Uçak yolculuğu, özellikle de uzun mesafeli yolculuk, yolcuların sağlık durumlarını olumsuz etkileyebilecek birçok faktör içerir. Kronik hastalığı olan yolcular bu faktörlere karşı daha hassastırlar. Eğer yolcu planlarını dikkatlice yapar ve birtakım basit tedbirleri alırsa, hava yolculuğu ile ilgili sağlık riskleri asgari düzeye indirilmiş olur.
Hava yolculuğunun yapılmaması gereken durumlar
- 7 gününü doldurmamış olan bebekler.
- Hamileliğin son 4 haftası (çoğul gebeliklerde 8 hafta) ve doğumdan sonra ilk 7 gün içerisindeki kadınlar.
- Dinlenme halinde bile hissedilen göğüs ağrısı veya angina pektoris.
- Herhangi bir ciddi ve bulaşıcı hastalık.
- Kanama, travma ve enfeksiyondan dolayı artan kafa içi basıncı.
- Östaki borusunun tıkandığı kulak, burun veya sinüs enfeksiyonları.
- Yakın zamanlarda geçirilmiş myokardial enfarktüs (kalp krizi).
- Ciddi kronik solunum yolu hastalığı, dinlenme halinde solunum sıkıntısı veya çözümlenemeyen pnömotoraks (göğüs boşluğunda hava).
- Orak hücre anemisi gibi ciddi kansızlık durumları.
- 200 mmHg’dan fazla sistolik basınca sahip, kontrolsüz arteriyel hipertansiyon.
- Havanın veya gazın içeride kaldığı, son zamanlarda gerçekleşen bir cerrahi girişim ya da yaralanmalar (özellikle de karın travması, mide-bağırsak ameliyatları, baş-yüz-göz yaralanmaları, beyin ameliyatları ve göz yuvarlağının içine girilerek yapılan göz ameliyatları).
- Skuba dalıcıları dalış yaptıktan sonra kısa vadede hava yolculuğuna çıkmamalıdırlar. (Bir günden fazla sınırsız dalış yaptıktan sonra en az 24 saat, 2 saat dalış yaptıktan sonra en az 12 saat)
Enfeksiyon hastalıkları
Herhangi bir enfeksiyon hastalığının uçakta bulaşma riski oldukça düşüktür. Uçak kabininin hava kalitesi çok dikkatli kontrol edilir. Dışarıdaki hava ile kabin havası saatte 20-30 kez filtre edilerek değiştirilir. Bu düzeydeki bir havalandırma herhangi bir binadakinden çok daha iyidir ve mikropların bulaşma riskini alt sınırlarda tutar. Modern uçaklar kabin havasını % 50’ye varan oranlarda tekrar dolaşıma sokar. Tekrar dolaşıma sokulan hava partikül, bakteri, mantar ve birçok virüs parçacıklarını yakalayan HEPA(High Efficiency Partıculate Air) filtre içinden geçer. Sonuç olarak, dolaşan kabin havası çok temiz olur.
Hava yoluyla bulaşan mikropların yolcular arasında yayılma ihtimali düşüktür. Ancak enfeksiyon kaynağına yakın olunması durumunda bulaşma riski vardır. Grip yan yana oturan yolcular arasında bulaşabilir. Havalandırmanın kapalı olduğu ve uçağın uzun bir süre beklediği durumlarda grip bulaşı daha fazla olabilir. Bazı çalışmalarda, veremli bir yolcuya yakın oturan kişilere tüberküloz basilinin bulaştığı görülmüş, ancak hastalık oluşmamıştır. Başka kişilere veya ülkelere hastalığı bulaştırma riskinden ve kişisel sağlık sebeplerinden dolayı, bulaşıcı hastalık taşıyan kimselerin uçakla yolculuk yapmamaları gerekir.
