GEZİ OLAYLARINDA AB’NİN TAVRI

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Taksim Gezi parkında yaplması öngörülen değişikliklere tepki olarak doğan ancak Avrupa’nın gündeminde büyük yer tutmaya başlayan ‘Gezi olayları ve AB’nin tutumu’ hakkında bu basın açıklamasını yayınlama gereği duyduk.

EuroAcademic EASC olarak AB projesinin doğru yönde ilerlemesini desteklediğimiz kadar yanlış gelişmeleri de eleştirmeyi görev sayıyoruz.

Avrupa Birliği (AB), son yaşanan olaylara yaklaşım bakımından yanlış bir politika izlemiştir. Doğa ve ağaç savunması yaptığını beyan eden grup ve bu gruba destek verdiği ifade edilen protestocula maalesef AB kurumları ve özellikle Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin ‘rejim muhalifi olarak görme’ yaklaşımı AB projesinin şahsiyetine yakışmamıştır.

Köklü demokrasisi ve güçlü gelişimiyle Türkiye AB tarafından ezberci ve önyargılı bir şekilde antidemokratik bir ülke yerine konulmuştur. Bu durum AB kurumlarına olan güvenimizi sarsmıştır. Türkiye’ye yönelik aşağılayıcı ve tüm reform çabalarını yok sayan bu uslup, AB’ye katkı sağlayacak bir yaklaşım değildir.

Uzlaşı ve diyolog kültürü ifadeleriyle tanıdığımız Avrupa Birliği kurumları, anarşi ve kaos ortamına dönüşen eylemlerde ortaya çıkan tabloyu eleştirip, diyalog çağrısı yapacağı yerde kamuya ait güvenlik güçlerine hakarete varacak ithamlar yapmıştır. Avrupa’nın başka şehirlerinde benzer olayların yaşandığını bildikleri halde, polisin kamu düzeni açısından aynı müdahaleyi yaptığı halde konu Türkiye olunca yaklaşım farklı olmuştur.

Türkiye Avrupa Birliği’ne başta enerji güvenliği ve fiyatları olmak üzere onlarca alanda nefes aldıracak tek ülkedir. Bunu AB kurumları bildiği halde bazı AP milletvekilleri eskiden kalma argümanlarıyla koskoca bir yapıyı yanlış yönlendirmişlerdir. Bu durum en çok AB’ye zarar verecektir. Bizler bu zararın engellenmesi adına AB çevrelerini makul ve dengeli olmaya davet ediyoruz.

AB yetkililerinin Türkiye gibi demokratik bir ülkede, özgürlüğün kanıtı olan eylemler sonrasında, bir üçüncü dünya ülkesi muamelesi yapması kendisine hakaret etmesi demektir. 2004 yılında müzakerelere başladığı, Kopenag kriterlerini yerine getirdiği için tebrik ettiği, AB ülkeleri ekonomik kriz içinde kavrulurken ekonomisi güçlendiği için övgüler dizdiği Türkiye’ye bir günde sırt çevirmiş ve 40 yıl dikdatörlük altında yaşamış ülkeler için dizdikleri ağır antidemokratik ifadeleri kopyala yapıştır yaparak Türkiye’ye atfetmiştir. Bu bir politik depresyondur.

Hastane acil servislerinde 4-5 saat beklemelerle çağdaşlık söylemleri ve klasik batı kendini beğenmişliği uslubu AB’ye ait bir üslüp değildir. Bu uslubu kullananlar küçük siyasi manevralarla Türkiye gibi dev bir fırsatı AB’den uzaklaştırarak AB’ye zarar vermektedirler.

Türkiye’deki olaylara Arap Baharı yakıştırması yapılırken Türk devlet yetkililerinin açıklamaları görmezden gelinmiştir. Sağduyu çağrıları, göstericilerle diyalog, orantısız güç kullanımı için özür dilenmesi, barışçı eylem yapanlara müdahale yapılmayacağı ifadelerine itibar etmeyen AP yetkilileri eski ve klasik söylemlerle Türkiye’yi kötülemişlerdir.

AB alanında çalışan, AB projesinin gelişmesine akademik katkılar yapan bir kurum olarak AB kurumlarını Türkiye’ye hakettiği muameleyi yapmaya çağırıyoruz. Aksi taktirde desteği azalan Türk kamuoyunun AB projesine inancı onarılamaz şekilde sarsılacaktır. Bu da AB’nin başta genişleme olmak üzere bir çok politikasının uzun vadede tıkanmasını getirecektir.

Saygılarımızla.

EuroAcademic EASC

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.