GURBET YOLUNDA EL KAPILARI

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sonuçta el kapısı, geçim yoludur, aile ocağından uzakta…
Dünya denilen iki kapılı hana girenler
Mutlaka bir gün oradan çıkacaklardır.
Kapılar kimine gam yükler, kimine sevinç…
Kimine zenginlik verir, kimine fakirlik…
Kimi ekmek kazanma peşinde tüketir ömrünü,
kiminin bir eli yağda, bir eli baldadır.
İnsan, ömür yolunda dört kapıdan geçer ve her kapıda on makam bulunur… Her kapı ve her makamdan geçtikçe olgunlua ulaşır, yünü atar.
Her anadan doğan ikrar verir, nefsini tanır, hakikati özünde bulur, son kapıda, son makamda…
Gurbete çıkılır, her gün girilen kapılardan.
Göç edilir bilinmedik el kapılarına.
Ve her sabah umutla açılan kapı;
ekmektir,
kısmettir,
geçimdir.
İnsan kapı kapı dolaşır, nasibinin ardında.
El kapısı, muhannet kapısıdır.
“Ben dertliyim Hak ayırsın işimi
Kaygılara saldım garip başımı
Varsın kurtlar kuşlar yesin leşimi
Yine muhannete muhtaç eyleme.” (*)
Kapılarda saklıdır insanların hikâyeleri. O hikayelerin şifresi yüzlerden yansır.
Sen göçtün,
gittin el kapılarına, gurbete
“Yüğrüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet elde kıymatımız
Ya bilinir, ya bilinmez.” (**)
Kim bilecek kıymetin, değerini… Gözyaşını kim silecek el kapılarında?
Sonra içine dönersin,
sığınırsın hatıralarına…
Hayallere kapılırsın
Göçmen kuşların kanadına yüklersin sitemli selamları.
Yorgun esen rüzgârlara fısıldarsın sevgi sözlerini
El kapısında çektiğin çile,
Gönlünü coşturur da,
Sazında ezgi olur, sözünde kahır.
Sen hiç bitmeyecek bir seferdesin.
Hasretin sürekli kanayan bir yaradır ince bedeninde
Ve yenik düşmüştür gönlün hasretin ızdırabına.
Şimdi ürkek bir ceylandır
arzulayıp durduğun vuslat.
Dönebilir misin el kapısından, gurbetten?
Yoksa yeni gurbetler mi bulursun kendine?
“Gene yanar oldu bağrımın başı
Nasıl söner bu sevginin ateşi?
Oğuzlar soyunun savaş yoldaşı
Atların nalında gurbet yazılı.” (***)
Her akşamın yalnızlığında bir hançer saplanır döşüne,
Sızım sızım sızlar için.
Bir “dertli dolap” olur inilersin.
Sonra sıladan bir türkü gelir kulaklarına zehirle pişmiş, acıyla yoğrulmuş, gözyaşıyla ıslanmış…
“Ah şu gurbet viran etmiş hanemi
Bülbül değil baykuş konmuş gel hele
Ben ağayım ben paşayım diyenler
Kapılara kilit vurmuş gel hele.” (****)

Ahmet Urfalı

——————————————–

(*)     Halk Türküsü
(**)   Erzurumlu Emrah
(***) A. Karakoç
(****) Halk Türküsü

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.