Kabin hava basıncı
Uçak kabinlerinin basınçları sabitlenmiştir ancak, uçma yüksekliğinde kabin havası basıncı deniz seviyesindeki basınca göre daha düşüktür. 11000 metrelik (37000 feet) tipik bir uçuş yüksekliğinde, kabindeki hava basıncı, deniz seviyesinden 1500-2500 metre (5000-8000 feet) yükseklikte olan hava basıncına denktir. Sonuç olarak, mevcut oksijen düşer ve vücuttaki gazlar genişler. Düşük kabin hava basıncının etkileri sağlıklı yolcular tarafından genellikle çok iyi bertaraf edilir.
Oksijen ve hipoksi
Uçuşun tüm safhaları boyunca kabin havası sağlıklı yolcular için yeterli oksijen içerir. Ancak kabin hava basıncı oldukça düşük olduğu için kandaki oksijen miktarı biraz düşer ve bu da dokulara daha az oksijen gitmesine (hipoksi) yol açar. Kalp damar hastalıkları, solunum hastalıkları veya anemi gibi kan hastalığı olan kişiler hipoksiyi tolere edemeyebilirler. Ayrıca, alkolün beyindeki etkisi hipoksi ile daha da artmaktadır.
Gaz Genleşmesi
Hava, kabin basıncının düşmesinden dolayı vücudun hava boşluklarında genleşir. Karında gaz genleşmesi orta dereceli bir rahatsızlığa neden olabilir. Bu rahatsızlık karbondioksitli içecekler veya birtakım sebzelerin tüketilmesi ile daha da artabilir. Uçak havalanırken hava genellikle bir soruna neden olmadan orta kulaktan ve sinüslerden çıkar. Uçak alçalırken havanın orta kulak ve sinüslere girmesi sağlanmalıdır. Buna bağlı rahatsızlıkların çoğu, yutkunma, çiğneme veya esneme ile azaltılabilir. Şikayet devam ederse, ağız ve burnu kapatıp derinden bir nefes verilmesi (valsalva manevrası) genellikle yardımcı olur.
Kulak, burun ve sinüs enfeksiyonları olan hastalar hava yolculuğu yapmaktan kaçınmalıdırlar çünkü basınç farklılıklarının eşitlenememesinden dolayı ağrı ve hasar oluşabilir. Eğer yolculuk yapmaktan başka yol yoksa ve uçuş sırasında problem yaşanırsa burun açıcı damlalar yararlı olabilir.
Gaz genleşmesi sonucu hasar oluşabileceğinden dolayı, son zamanlarda cerrahi müdahalede bulunulmuş kimselerin bir süre uçakla yolculuk yapmamaları gerekir.
Kabin nemliliği ve dehidratasyon
Uçak kabinlerindeki nem oranı genellikle % 20’den düşüktür (evlerdeki nem oranı normalde yüzde 30’un üzerindedir). Düşük nem gözlerde, ağızda ve burunda rahatsızlığa yol açabilir. Bu rahatsızlık, yolculuktan önce ve yolculuk sırasında bol sıvı alımı yapılarak giderilebilir. Yeterli sıvı alınmazsa uzun uçuşlarda dehidratasyon (vücut sıvısının azalması) meydana gelebilir. Sıvı alımı uçuş öncesinde ve sırasında olmalıdır ve alkolsüz içecekleri kapsamalıdır (su ve meyve suları). Alkol dehidratasyon yaptığından dolayı, uçuş öncesinde ve uçuş sırasında kullanımı kısıtlanmalıdır.
Ayrıca cilt nemlendirici losyon, serum fizyolojik burun spreyi kullanma ve kontak lens yerine gözlük takma gibi önlemlerle nemlendirme sağlanabilir.
Araç tutması
Çok ciddi hava boşluğuna yakalanma durumları dışında uçakla seyahat eden yolcular nadiren araç tutmasından şikayet ederler. Araç tutması konusunda hassas olan kişilerin kanat üzerinde veya cam kenarında bir koltuk talep etmeleri ve araç tutması halinde kullanılacak poşetleri her zaman kolayca ulaşılabilecekleri bir yerde bulundurmaları gerekir. Araç tutmasını önlemek için gerekirse ilaç alınabilir.
