İHH Belçika teşkilatı tarafından hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem ayı dolasıyla Brüksel’de aşure günü düzenlendi.
Aşure ikram edilen davetliler arasında Saint josse Belediye başkanı Emir Kır, Brüksel Francofon milletvekili Nadia Yousfi,Belediye encümenleri Sadık Köksal, Sait Köse, Nezahat Namlı, Kadir Özkonakçı, Belediye Meclis üyelerinden Derya Alıç, Hasan Koyuncu, Halis Kökten, Seydi Sağ, Eğitim müşaviri Sinan Ada, Yunusemre Türk Kültür Merkezi müdürü Rahmi Göktaş, BAF Başkanı Oğuz Gençoğlu’nun yanı sıra çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi vardı.
İHH Belçika başkanı Ali Koç Muharrem ayının islam dini açısından önemine değinerek”Hicret kardeşlik, barış, dostluk, birlik ve beraberlik demektir.İnsanların kaynaşmasına,yardımlaşmasına saygı ve sevgiye vesile olan bu güzel geleneğimizi yaşatmak üzere böyle bir etkinlik düzenledik. Davetimize icabet eden konuklarımıza gönüllü hanımlar tarafından hazırlanan muharrem ayına özgü aşure tatlısı ikramının yanında, İHH nin yapmış olduğu faaliyetler hakkında da bilgi verdik, misafirlerimize ve organizasyonda emeği geçen bütün arkadaşlarımıza teşekkür ederiz.”şeklinde konuştu.
MUHARREM AYI VE KERBELA
Muharrem ayının onuncu günü Aşure günüdür. Muharrem ayı, Kur’an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir.
Bu ayın en kıymetli gecesi de Aşure gecesidir. Allahü teâlâ, birçok duaları Aşure günü kabul etmiştir. Hazret-i Âdem’in tevbesinin kabul olması, Hazret-i Nuh’un tufandan kurtulması, Hazret-i Yunus’un balığın karnından çıkması, Hazret-i İbrahim’in ateşte yanmaması, Hazret-i İdris’in canlı olarak göğe çıkarılması, Hazret-i Yakub’un, oğlu Hazret-i Yusuf’a kavuşması, Hazret-i Yusuf’un kuyudan çıkması, Hazret-i Eyyüb’ün hastalıktan kurtulması, Hazret-i Musa’nın Kızıldeniz’i geçmesi, Hazret-i İsa’nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşure günü oldu.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Aşure günü Nuh aleyhisselamın gemisi, Cudi dağına indirildi. O gün Nuh ve yanındakiler, Allahü teâlâya şükür için oruçlu idiler. Hayvanlar da hiç bir şey yememişti. Allahü teâlâ denizi, beni İsrail için, aşure günü yardı. Yine Aşure günü Allahü teâlâ Adem aleyhisselamın ve Yunus aleyhisselamın kavminin tevbesini kabul etti. İbrahim aleyhisselam da o gün doğdu.) [Taberani]
Öteden beri Kureyş de, Resulullah da Aşure günü oruç tutardı. Medine’ye gelince de yine o gün oruç tuttu ve tutulmasını emretti. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)
Kerbela Faciasından Alınması Gereken Ders:
Bizler birer müslüman olarak uyanık olmalıyız, düşmanların hile ve tuzaklarına fırsat vermemeliyiz. Bizler müslüman ve vatandaş olarak birbirimize kenetlenip birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmek durumundayız. Birlik ve beraberliğimizi karşılıklı sevgi, saygı, hoşgörü, kardeşlik ve dayanışma gibi güzel hasletlerle güçlendirmek zorundayız. Peygamberimiz (s.a.v.)’i, Ehli Beytini, Ashab-ını sevmeli ve onlara her zaman saygı duymalı birini diğerinden ayırt etmemeliyiz. Bilhassa bu günlerde; Peygamberimiz (s.a.v.)’e bol bol salavât getirmeli, Kur’an-ı Kerim’e, ve O’nun sünnetine sımsıkı sarılmalı, O’nun Âl ve Ashab-ını hayırla yâd etmeli, İslam’ı Onlar gibi yaşamaya çalışmalıyız. Kerbela ve bütün şehitlerimize Yüce Allah’dan rahmet diliyoruz. Bu günlerin, gecelerin birlik ve beraberliğimize vesile olmasını Allah (c.c.)’dan niyaz ediyoruz.
Rabbimize sonsuz şükürler olsun ki hicri 1435. yıla girdik. Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem, Efendimiz (s.a.s)’in “hürmete şayan bir ay” diye nitelediği, sayısız lütuf ve hikmetlerle dolu kutlu bir aydır. Muharrem, aynı zamanda hüzün ve ibret ayıdır; bizlere, yüreklerimizi sızlatan Kerbelâ’yı hatırlatır.
