“İnsan kalmanın zorluğu”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan, eşref-i mahlûkat olarak yaratılmıştır. Yaratılmışların en şereflisi olmak, ondaki akıl ve gönül melekelerinin olmasından dolayıdır. Akıl; doğru ve gerçeği, gönül ise sevgi ve merhameti gösterir. İnsan olmak, Yaradan’ın emir ve yasaklarına uymak, ahlâki kuralları hayatın içinde yaşamakla olur. Tanrı, insanı ruhundan ruh üfleyerek yaratmış, isimlerin tamamını öğretmiştir. İnsan kendi varlığını idrak edebilen tek canlıdır. İnsan; akıl, zekâ, şuur, irade ve vicdan bakımlarından diğer canlılardan ayrılır. İnsan, kültür ve medeniyet kurabilen bir yaratılmış olarak dünyayı yaşanabilir bir hâle getirmekle görevlidir. İnsan-ı kâmil olmak; akıl ruh ve beden olarak mükemmelliği işaret eder. İnsan-ı kâmil, ilahi tecellinin en yetkin mazhariyetidir. Bu yüzden insan iyi, doğru ve güzele yönelmelidir. Her insan, bu evrensel ahlâk kavramlarını hem kendisi hem de bütün insanlık için yaşamalı ve yaşatmalıdır. İnsan; ilim, felsefe, hukuk, teknik, sanat ve din bakımından sistem oluşturabilmektedir.

Bencillik, ikiyüzlülük, yalancılık, başkalarını sömürme, sorumsuzluk, kibir, iradesizlik, empati yoksunluğu, vicdan eksikliği, güvensizlik, pişmanlık, suçluluk hissetmeme, iftira, gammazlık, tuzak kurma gibi insan tabiatına uygun düşmeyen tutum, çekememezlik, tavır ve davranışlar psikolojik sorunlu insanların belirgin özellikleridir Bu durum, Thomas Hobbes tarafından “insan insanın kurdudur” sözüyle dile getirilir. Elbette “İnsanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında.” atasözünün vermek istediği mesajı da unutmamak, tedbirli olmak gerektiği düşünülmelidir.

İnsanla ilgili öğütler en güzel ifadesini türkülerde bulur:

“Adama kemlik mi gelir mert oğlu mertten
Kötülerin dalı gölgesi olmaz olmaz
Yiğit gölgesinde yiğit saklanır
Kötülerin dalı gölgesi olmaz olmaz
Altına batırsan ey’olmaz kötü
Aslı kara demir mücevher olmaz”

İnsan olmanın uzak yollarında, bazıları bencilliği yüzünden kendini kaybeder, bazıları vicdan eksiliğinden dolayı kötülük çukurunda kıvranır durur.

İnsan olmak, erdemli olmak, ahlâklı olmaktır.

İnsan olmanın zorluğunu bir de Ziya Paşa’dan dinleyelim: “Bilmez insan kadrini âlemde insan olmayan” veya “Âdeme âdem gerektir âdem etsin âdemi

Âdem âdem olmayınca âdem netsin âdemi”

Zorluk olarak görülen insan olmayı; “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” hadisiyle aşmak mümkündür. İnsanları sevmek, yardımlaşmak, iyiliğe koşmak kişiyi yücelten erdemlerdir.

Türkçe’de; “insanlıktan çıkmak” deyimi, iyi, doğru ve güzel davranışlar, ahlâki değerler ve herkes tarafından benimsenmiş kültürel öğelere aykırı hareket etmek anlamındadır. İnsanlıktan çıkmış olan kişiler, toplum tarafından dışlanarak kendisi için bazı müeyyideler uygulanır. Bu tipler, alınan karar ve toplumun tasvibiyle “düşkün” ilan edilir. Düşkünlük, yoldan çıkmak kabul edilir. Bu yüzden düşkün yerine yolsuz kavramı da kullanılır. Bu uygulama, toplumsal ahengin korunması amacına yöneliktir.

“Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar.” Her çocuk, Tanrı’nın insanlara bir armağanı ve emaneti olarak günahsız ve tertemiz doğar. Çocuğun karakter oluşumunda kalıtsal özelliklerle beraber yetiştiği kültürel ortamın ve aldığı eğitimin de etkisi bulunmaktadır.

Tanrı, insanın iç dünyasına olumlu değerleri bir cevher hâlinde yerleştirmiştir. İnsan, içindeki bu mana cevherini işleyerek güzelliklere ulaşabilir. İnsan özünde bulunan olumlu davranışlarınız zenginleştirmelidir. İnsanın gelişme çağında ortaya çıkabilecek nankörlük, geçici hazlara düşkünlük, cimrilik, umutsuzluk, unutkanlık, böbürlenme, acelecilik, gerçeğe karşı direnme, inkârcılık gibi zaaflar eğitim yoluyla giderilebilir.

Her inanç ve her ahlaki öğreti kişinin insani değerlerini evrensel kabullerle yüceltmek istemiştir. İslâm inancında iki kavram ‘’doruk insan’’ düşüncesine yükselmenin yöntem ve sonucunu belirler. Salih amellerde bulunarak kâmil insan olmak konunun esasıdır. Salih amel, dinin emir veya tavsiye ettiği, iyi, doğru, faydalı ve sevap kazanmaya vesile olan işler olarak açıklanmaktadır. Kâmil insan, insan olmanın sırrına ermiş, güzellikleri davranışlarına yansıtmış, varlığını ilahi varlığın içinde eritmiştir.

Büyük medeniyetler, ideal insan tipini oluşturabilen milletler tarafından kurulmuştur.

Ahmet Urfalı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir