ait olunan sosyal topluluğun çoğu kez kişilerin önüne geçebildiği gelenekçi Doğu ile bireyin ve duygulardan çok mantığın ön plana çıktığı Batı iş dünyası anlaşmakta zaman zaman sıkıntı çekebiliyor. Örneğin, bir Danimarkalı için iş toplantısı bir saat sürüp, konuşulması gereken maddeler hızlıca karara vardırılırken, Çinli bir işadamı için iş toplantısı karşı tarafın ne kadar kararlı olduğunu ölçmek ve karşıdakini özel yönleriyle de tanıyabilmek için 2–3 saat sürebiliyor, adeta törensel bir nitelik kazanabiliyor. Batılı için iş, sözleşmelerle yürütülürken, Doğulu bir işadamı için sözlü taahhüt yazılı taahhütten önemli olabiliyor…”

Sonuç olarak, Türk iş dünyası olarak, gelecekte dünya ekonomisine yön verecek Asya ülkelerindeki iş yapış şekillerini, şimdiden daha iyi anlamanın ve Doğu ile Batı kültürleri arasındaki köprü konumumuzu daha iyi değerlendirmenin arayışı ve gayreti içinde olmalıyız…

Fahri Sarrafoğlu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.