Genç kız ya da genç delikanlı okuldan gelir, anne babası sorar “N’aptın bugün?” Çocuk hemen tepki verir: “Niye merak ettin? Sana ne? Offf.. Sorup durma..!” Anne baba çaresiz, soluğu psikologta alırlar: ” Bu çocuk çok asîleşti, bize karşı geliyor, saygısız, onu merak ediyoruz, bizi tersliyor…”
Ergenlik çağı malumunuz ‘illallah’ dedirten bir dönemdir. Gençliğe adım atan çocuk adeta canavara dönüşür. Allah tüm anne babalara kolaylık versin.
Burada çoğu zaman yaptığımız, önemsiz gibi görünen iletişim problemlerimizden birine dikkat çekmek istiyorum.
1- “Bugün ne yaptın? Okulun nasıl geçti? Dersin var mı? Sınavın nasıldı?
soruları ile
2- “Nasılsın? İyi misin? Kendini nasıl hissediyorsun? Mutlu musun? Yorgun musun?”
arasında dağlar kadar fark var.
İlki, gencin gözünde hesap sormaya girer. Diğeri hal hatır sormaya girer.
İlki, çocuğun davranışlarını sorgular. Diğeri ise ebeveyn çocuk arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirir.
İlki, yüzeyseldir. İkincisi daha derindir.
İlki, itici bir jandarmacılıktır. İkincisi kalbi okşayan anne babalıktır.
İyice haylaz oldu, saygısız, başarısız, evde bir işin ucundan tutmaz, kardeşleriyle kavga eder, okulda sorun çıkarır, vesaire… Bunların hepsi davranışlardan ibarettir.
Eğer çocuğumuzla aramızda birşeyler kopmuşsa, eski muhabbet, eski saygı sevgi yoksa, o halde kötü davranışlara takılı kalmanın hiçbir faydası olmaz. Ne anne baba için, ne de çocuk için. Söylenmek, eleştirmek, cezalandırmak, öfkelenmek, rencide etmek… Bunların hiçbiri genç için kâr etmez, nasihatler işlemez.
Her şeyden önce meselenin özüne inmek lazım. Onun kalbini yeniden fethetmekle başlamak lazım işe, yeniden sevgi bağını kuvvetlendirmek lazım. Davranıştan önce ilişkiyi düzeltmek lazım.
“O zaman her istediğini yapacak mıyız?” Hayır! Elbette onu koruma amaçlı sosyal kurallar olmalı (eve giriş çıkış saati gibi mesela).
Anlatmaya çalıştığım şey daha başka bir boyutta saklı. Ne bileyim. Onun gözlerinin içine bakmak; fırsatını bulur bulmaz bi başını okşayıp sırtını sıvazlamak; iğneleyici laflar yerine, “sen ne yaparsan yap, seni sevmekten vazgeçmeyeceğim” diyebilmek; gururumuzu yutup, intikam almak yerine, bir suç işlediğinde sadece susup onu vicdanıyla başbaşa bırakmak; toplum içinde onu rencide etmek yerine övmek, değerli olduğunu hissettirmek. “Vay arkadaş, anneme o kadar eziyet ettim, yine de bağrına bastı. Babama o kadar laf söyledim, yine de toplum içinde beni rezil etmedi helal olsun.” dedirtebilmek…
Tüm bu ufak tefek hareketler sayesinde zarar görmüş o gönül bağını yeniden kuvvetlendirdiğimizde, gerisi kendiliğinden gelecektir emin olun…
Onlar, kimliklerini aradıkları bu zor dönemde adeta hoyrat bir at gibi hırçın ve öfkeliler. “Rahat bırakın beni, sizden bıktım, üstüme gelmeyin.” gibi sarfettikleri âsî sözlerinin ardında, tahrik edici kapı çarpmalarında “Ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, beni görün, ruhumu sevin.” çığlıkları gizlenir aslında…
Merhamet ve vicdan eğitimi evin temizliğinden, ders notlarından çok daha önemli sevgili anne babalar.
Evlatlarımızın kalbine dokunabilme duasıyla, Hayırlı kandiller 🌸🌺🌸🌺
Cemile Tetik