İŞADAMI ŞEREF VURAN: “GENÇLERİMİZ ARTIK SAYGIN MESLEKLERDE YERLERİNİ ALMALILAR”

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir maden ocağı işçisinin çocuğu olarak, Emirdağ’ın Çatallı köyünden Aile birleşimi neticesinde küçük yaşlarda Belçika’ya gelen Şeref Vuran, bugün uluslar arası şirketlerle iş yapan ve milyonlarca Euro ciroya ulaşan, Belçika, Türkiye ve Fas’ta yatırım yapan bir şirketin ortağı.

Bugün geldiği noktayı bizlere anlatırken yeniden o günler film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyordu. Vuran meslek hayatına atılışını şöyle özetliyordu: “1983 yılında okuldan sonra bir balık fabrikasında işçi olarak çalışmaya başladım. Patronlarıma Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olduğunu, Türkiye’den balık alımının daha ucuz ve karlı olacağını devamlı söylüyordum.

Altı ay kadar çalıştıktan sonra incelemeler yapmak üzere 1983 senesinde Türkiye’ye gittik. O zamanki şartlarda Türkiye bir ihtilal yaşamış, enflasyonun üç haneli rakamlarda olmasından yatırım yapmaktan çekiniyorlardı.

İlk zamanlarda Türkiye’de bazı şirketlerin tesislerini kiralayıp sous-traiter (fason) üretim yaptıktan üç sene sonra TURBEL diye bir şirket kurduk ve ben bu şirkete ortak oldum. Aynı zamanda Belçika’daki ana şirkete de ortak oldum.

1995 senesine kadar bu şirket vasıtasıyla Belçika Türkiye arasında ticari faaliyetlerimiz devam etti.

1997 senesinde ise İtalyan asıllı iş ortağım Giovanni Prencipe ile beraber “Delimed” (Akdeniz lezzeti) şirketini kurup Başta Belçika, Hollanda, Fransa, İngiltere, Amerika ve diğer Avrupa ülkelerinin önde gelen Süpermarketlerine deniz ürünleri pazarlıyoruz.”

Sıfır ciro ile başladığımız şirketimiz bu yıl 15.senesinde 5,6 milyon Euro ciroya ulaştı.

Yıllarca Türkiye’den Deniz mahsulleri aldığını zaman içerisinde bu ürünlerin Avrupa Birliği normlarına uyum sağlayamadığını ve gerekli sağlık kurallarının yeteri kadar yerine getirilememesinden dolayı Gümrüklerde ambargolarla ve sıkıntılarla karşılaştık.

Sözleşmeli olduğumuz büyük süpermarketlere ürünlerini zamanında yetiştirebilmek ve piyasadaki rekabet gücümüzü korumak için iş yaptığımız Fransız bir şirketle 3,5 milyon Euro yatırımla Fas’ta fabrika kurmak zorunda kaldık.

Fas’ta yabancı sermaye ye uygulanan teşvik sistemi bizi oraya yatırım yapmaya yöneltti diyen Şeref Vuran ve ortağı Giovanni Prencipe, Belçika’da 12 Fas’ta kurdukları fabrikada şu anda 1600 işçi çalıştırıyorlar.

Bu fabrikalarda Balık bazlı mezeler üretip Avrupalı ve Amerikalıların sofralarına sunuyoruz.

Yabancı olmanın sıkıntılarını gençlik dönemimizde yaşasak ta; iş hayatında bu tamamen geçersiz bir söylemdir, Bunu özellikle gençlerimiz için söylüyorum. Bir şeyi güzel olarak sunuyorsan veya üretiyorsan senin milliyetine bakmıyorlar, ortaya koyduğun ürünün kalitesine bakıyorlar.

Ben uluslararası büyük firmalara ürünlerimi satarken Beni ürünümün kalitesiyle değerlendirip ona göre sipariş veriyorlar. Sen Türk’sün senin malını almıyorum, sen Belçikalı sın malını alıyorum demiyorlar.

Ben iş hayatıma atılmadan önce işsizlik (chômage) parası alıyordum. Brüksel’in gettolaşmış semtlerin den Rue Verte yetişip büyüdüğünü Türk gençlerinin işsizlik tazminatlarına özenip hayatlarını karartmamalarını isteyen Vuran “Belçika dünya da en iyi gelir seviyesi ve imkanları olan bir ülke.

Bugün ekonomik kriz sebebini bahane edip iş bulamadığından yakınan gençler bunun nedenlerini iyi araştırsınlar. Köşe başında bekleyip de beni işe almıyorlar çünkü ben yabancı kökenliyim demek çok yanlış ve yalandır. İşsiz gençler Dil ve meslek kurslarına yazılsınlar, Akşam okullarına yazılsınlar, dışarıdan üniversiteye kayıt olsunlar.

Kimse kimseye zorla bir şey yaptıramaz. Herkes hayatına kendisi karar verip o hedef doğrultusunda çalışıp ilerlemelidir. Dünya’da o kadar güzel gezip görülecek yerler var ki bunu da kimse gel buraya sen git gör demez. Okuyacaksın, diplomanı alacaksın, araştıracaksın.” diyerek Belçika’daki Türk gençlerinin eğitim ve iş dünyasındaki fırsatları iyi değerlendirmelerini istedi.

Belçika’da yaşayan üçüncü nesil gençlerin yaşadığı sıkıntılara da parmak basan Vural “Ne Türkçeyi, ne Fransızcayı ne Belçika tarihini, ne Türk tarihini bilen iki arada bir derede kalmış gençlerimiz için hem Türk hükümetinin hem de Belçika hükümetinin çalışmalar yapması gerektiğini”; ayrıca Belçika’da ki sivil toplum kuruluşlarına da burada çok görevler düştüğünü belirterek “Biz Bu röportaj ile bir gencimizi doğru yola çekebildiysek onun hayata bakış açısını değiştirmesine yardım edebildiysek bu da çok büyük bir başarıdır ve bu başarıda Belçika yerel Türk basını olarak sizlerin de katkıları göz ardı edilemez “dedi.

Röportajımızın sonunda Belçika’da yaşayan Türk toplumunun bazı yanlış davranışlarını da değinen Vural “Biz Belçika’da yaşıyoruz. Belçika’nın günlük yaşamına yabancı bir hayat sürüyoruz. Schaerbeek’te oturan bir Türk sabah televizyonunu açıp İstanbul boğaz köprüsünün bakım dolayısıyla trafiğe kapalı olacağını biliyor; bir işi için kullanmak zorunda olduğu Brüksel midi tünellerinin trafiğe kapalı olacağını bilmiyor. Bu verdiğim en basit bir örnek.

Göçün ellinci yılına yaklaştığımız bir zamanda Biraz kendimize çeki düzen verelim. Biz burada yaşıyoruz, burada kalıcıyız. Türk basınını okuyalım, televizyonları takip edelim tamam. Ama Belçika’yı da takip edelim.

Burada da yerel Türk basını olarak sizlerde Belçika’dan daha çok haberlere yer vermelisiniz. Bunu iyice kabullenmemiz lazım burası bizim “İkinci Vatanımız” bizler artık hep önde olmalıyız. Bizlerin artık bürolarda temizlik işçiliğinden kurtulmamız gerekiyor.

Büro başındaki masada olmamız lazım. İşadamı, hakim, savcı, doktor gibi gençlerimiz artık saygın mesleklerde yerlerini almalılar. Gençlerimize son bir çağrı yapmak istiyorum. Ne olur eli boş köşelerde beklemeyin”.

Röportaj / Foto: Şükrü Sağlam

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. cok guzel Seref abi Emrula

    Cevapla
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.