Gazeteciler Günü yemeğinde BTMB Başkanı’ndan önemli mesajlar

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü vesilesiyle Belçika Türkçe Medya Birliği (BTMB) üyelerinin bir araya geldiği yemekli toplantıda konuşan BTMB Başkanı Hüseyin Dönmez, günün anlam ve önemine binaen yaptığı konuşmada önemli mesajlar verdi.

Küçük Anadolu’nun vazgeçilmez mekanlarından olan Metin Pide’de düzenlenen yemekli toplantı yaklaşık kırk kişinin katılımıyla gerçekleşirken, yemek öncesi konuşma yapan BTMB Başkanı Hüseyin Dönmez, konuşmasında ‘Dördüncü kuvvet medya’ nitelemesi hatırlatarak, demokratik ülkelerde basının gücünü ve önemini vurgulaması bakımından son derece anlamlı olduğuna vurgu yaptı.

15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de Fetö terör örgütü tarafından gerçekleştirmek istenen darbe girişimini BTMB olarak her zaman kınadıklarının altını çizen Başkan Hüseyin Dönmez, basın özgürlüğü konusunda Belçika’da da ihlallerin yapıldığına dikkat çekti.

BTMB Başkanı Hüseyin Dönmez tarafından yapılan konuşmanın tam metni:

Değerli Medya Dostları,

Değerli Konuklar,

Demokrasi kültürünün en önemli mekanizmalarından birisi hür ve bağımsız basındır. Günümüzde haber edinme hakkı, demokrasi ile beraber varlığı daha da anlam kazanarak, ehemmiyeti yüksek evrensel bir hak olarak kabul edilmektedir.

Bu bağlamda ‘Dördüncü kuvvet medya’ nitelemesi, demokratik ülkelerde basının gücünü ve önemini vurgulaması bakımından son derece anlamlıdır. Özgür Medya demokratik sistemin yasama, yürütme, yargı saç ayağı dışında gözetleme ve denetim görevini icra eden en önemli mekanizmadır.

Gözetleme ve denetim vazifesini mükemmel bir şekilde yapabilmesi, güçlü ve sağlıklı bir demokratik sisteme katkı sunabilmesi, hak ve adaletin iyi dağıtılması, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin önüne geçilmesi, temel insan hakları ve hukukun üstünlüğünün güvence altında olmasının sağlanması yönünde üst düzey bir katkı sunabilmesi için Medya’da Şeffaflık ve Özgürlük kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Hepinizin bildiği gibi ülkemizde çok talihsiz olaylar yaşanmıştır. Ve halen de yaşanıyor. Bölücü terör örgütlerinin faaliyetleri, küresel siyasi güçlerin kirli plan ve projeleri, terör saldırıları, ülkenin yapısal kimyasını bozmaya yönelik sinsi organizasyonlar ülkemizin ve halkımızın geleceğini ciddi boyutta tehdit ediyor. Her geçen gün canlar gidiyor, ekonomik sıkıntılar giderek artıyor.

Bu tehditkar durum 15 temmuz 2016 tarihinde adeta zirve yapmıştır. Devlet mekanizmalarının içine sızmış FETÖ olarak tanımlanan bir paralel yapı tarafından demokratik düzen tamamen imha edilmek istenmiştir.

Bu hain darbe girişimine karşı Belçika Türkçe Medya Birliği olarak Türkiye’deki demokrasiye karşı yapılan darbe girişimini anında kınadık. BTMB olarak demokrasinin yanında yer aldığımızı kamuoyuna duyurduk. Yaptığımız ilk açıklamada; “Demokratik yöntemlerle halkın oyuyla gelen yöneticiler ancak halkın oyuyla demokratik şekilde değiştirileceğini ve yurttaşlarımızın iradesine saygı gösterilmesinin demokrasinin vazgeçilmez şartı olduğunu ve bu doğrultuda tüm arkadaşlarımızdan dik duruş sergilenmesinin, demokrasinin yanında yer alınmasının gerektiğini ilan ettik. Arkadaşlarımız yaşadıkları ülkede bu doğrultuda milli bir çizgi takip ederek üzerlerine düşeni ziyadesiyle yaptılar”.

Ancak ne yazık ki; son yıllarda Türkiye’de basın yayın organlarının olması gerektiği düzeyde bağımsız, objektif, şeffaf ve özgür bir şekilde haber yaptığından bahsetmek zorlama bir iyimserlik olur. Hapishanede tutuklu bulunan gazeteciler, basın yayın organlarına yapılan baskınlar ve basın hürriyeti noktasında Türkiye’nin karnesi kırıklarla doludur.

Ülkemizde 147 gazetecinin hapiste olması, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun (TGC) 2016 basın raporuna göre, 780 gazetecinin basın kartının iptal edilmiş olması, 839 gazetecinin yaptıkları haberler nedeniyle açılan davalarda hâkim karşısına çıkması ve 189 gazetecinin sözlü ve fiziksel saldırıya uğradığı şeklindeki bilgileri içeren raporlar üzerinde düşünülmesi gereken ciddi bir durumdur.

Uluslararası basın meslek örgütlerine göre dünyada hapiste 348 gazeteci bulunduğu belirtiliyor. Türkiye, cezaevindeki 147 gazeteci ile gazetecilerin tutuklu olduğu ülkeler sıralamasında birinci sırada gösteriliyor. 2016 yılında Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Dünya Basın Özgürlüğü Sıralamasında ise Türkiye, 2015’e göre iki puan daha kaybederek, 180 ülke arasında 151. sıraya gerilediği belirtiliyor. Washington’daki ‘Freedom House’ ise yayınladığı raporda Türkiye’nin basın özgürlüğü açısından ‘yarı özgür ülke’ konumundan ