Arapça, Farsça ve İngilizce’den önemli eserleri Türkçe’ye kazandıran Mana Yayınlarının kurucusu Latif Kınataş, “Bugün İslam dünyasındaki parçalanmışlık ve düşmanlıklar, cehaletten besleniyor. Birbirlerinin kültür ve düşünce dünyasını tanımayanlar daha kolay düşman olabiliyor.” dedi.
Kınataş, AA muhabirine yaptığı açıklamada yayıncılık hayatına 2008’de atıldığını belirterek, “Öncelikle kendimden başlayarak içinde yaşadığımız toplumdaki en temel eksikliği hissettim. Bugün en önemli ihtiyaç nedir dense herkes bunu farklı tanımlar. Ben, en hayati eksikliği, ‘hikmet yoksunluğu’ olarak gördüm ve hikmetin peşine düştüm.” diye konuştu.
Müslümanların özellikle felsefi düşünce, siyaset bilimi ve sosyal bilimler gibi alanlarda geri kaldığını dile getiren Kınataş, bu bağlamda fikir üretemediğini ve sistem geliştiremediğini düşündüğünü söyledi.
Bu konuda duyulan ihtiyacın düşünce hayatının canlanması ile nakilcilikten ibdaya geçiş olduğuna inandığını belirten Latif Kınataş, “Bu ihtiyacı hissederek ve dünyanın farklı ülkelerindeki fikri gelişmeleri Türk okuyucusuna da kazandırarak buradaki düşünce gelişimine katkı sağlamak niyetiyle Mana Yayınlarını kurdum. Ayrıca benim için kitaplar hikmeti aramanın, bulmanın, sunmanın en iyi yollarından biriydi.” ifadelerini kullandı.
“Düşmanlıkların giderilmesi tanımak ve tanışmaktan geçiyor”
Latif Kınataş, yayınlanan eserlerde, yeni bir paradigma oluşturmaya dönük olması, düşünce üretimine katkı sağlaması, toplumsal olaylara ve çağa tanıklık etmesi gibi nitelikler arandığını sözlerine ekledi.
Çeviri eserlerin kültürel etkileşime katkısına da değinen Kınataş, şunları kaydetti:
“Bugün İslam dünyasındaki parçalanmışlık ve düşmanlıklar, cehaletten besleniyor. Birbirlerinin kültür ve düşünce dünyasını tanımayanlar daha kolay düşman olabiliyor. Gerek düşmanlıkların giderilmesi gerekse toplumsal, siyasal, ekonomik işbirliğinin yolu, tanımak ve tanışmaktan geçiyor. Bu bağlamda kitaplar kültürel etkileşimin en temel araçları arasında yer alıyor.”
Kınataş, bir eserin yayınlamaya değer bulunması durumunda müellifin mezhebi, siyasi eğilimi hatta dini kimliğinin belirleyici olmadığına dikkati çekerek, “Burada yazar değil eser ön plandadır. Kitaptan yazara giderken böyle ama yazardan kitaba gitme de olabilir. O durumda kült yazarlar vardır. Yazar mevcut eserleriyle fikir dünyasında yerini almıştır, dolayısıyla ondan gelecek yeni eser de bekleniyordur. Bu anlamda yayın yelpazesini geniş tuttuk ama içerikte belli bir düzey ve nitelik gözetiyoruz. Çok aykırı düşünceler, tezler olabilir yeter ki nitelikli ve insaflı olsun.” değerlendirmesinde bulundu.
Bugüne kadar 3 farklı dilde toplam 65 eseri Türkçe’ye kazandırdıklarını aktaran Kınataş, şu bilgileri verdi:
“Dünyadaki yeni fikirleri, yeni akım ve ekolleri takip etmeye çalışıyorum. Yayınladığım eserlerde veya başka kaynaklarda, dikkatimi çeken kitap isimlerini ya da bir konferans esnasında duyduğum yazar ve eserleri not alırım. Onları araştırıp inceledikten sonra faydalı olacağını düşünmüşsem çeviri ve yayın için harekete geçerim. Örneğin Raşid Gannuşi’yi zaten tanıyor ve eserlerini yayınlamak istiyordum. Arap baharından önce de Türkiye’ye gelip gider, sempozyumlara katılırdı. O sempozyumlarda görüşüp yayın izni almıştım. Ayrıca, Arap, Fars, İngiliz basım yayın dünyasını yakından takip eden ve dünyanın bir çok yerindeki matbuata vakıf, akademi ve medya dünyasında dostlarımız var onlarla da yardımlaşıyoruz.”
Gannuşi’den Cabiri’ye zengin yazar yelpazesi
Mana Yayınları kurucusu Kınataş, eserler arasında içeriği ve muhatap kitlesi bakımından farklı etkisi ve yankısı olan birçok kitap olduğunu dile getirerek, “Bunlardan öne çıkan birkaçını saymam gerekirse, Hümeyra Mevdudi’nin ‘Babam Mevdudi’, Raşid Gannuşi’nin ‘İslam Devletinde Kamusal Özgürlükler’, Gilad Atzmon’un ‘Göçebe Kimlik’, Muhammed Abid el-Cabiri’nin ‘Kur’an’a Giriş’, Ahmet el-Katip’in ‘Anayasal Meşruiyet’, Malik Bin Nebi’nin ‘Düşünceler’, Muhtar eş-Şankiti’nin ‘Haçlı Savaşlarının Etkisi Altında Sünni Şii İlişkileri’ ve Mustafa Halife’nin ‘Salyangoz’ isimli eserlerini zikretmem yerinde olur.” dedi.
Eserlerin çocuğu gibi olduğunu sözlerine ekleyen Kınataş, şöyle devam etti:
“Bir baba heyecanıyla (eserlerin) doğumunu bekler ve şefkatle bakarım. Küçük kızım, yayınladığım eserlerle benim ilişkimi şöyle anlatmıştı, ‘Her kitap çıktığında babam akşam eve mutlu ve sevinçli bir şekilde döner. Çantasından kitap ya da kitapları çıkarır önümüze koyar ve yorumlarımızı bekler. Evimize yeni bir fert daha katılmış gibidir.’ Gerçekten de öyledir. Her eserin çıkışı bana ayrı bir heyecan verir ama en büyük mutluluğum okuyuculardan aldığım olumlu tepkiler. Hele de başka bir şehirden okuyucumuz tebrik ve teşekkür için arayıp ‘falan kitabı iyi ki yayınladınız, çok güzel’ dediğinde o kitabın çıkması sürecinde yaşadığınız bütün sıkıntıları geride bırakıyorsunuz.”
Mana Yayınları Arapça’dan 44, Farsça’dan 15 ve İngilizce’den 6 kitabı Türkçe’ye çevirerek okuyucuyla buluşturdu.