Kerbelâ; Efendimizin güzide torunları, Hz. Hasan’la beraber “cennet gençlerinin efendileri” sözüyle yücelttiği, “Allah’ım, ben onları seviyorum, sen de onları sev!” diye dua ettiği, adını bizzat kendisinin koyduğu, Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın iki ciğerparesinden biri, müminlerin gözbebeği Hz. Hüseyin Efendimizin ve ehl-i beytten yetmişten fazla müminin şehit edildiği yerdir.
Yürekleri dağlayan bu acı, Resul-i Ekrem Efendimize, onun âline, ashabına ve ehl-i beyt-i Mustafâ’ya muhabbet besleyen her müminin öteden beri ortak hüznüdür.
Hz. Hüseyin Efendimiz ve arkadaşları, bu acı hadisedeki asil duruşları ve haksızlıklar karşısındaki onurlu mücadeleleri ile sonsuza dek müminlerin gönüllerinde taht kurmuşlardır. Onlara bu zulmü reva görenler ise Müslümanların ortak vicdanında ebediyen mahkûm olmuşlardır.
Her şeyden önce Hz. Hüseyin’in, Resûlullah Efendimiz (s.a.s)’in izinde, soy, sop, aşiret, asalet, makam kaygısı gütmeksizin giriştiği ve canını feda ettiği mücadelesi hepimize örneklik teşkil etmelidir. Hiç kuşkusuz Hz. Hüseyin, Kerbelâ’da şehadetiyle zalimlere üstün gelmiştir.
Bugün Kerbelâ olayında Müslümanlar olarak hepimize düşen vazife onu doğru okumak ve doğru anlamaktır. Kerbelâ’yı anlamanın yolu Hz. Hüseyin’i doğru anlamak ve Hüseyince yaşamaktır. Bugün bize düşen böylesi müessif bir hâdiseyi kin, nefret, ayrılık-gayrılığa değil; birlik-beraberlik, sevgi, saygı, muhabbet ve hoşgörüye dönüştürmektir. Zira Kerbelâ üzerinden bir ayrılık-gayrılık oluşturmak müminler topluluğuna asla yakışmaz.
Ancak üzülerek şahit oluyoruz ki son yıllarda yaşanan olaylar mezhebi, meşrebi ne olursa olsun İslam toplumunun Kerbelâ’yı,
Hz. Hüseyin ve arkadaşlarını hala doğru okumadığını, doğru anlamadığını ortaya koyuyor. Onun içindir ki bugün etrafımızda nice Kerbelâlar yaşanıyor.
Bağdat’tan, Şam’dan, Kahire’den, İslamabad’dan ateşler her gün yükseliyor. Sadece Irak’ta ayda ortalama bin
insan can veriyor. Şam’da yüz binin üzerinde insan hayatını kaybetti. Milyonlarca insan yerinden, yurdundan, evinden barkından oldu. Çocuklar umutlarını, hayallerini, geleceklerini yitirdi.
Yeni Kerbelâların yaşanmaması için ortak bir dile ihtiyacımız var. Yüreklerimizi birleştirmeye, gönül kapılarımızı birbirimize açmaya ihtiyacımız var. İşte bu yüzden Muharrem, bizim için ortak bir hüzün mevsimi olduğu kadar adaleti, hikmeti, merhameti, kardeşliği, dostluğu hatırlatan ibret sofrası da olmalıdır. Muharremi Müslümanların, kardeşlik ve beraberlik şuurlarının güçlenmesi için fırsat bilmeliyiz. Geçmişin acılarını bize yeniden yaşatmak, gönüllerde kapanmaz yaralar açmak, ortak değerlerimizi ayrılığa, kin ve nefrete dönüştürmek isteyenlere tek yürek halinde gereken cevabı vermeliyiz. Böylece Yüce Rabbimizin, “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın…” emrine uygun hareket etmenin hazzını ve kazanımlarını hep birlikte müşahede ederiz.
Hz. Hüseyin’in en büyük gayesi, kendisinden sonra yeni Kerbelalar yaşanmamasıdır. inşallah bu Aşure günümüz , Müslümanların silkinişinin ve güçlenmesinin sebebi olur!”
Bu vesileyle Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in torunu, cennet gençlerinin efendisi, şehitlerin serdarı, ser-çeşmesi, Hz. Hüseyin Efendimiz ve Kerbelâ şehitleri başta olmak üzere hak için, hakikat için, hürriyet için, adalet için, ahlâk, erdem ve fazilet için, izzet ve şeref için can veren bütün şehitlerimizi rahmet, minnet, şükran,ve saygı ile yâd ediyorum.
İHH BELÇİKA BAŞKANI
ALİ KOÇ