Hareketsizlik, derin ven trombozu ve dolaşım problemleri
Uzun süren hareketsizlik kanın bacaklarda toplanması nedeniyle ödem ve tutulmaya yol açar. Dolaşım yavaşlaması, venöz tromboz (kan pıhtıları) gelişmesi için yatkınlık yaratan bir faktördür.
Aşağıdaki faktörlerden bir ya da daha fazlasını taşıyan kimselerin seyahat etmeden önce tıbbi yardıma başvurmaları tavsiye edilir:
- Pulmoner emboli veya venöz tromboz öyküsü
- 40 yaşın üzerinde olma (yaş riski artırır)
- Östrojen tedavisi alma (doğum kontrol hapları veya hormon replasman tedavisi)
- Hamilelik
- Son zamanlarda cerrahi müdahale veya travma durumu, özellikle de karın
veya alt ekstremite cerrahisi - Kanser
- Genetik kan pıhtılaşması anormallikleri
- Kronik venöz yetmezlik (varikoz toplar damarlar)
- Obezite
Önlemler
- Uzun süren hareketsizliğin olumsuz etkileri, uçakta seyahat ederken sık aralıklarla basit egzersizler yapılarak azaltılabilir. Birçok havayolu şirketi dolaşımı uyaran, rahatsızlığı, yorgunluğu ve tutulmayı azaltan ve venöz tromboz oluşma riskini düşüren uçak içi egzersizler hakkında yardımcı olmaktadır.
- Hava yolculukları için özel olarak tasarlanmış basınç uygulayan çoraplar giyilmesi yararlı olacaktır.
- El çantası, bacaklar ve ayakların hareketini kısıtlayacak yerlere konulmamalıdır.
- Giysiler bol ve rahat olmalıdır.
- Uzun uçuşlarda ameliyat sonrası dönemdeki kişilere trombozu önlemek için aspirin kullanmaları önerilir.
- Yolcu, varıştan sonra, kan dolaşımını uyarmak üzere birtakım hafif egzersizlerde bulunarak yolculuğun etkilerini azaltabilir.
Psikolojik sorunlar
Hızla yaygınlaşan bir ulaşım aracı olmasına karşın, hava yolculuğu insanoğlu için doğal bir faaliyet değildir. Hava yolculuğunun beraberinde taşıdığı fizyolojik zorlukları vardır. Karşılaşılan ana sorunlardan biri de uçuş korkusu ve stresidir. Bunlar yolculuktan önce ve uçuş sırasında birbirinden farklı veya birlikte gerçekleşebilir.
Uçuş Korkusu
Sanayi ülkeleri toplumlarının hatırı sayılır bir bölümü az veya çok uçuş korkusu yaşarlar. Bunun kişisel yaşam veya iş hayatı üzerinde önemli olumsuz etkileri vardır.
Uçak korkusu bulunan ancak uçakla yolculuk yapması zorunlu olan kişilerin yolculuktan önce tıbbi yardım almaları gerekir. Yatıştırıcı kullanan kişiler alkol tüketmemelidir. Yolcuların hava yolculuğuna ilişkin fizyolojik zorlukların etkisini azaltan uzun vadeli özel bir tedaviye ihtiyaçları vardır.
Hava Öfkesi
Hava yolculuğuna eşlik eden bir davranış bozukluğu olarak tanımlanmıştır. Bu durum uçuş korkusu ile değil aşırı düzeyde stres ile bağlantılı olarak görülmektedir ve alkol tüketimi tabloyu daha da kötüleştirmektedir.
Hamileler
- Havayolu ile seyahat, anne ve fetüs için normalde güvenlidir. Ancak, hamileliğin son ayı ve doğumdan sonraki 7 güne kadar hava seyahati önerilmemektedir. Birçok havayolu şirketi hamile kadınların uçağa kabul edilmesini kısıtlamaktadır.
