Öfkeleniyoruz değil mi sevgili okuyucular. O kadar öfkeleniyoruz ki öfke baldan tatlı diyorlar. Hakikaten baldan tatlı, baklava gibi. Zor olduğunu, zararlı olduğunu biliyoruz. Ama öfkemizi yutamıyoruz. Bir Allah dostunun dergahına belinde kılıcı, pehlivan yapılı, güçlü kuvvetli bir kılıç ustası bir soru sorar. Gerçekten de cennet ve cehennem var mıdır? Allah dostu sorar. Siz kimsiniz? Ben çok iyi kılıç kullanırım. Buralarda adım bilinir. Kılıç da üstüme yoktur. Bir tek hamlede birçok kişiyi indiririm. Allah dostu, Sen mi? Diye dudak bükmüş. Kendine baksana bir, tipin de hiç öyle göstermiyor. Aciz biri gibi duruyorsun. Sen kim? Çok iyi kılıç kullanmak kim? Bir de utanmadan kılıç ustasıyım diyorsun. Hiç sana yakışıyor mu? Olmayan bir şeyi kendine görerek insanları, seni beğenmelerini sağlıyorsun. Yahu sen daha ziyade dilenciye andırıyorsun, dilenciye benziyorsun. O kılıç ustası sinirden kıpkırmızı kesilmiş. Şimdi ben sana gösteririm diyerek belindeki kılıcını çeker. Allah dostu devam eder hakaretlerine. Vay kılıcı da varmış. Ama o kadar beceriksize benziyorsun ki nasıl olsa kafamı kesemezsin. Kan beynine sıçrayan adam bu sefer vurmak üzere kılıcını kaldırmış. Allah dostuna vurmaya hazır. İşte tam o anda o Allah dostu sakince, Sevgili evladım işte cehennemin kapıları böyle açılır demiş. Hani soru sormuştu ya cennet, cehennem. Bu Allah dostunun serin kanlı tavrına şaşıran adam kılıcını kınına sokmuş ve saygıyla eğilmiş, özür dilemiş. Ve Allah dostu sözünü şöyle bitirmiş. İşte cennetin kapıları da böyle açılır, tevazu ve tövbe ile.
Kısaca ayeti kerime ile gidiyoruz. Cenab-ı Hak Ali İmran 134 diyor ki “Allah, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir”. Allah iyilik edenleri sever, öfkelerini yenenler. Araf suresi 150. ayetde diyor ki “Musa kavmine kızgın ve üzgün olarak döndüğünde, benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız, Rabbinizin emrini beklemeyip acelemi ettiniz dedi. Öfkesinden levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu. Onu kendisine doğru çekmeye başladı. Kardeşi Harun, ey anam oğlu dedi, kavmim beni güçsüz buldu, az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana böyle davranarak düşmanları sevindirme. Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma”. Ayet-i kerimede Harun abisi Musa aleyhisselama söylüyor. Beni o zalim kavimle bir tutma, onları sevindirme diyor.
Ayete şöyle biraz tefekkür edelim. Eğer bir dostumuza, bir kardeşimize kızdığımız zaman aynı zamanda düşmanları sevindiriyoruz ve onu zalimler ile bir tutuyoruz. O zaman, kızdığımız zaman biraz şöyle düşünelim. Belki o an düşünemeyiz ama kızdıktan sonra düşünelim. Hiç olmazsa pişmanlığımızı tazeler, hızlandırırız, tövbemiz çabuk olur. Ben az önce kızdım. Eşime, dostuma, karıma, çocuklarıma kızdım. Ne yaptım? Düşmanlarımı sevindirdim. En azından şeytanı sevindirdim. Sonra onu zalimler topluluğu ile bir tuttum. Estağfirullah ve etibüleyh. Diyelim ki ne yapalım? O zalimler topluluğu ile bir tutmayalım kardeşimizi.
Enbiya Suresi 87. Ayet-i Kerime’de Allah Celle Celaluhu ne diyor? Zünnünü de hatırla. Hani öfkelenerek giden, kimdi o zünnün? Yunus peygamber idi. Yunus’u da hatırla. Öfkelenerek halkından ayrılıp gitmişti. Kendisini asla sıkıştırmayacağını sanmıştı. Derken karanlıklar içerisinde senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksiklerden uzak tutarım. Ben gerçekten nefsine zulmedenlerden oldum diye dua etmişti. İşte bu Yunus aleyhisselamın duasıdır. Niye yaptı bu duayı? Çünkü sinirlendi. Ne demişti kavmine? Allah’a itaat edin. Bak etmezseniz bela gelecek demişti. İnanmayınca da Allah’ın iznini almadan terk etti gitti. Kavmi de tövbe etti oraya bela gelmedi böylece. Allah da onu imtihan etti. Balığın karnında tuttu. Ama Yunus aleyhisselam da tövbesini yaptı. Peygamberler de kızgın sinirlenebiliyor. Ama Allah-u Teala ikaz ediyor.
Fetih Suresi 29. ayet-i kerimede “Muhammed Allah’ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar inkarcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların ruku ve secde halinde Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu onlar Tevrat’ta ve İnci’de anlatılan durumlardır. Allah kendileri sebebiyle inkarcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük mükafat vaat etmiştir.”.
Kısaca değerli Belçika’da yaşan siz sevgili dostlarım , öfkeyi, yutmayı size anlattık. Rabbim öfkelerimizin, önce öfkemizin, yutma değil, yutmadan önce Rabbim öfkelendiğimizin farkında olmayı bize nasip et, kolaylaştır. Sonra bir öfkemizi yutmayı, silmeyi bizlere nasip et, kolaylaştır. Amin amin.
Fahri Sarrafoğlu