Yaklaşık iki yüz yıldır zor bir dönemden geçen İslam Alemi’nin kurtuluşa ermesinin İslam Birliği’nden geçtiğini gayri müslimler de dahil bilmeyen yok. Liderleri olan Yahudilerle Hıristiyanların aksine lidersiz ve başı boş olan İslam Alemi, dünyanın birçok yerinde ezildiği gibi, mazlum ve mağdur olan taraf konumunda.
İşte bu yüzdendir ki, Milli Görüş Lideri Merhum Prof. Doç. Dr. Necmettin Erbakan, bir İslam Birliği’nin kurulması için hayatı boyunca mücadele verdi ve ömrünü bu yönde harcadı. Çünkü biliyordu ki, İslam coğrafyasında akan kanın durması için bir birliğin oluşturulması şarttı. Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya ile D8’in temeli 1996 yılında atıldı ama sonrası malum. Bu birlikte yer alan bütün ülkelerde iç karışıklıklar meydana geldi.
Şimdi lideri olmayan İslam Alemi’ne şöyle bir göz atalım. Neyi var? Hani şu meşhur Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bir ara sekreterliğini yaptığı İslam İşbirliği Teşkilatı adı altında Türkiye’nin de üyesi olduğu bir birliği var. Peki bu birlik ne iş yapar? Tam olarak bilen yok. Bol bol toplanıp, İsrail’i ve diğer ülkelerde yaşanan terör olaylarını kınamaya yarar. Peki hani senin NATO gibi askeri birliğin? Hani senin ekonomik yaptırım gücün? Hani senin Müslüman ülkelere bazı konularda verebileceğin talimatlar? Hani oğlu hani… Bence hiç olmasın bundan daha iyi olur.
Görünürde olan ve basından sık sık takip ettiğimiz ve adını duyduğumuz 1969 yılında kurulmuş olan İslam İşbirliği Teşkilatı, aslında hiçbir ağırlığı olmayan ve hiçbir yaptırım gücü olmayan göstermelik bir birlik. Bunu kurduranların Müslüman oldukları bile meçhul. Ancak toplanıp toplanıp dağılıyorlar.
Bizim Müslümanların ağızlarında ise hep aynı cümle: “İslam Birliği kurulmalı”. Evet çok doğru. İslam Birliği bir an önce kurulmalı. Ama kiminle?
Bir kere Müslümanlar Alevi, Sünni diye ikiye ayılmış. Ardından mezheplere bölünmüşler. Bunlara bir de mezhepsizler eklenmiş. Öyle ki, bazen aralarında savaş bile çıkıyor. Ülkeler arasında tam bir kaos. Hemen hemen hiçbir Müslüman ülke, sınır bölgesinden dolayı diğer komşu ülkelerle anlaşamıyor. Ülkelerde bile mikro milliyetçilik almış başını gitmiş. Bölgeler arası ırkçılık had safahada. Şehirler arası ırkçılık, şehirli-köylü kavgası vs…
Belçika’daki Müslümanlara bakıldığında, durum daha da içler acısı. İslam Birliği için hayatı boyunca mücadele veren Necmettin Erbakan sayesinde Brüksel’de kurulan bir caminin cemaati, İslam Birliği’nin kurulması gerektiği savunuyor. Ancak aynı cemaat zaten en az beş, altı parçaya ayrılmış durumda. Gruplar kendi aralarında selamı bile çok görüyorlar. O ona küs, bu buna küs. Camide aynı safta namaz kılıp, sonra cami çıkışında selamlaşmayacak kadar İslami çizgiden uzaklaştıklarının farkında bile değiller. Oysa ne demişti Sevgili Peygamberimiz? “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” (Müslim-Tirmizi) hadisiyle aslında Müslümanları birlik ve beraberliğe çağırmamış mıdır?
Şimdi camiye giden ve camide beş vakit namaz kılan Müslüman kardeşim, İslam Birliği kurulsun diyorsun ama sen Peygamber Efendimizin hadisine bile uygun hareket etmezken, İslam Birliğine olan inancın ne kadar gerçekçidir? Hadi kuralım. Bölük pörcük olmuş, bir cami lokalinde bile beş, altı parçaya bölünmüş, kendini herkesten üstün gören ancak İslami çizgiden uzaklaşmış ve modernizme kendini kaptırmış Müslümanlarla mı kuralım? Söyle bana bu birliği kimlerle kuralım?
Cafer Yıldırımer
Osman Gazi Sakarya nehrini salla gecip, nehrin öte tarafindaki Türk liderlerini bir araya toparlayip desdek istedi. Artık yonumuzu batiya cevirmeli fetihler yapmaliyiz dedi. Osmanla dalga gectiler. Osman eline bir sap alıp kopardi. Sonra bir tutam sap alip nekadarda ugrassa koparamadi. İşte biz boyle birlik olursak bizi koparamazlar dedi.
Yani anliyacagin bizler birbirimize hic ayrimcilik yapmadan simsiki sarilmaliyiz. Biz hep gonlumuzu acik tutup birligin gonlu olmaliyiz.
Sunuda soyleyeyim Haset ederek Muslumanlara ve inanclarimiza 100 yildir kufreden zihniyetlerle sarmas dolasolmamaliyiz.