Aman efendim yine mi aynı konu, yok şu fabrikada mescit yokmuş yok şu işyerinde mescit varmış. Yıllardır aynı şey. Yok ya biraz durun. Başka bir şey anlatacağım, siz isterseniz işyerinde mescit açın veya açmayın Türkiye laik-sosyal ve hukuk devleti kim ne karışır ki? Neyse efendim, önce ABD’den başlayalım, malum kriz var orada. Ama değerli okurlarım, inanın oradaki insanları en fazla yıkan işsiz kalmak değil, ya da parasız kalmak eyvahhhh işsiz kaldım aç kaldım, kiramı nasıl ödeyeceğim, ne olacağım meselesi değil(miş) meğerse. Çünkü yapılan araştırmalara göre insanların büyük çoğunlu işsiz kalmaktan ziyade ki bunların büyük çoğunluğunun parasal bir derdi de yok esas mesele, sabah kalkacak ve nereye gidecek. Çünkü kendisini alıştırdı rutin olarak işe gidecek, metroya binecek akşam eve gelecek, Cuma akşamları da dışarıda yemek yiyecek. Ama birden bire bu tekdüzelik bozuldu. Ne olacak şimdi? Boşluğa düşüyorlar. O kadar ki son dönemde psikiyatri kliğine gidenlerin sayısında büyük artış var.
İşte insanlardaki bu boşluğu bakın neler dolduruyor? Aşağıda bir öğrenci kardeşimizin gönderdiği yazıdan alıntı yapmak istiyorum:
“Küresel ekonomik krizden en çok etkilenen ABD’nin New York şehrinde yaşayanlar, çözümü duada arıyor. ABD’li tasarımcı Dylan Mortimer (28) tarafından hazırlanan telefon kulübesi tarzındaki duâ noktaları şehrin en uğrak yerleri oldu. Daha birkaç ay önce önemli banka ve yatırım merkezlerinde çalışıp lüks içinde yaşayanlar sokak ortasındaki kulübeleri görünce, Allah’tan ekonomik krizin bir an önce bitmesini ve yeniden bir iş bulmayı diliyor. New York Üniversitesi Görsel Sanatlar bölümü mezunu olan Dylan’ın amacı ise kriz sonrası kapitalistleri dine yönetmek değildi. ‘Modern dünyada yeni bir inanç diyaloğu’ arayan Dylan, “Telefon kulübesi modelini Allah’ı arama bağlantısı kurulması için hazırlamıştım. Amacım kişisel inancın kamu alanındaki yerini sorgulamaktı. Fakat olaylar galiba farklı gelişiyor” diye konuştu. “İşte size bu kulubeden de bir görüntü.
Kıymetli okurlarım, Türkiye’de birçok işyerinde bay/bayan mescitler var. Bunların kıymeti bir zamanlar bilinmiyordu ama son günlerde giderek artıyor. Bakın ABD sokaklara koymaya başladı bile.))) İşyerinde maddi moral kadar, yani maddi ödüllendirmeler, geziler, hediyeler kadar manevi isteklendirme ya da motivasyon da önemli. Kısa bir hikâye ile yazımı bitirmek istiyorum.
“Bir işyerinde ışığın işçilerin verimi üzerinde etkisinin olup olmadığı konusunda Üniversiteden uzmanlar araştırma yapıyorlar. Birinci gün elektriği açıyorlar her taraf aydınlık. O günkü üretim 20 birim artıyor. Ve hemen karara varıyorlar. Evet, ışık üretimi ve verimi artırıyor. İkinci gün elektriği kısıyorlar amaçları üretimin ne kadar düşeceği. Ama sonuç hayal kırıklığı. Neden mi? Çünkü verim 25’e çıkıyor. Şaşırıyorlar tabii 3.gün aydınlatmayı iyice kısıyorlar. Aman Allah’ım üretim 30’a çıkıyor. Bunun nasıl bir bilimsel açıklaması olabilir ki? Açıklamayı emektar ustabaşı yapıyor. Şaşırmayın diyor? Üretim arttı çünkü biz çalışanlar düşündük ki işveren bizi düşünüyor. Bizim için araştırma yapıyor. Yani bize önem veriyor. Bize önem verdiğinizi anladık, onun için moralimiz düzeldi. Yani bizimle alakadar olduğunuz, bizi önemsediğiniz için verim arttı. Yoksa gördüğünüz gibi aydınlatma ile doğrudan alakası yok.”
Dilerim tüm okuyucularımın işyerleri aydınlık ve moralleri yüksektir.
Fahri Sarrafoğlu