Tersine göç ettiğim, yani Belçika’da doğmuş birisi olarak eğitim görmek üzere Türkiye’nin güzide şehirlerinden olan fakat bazı çevrelerce pek sevilmeyen Konya şehrinde gurbetçi kimliğimden sıyrılıp kısa ve öz olarak Türk vatandaşı kimliğime bürünerek yaşadığım yıllarda, alışkanlık edinmişti bende. İmza kampanyalarına destek çıkmak. Ne zaman Alaattin Keykubat tepesinin civarından yaya olarak geçsem, oltaya takılan balık gibi sokak ortasında düzenlenen imza kampanyalarına takılırdım. Sokak ortasına kurulmuş eski bir iki masa ve sandalyelerin başında, kimi zaman ellerinde birer pankartla, kimi zaman cırtlak sesle atılan sloganlarla, bazen sağcılar, bazen solcular, bazen de şeriatçılar yer alırlardı. “Bosna’ya yardım yapılsın”; “Üniversitelerde özgürlük”; “Başörtüsüne özgürlük”; “Abidik gubidik” gibi imza kampanyaları günün önemine binaen başlıklar altında, kimi zaman yağmurda, kimi zaman soğukta yapılırdı. Ben de her seferinde imza kampanyası düzenleyenlerin hallerine üzülür, emeklerine saygı olsun diye imzalı desteğimi esirgemezdim.
***
Kısa bir süre önce, dünyevi aleme paralelleşmiş ve bizimle özdeşleşmiş sanal aleme geçiş yaptığım bir esnada, Binfikir Gazetesi imtiyaz sahibi değerli Erdinç Utku tarafından başlatılan ve şu an halen devam etmekte olan “Avrupalı Türk’e ‘Gurbetçi’ demeyin” adı altında bir imza kampanyasına takıldım. Gençlik yıllarımda imza kampanyalarına yaptığım manevi desteklerin tesiri olsa gerek, bu imza kampanyasının düzenlenme amacını tam olarak irdelemeden, tereddütsüz ve soğukkanlı bir şekilde sanal imzamı atarak desteğimi verdim.
***
Belçika’da yaşayan Türk kökenli birisi olarak gözlemlediğim kadarıyla, Avrupalı Türklere “Gurbetçi” ve “Almancı” gibi kelimelerin kullanılmasından son derece rahatsız olduğu görülen Sayın Erdinç Utku bugüne kadar belki de kimsenin bu kadar cesur yürekle cesaret edip gündeme getiremediği bir konuyu gündeme taşımıştır. Aslında yaklaşık 200.000 civarında Türk kökenlinin yaşadığı bir ülkede söz konusu kampanyanın 500’lere zar zor tırmandığı şu günlerde, ele alınan konunun gündeme getirilmesini yerinde buluyorum. “Türk Dil Kurumu sözlüğündeki “Gurbetçi” ve “Almancı” tanımları da yaşamın gerisinde kalıyor” denilerek özetlenen bu kavramlar kullanıldıkları vakit insanlar arasında ayrımcılığı ve ırkçılığı körükleyebileceklerinin bilincinde olmamız şart. Mesela, eskiden ailecek Emirdağ’a gittiğimiz yıllarda, yerlilerin bizlere “Gavurcular” diye hitap etmelerinden son derece rahatsız olmuşuzdur. Bu kavramı her zaman ayrımcılığı, ırkçılığı körükleyen itici bir kelime olarak algılamışızdır. Zaten Avrupa’da yaşayan Emirdağlıların bir bölümü “Gavurcu” kavramı ve bu kavram ile beraber meydana gelen ayrımcılıklar yüzünden Emirdağ’ı terk ettikleri söylenilebilir.
***
Şimdi gelelim konunun can damarına. Bu imza kampanyasını görenler mutlaka farklı şekillerde tepki vermişlerdir. Bu kampanya kimilerine göre gerekli, kimilerine göre gereksiz gelmiştir. İmza atarak destek çıkanların sayısına bakıldığında, ortada ilginç bir sonuç var. Yaklaşık 200.000 civarında Türk kökenlinin yaşadığı ülkeden sadece 500 imza! Şaşılacak bir durum. Ancak bu kampanyanın sanal alemle kısıtlı kaldığını göz ardı etmemek lazım. Gerçi gerçek alemde de gerçekleştirilse fazla bir değişikliğin olacağını sanmıyorum. Sokaklarda bağıra bağıra imza toplanmak istenilse bile, bu sayının çok yükseklere çıkacağı meçhul. Belçika’da yaşayan Türk toplumu içerisinde bulunduğu toplumsal ve sosyal sıkıntılara rağmen yaşadığı karman çorman hayat tarzına o kadar çok alışmış ki, kendine “Gurbetçi” dense ne denmese ne…