- Komplike olmayan tekil gebelikler için 36. haaya kadar, çoğul gebelikler için 1.haftaya kadar uzun mesafeli uçuşa izin verilebilir.
- Gebeliğin 28. haftasından sonra, sağlık durumu, normal gebelik ve beklenen doğum tarihini belirten, doktordan alınmış bir belge taşınmalıdır.
- Kalkış tarihini izleyen 4 hafta içinde doğumun gerçekleşmesi veya doğumda birtakım problemler oluşması bekleniyorsa, bazı havayolu şirketleri sağlık raporu isteyebilir.
- Uçuşlarda rahat edebilmek için koridor tarafındaki koltukları tercih etmeniz hareket etmeniz ve koridorda dolaşabilmeniz açısından rahatlık sağlayacaktır.
Uzun mesafeli uçuşlarda hamile kadınlar için az da olsa DVT(derin ven trombozu) riski vardır. Yeterli miktarda su için ve düzenli olarak hareket edin. Uzun mesafeli uçuşlarda bacaklarda ödemi engelleyen uçuş çorapları (varis çorabı) kullanmanız önerilir. Ayağınıza uygun ve doğru türde çoraplar satın aldığınızdan emin olun. Yanlış giyilen çoraplar DVT riskini artırabileceğinden, çorap
seçimini doktorunuzun önerisi doğrultusunda yapın.
Geçmişte bir hastalık olması durumu
Kanser, kalp damar hastalıkları, kronik solunum yolu hastalığı, epilepsi, kansızlık veya şeker hastalığı gibi rahatsızlıkları bulunan, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullanan, diyaliz hastaları veya başka bir nedenden dolayı yolculuk etmesi riskli kimseler, uçak yolculuğu öncesi doktora danışmalıdır. Böyle durumlarda havayolu şirketi tıbbi rapor isteyebilir.
Seyahatte kullanılacak tüm ilaçların el çantasında taşınması ve her zaman için kolayca ulaşılabilir bir yerde bulundurulması gerekir.
Pacemaker (kalp pili) taşıyan yolcuların uçakla seyahat etmesinde genellikle bir sakınca yoktur. Havaalanı güvenlik görüntüleme cihazlarının etkileri hakkında bilgi edinilmelidir. Elle idare edilen güvenlik cihazları, vücuda monte edilmiş otomatik defibrilatörlerin çalışmasına engel olabilir. Bu nedenle bu cihazları taşıyan yolcuların bu tehlikenin varlığını belirten bir doktor raporu taşımaları yararlı olacaktır.
Sigara İçen Kişiler
Çok az sayıda şirket hariç, sigara içmek birçok havayolu şirketi tarafından yasaklanmıştır. Kronik sigara içiciler özellikle uzun uçuşlarda sıkıntı ve rahatsızlık yaşayabilirler. Bu kişilerin uzun mesafeli uçuşlardan önce tıbbi yardıma başvurmaları önerilir. Nikotin bantları ya da nikotin içeren sakızlar yararlı olabilir ve düşük doz sakinleştiriciler tedaviye eklenebilir.
Engelli yolcular
Fiziksel engeller yolculuk için genellikle sakınca oluşturmaz. Uçuş boyunca kendi ihtiyaçlarını gideremeyecek (tuvalete gitmek ve tekerlekli sandalyeden koltuğa geçmek vs.) yolcuların refakatçi eşliğinde uçmaları gerekir. Tekerlekli sandalyedeki yolcular, uçuş sırasında tuvalete gitmek sıkıntılı olabileceğinden uçuştan önce fazla sıvı almamalıdır. Engelli yolcuların havayolu şirketi ile seyahat öncesi temasa geçmeleri önerilir.
Kaynak: seyahatsagligi.gov.tr