Sayın Devlet Bahçeli’yi Anlayabilmek…
Bugünü anlayabilmek için biraz geriye gidelim.
Yıl 1999.
TBMM’si 21.Dönem Milletvekili seçiminde Mecliste temsil hakkı elde eden partiler, oy sıralamasına göre:
DSP-MHP-Fazilet Partisi-Anavatan ve Doğru Yol Partisi…
Sağ partilerin meclisteki koltuk sayısı 411.
Bu Partiler geniş tabanlı çok güçlü bir hükümet kurma şansı varken, yanyana gelmesi imkansız, birbirine zıt iki parti olan “Dsp ve Mhp” bir araya gelerek Bülent Ecevit başbakanlığında Mesut Yılmaz’ın da (ANAP) ortak olduğu üçlü koalisyon kuruldu.
İmzalanan koalisyon protokolün temeli “Söz konusu Türkiye ise gerisi tefarruattır” olması,
Sayın Bahçeli’nin 7 Haziran sonrası “Hayır” çıkışını anlamak için bir temel olabilir.
Bu Koalisyonu Türkiye için bir kırılma noktası olarak görüyorum.
Çünkü, Dsp’nin dışarıda kaldığı geniş tabanlı bir hükümet kurulsaydı, bugün çok farklı şeyler konuşuyor olabilirdik.
Üçlü koalisyon üç yıl gibi kısa bir sürede erken seçime gitti.
Kim istedi “Sayın Devlet Bahçeli!”
2002 Erken Seçimlerinde “Milli İrade” MHP’ye bir dönem, diğer dört partiyi siyasi parti çöplüğüne atarak cezayı kesti.
Milli İrade, 2001 yılında Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde kurulan Ak Parti’yi İktidar yaptı.
Devam edelim.
2007 seçimlerinde tekrar parlementoya giren MHP, Haziran 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar Ak Parti’ye çok kritik konularda destek çıktı.
Başörtüsü Özgürlüğü Yasası.
28 Şubat’ın izlerini silen ve İmam Hatip okullarının önünü açan 4+4+4 zorunlu eğitim yasası.
Dersanelerin okula dönüştürülmesi.
Alkol yasası, parti kapatmayı zorlaştıran yasa.
Sayın Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı seçilmesini engellemek için 367 şartında oylamaya katılarak, krize meydan vermemesi.
Irak ve Suriye Tezkeresine “Evet” oyu.
Gezi olayları, 1 Mayıs (Taksim), Ermeni Meselesi gibi çok önemli ve hassas konularda
Ak Parti’yi destekledi.
Gelelim 7 Haziran Seçimlerine.
7 haziran gecesi sandıktan çıkan “Koalisyona” gece saat 12′de basın açıklaması yaparak “HAYIR” diyen, her türlü Koalisyona kapalı olduklarını, Ak Parti-CHP veya HDP Koalisyonu önererek anamuhalefet partisi olduklarını vurguladı.
Ve en önemlisi “erken seçim” diyerek Kasım ayını işaret etti.
7 Haziran gecesi, alelacele parti kurullarında seçim sonuçları değerlendirmeden, bir yol haritasi belirlemeden “koalisyona” bütün kapılarını kapatan bir açıklamaya kimse bir anlam veremedi.
99 seçimlerinden sonraki açıklamalarını da canlı izlediğim için ikisi arasındaki farkı benim açımdan görmek mümkündü.
Sayın Bahçeli şunu çok iyi biliyordu; Ak Parti-CHP birlikteliği imkansız. Ak Parti-HDP birlikteliği kesinlikle imkansız.
Geriye sadece Ak Parti-MHP koalisyonu kalıyor.
Tabanı birbirine yakın Ak Parti ve Mhp Koalisyonu en olası seçenek olarak görülüyordu.
Sayın Bahçeli bunu bildiği için ilk günden koskoca bir “HAYIR’la” noktayı koydu.
Çünkü ülke menfaatleri açısından “koalisyon” istemiyordu..
1999 yılında DSP-MHP koalisyonuna ” Evet” diyen Bahçeli ile bugün Ak Parti-MHP koalisyonuna neden “Hayır” dedi.
Siyah çantasındaki dört madde mi..!?
Buna inanabilirdik.
Lakin; aynı Bahçeli 1 Kasım seçimlerinden önce “Koalisyon için evet” demesini, kapıları açmasını nereye koyacağız.
Siyah çanta “Beyaz mı” olacaktı?
7 Haziran seçimlerinin Bahçeli’de büyük bir hayal kırıklığı yarattığı kesin.
Tek başına MHP iktidarı beklentisi veya anamuhalefet partisi olamadığı için olabilir mi bu hayal kırıklığı.
Seçim öncesi yapılan anketlerde böyle sonuç görünmüyordu.
7 Haziran ve 1 Kasım arasında olanlara bakalım.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendi adayı yerine “Çatı” adayında karar kılan Bahçeli, Meclis Başkanlığı seçiminde Çatı adayı yerine kendi adayını çıkardı.
Adayının arkasında durdu ve haliyle Meclis çogunluğu Ak Parti’de olduğu için Sayın İsmet Yılmaz’ın Meclis Başkanı seçilmesinin yolunu açtı.
Her şeye “Hayır” diyerek “Mister No” yakıştırmaları yapıldı.
Kurulacak seçim hükümetinde bakanlık teklifini kabul eden Sayın Tuğrul Türkeş’in partiden ihracı, Sayın Meral Akşener polemiği…
En önemli gördüklerimi yazdım.
Süreçte ufak tefek “nüanslar” içeren, düşüncemi destekleyen konular var.
Biz nasıl ki, koalisyon’un ülkemize yarar yerine zarar vereceğini düşünüyorsak ve siyasit tarihimizde onlarca örneği varken, koalisyon tecrübesi olan Bahçeli bunu bizden daha iyi biliyor.
Olası bir Ak Parti-MHP koalisyonunun uzun ömürlü olmayacağını, içerden olmasa bile dışardan müdahalerle yıpratılacağını, beş ayda kaybettiklerimizden daha ağır bir faturayla Turkiye’nin karşı karşıya kalacağı tehlikesini en iyi bilenlerden.
99’da DSP ile koalisyon ortağı olacak kadar Vatan-Millet sevdalısı olan Sayın Bahçeli, bugün için Türkiye gerçeklerinden uzak, daha az mı ülkesini seviyor veya da o günden bu tarafa milliyetçiliğinden bir şeyler mi kaybetti.
Kesinlikle!
Bahçeli dün ne ise bugün de aynı.
Şahsi kanaatim, Sayın Devlet Bahçeli Ak Parti’nin yine tek başına iktidar olmasını istedi.
Bunu da kimse yadırgamasın.
İstemekle kalmadı, tabanına mesajlar verdi.
İlginçtir ki, Bahçeli’nin bu politikası MHP’yi baraj altında bırakabilirdi.
Ve bunu göze aldığına eminim.
Yani Bahçeli “Önce Vatan” dedi.
Ve bütün oyunları bozdu..
MHP’nin baraj sorunu yaşayacağını düşünmeye başladıgımız bir anda her şeye “Hayır” diyen Sayın Bahçeli Ulusal Kanallara “Evet” demesi ve canlı yayınlara çıkması, açıklamaları baraj üstü kalmasında önemli bir etken olmuştur.
Sayın Bahçeli, 7 Haziran’da Ak Partiden Mhp’ye gelen oyları geri yerine gönderdi.
Siyasi Hayatımıza giren “emanet oy” kavramı da sonlandı.
Son cümle olarak, Sayın Bahçeli Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Milli menfaatlerini bilen ve buna göre politika belirleyen ve uygulayan, önümüzdeki süreçlerde de bu politikalarıyla belirleyici ve etkin bir rol almaya devam edecektir.
MHP için en büyük tehlike ise CHP ve HDP’den umudu kesenlerin MHP’yi dizayn etmeye çalışmalarıdır.
Ve buna şimdiden başladılar diyebiliriz.
Hiçbir şey göründüğü gibi olmasa da, hayırda da hayır varmış..
Kazanan Türkiye Oldu..
(Bir sonra ki yazımızda CHP-HDP’yi ve Ak Parti’nin Siyasi dehasını ele alarak 1 Kasım seçim sonuçlarına farklı bir bakış açısı getirmeye devam edeceğiz).
Saygılar..
Faruk YILmaz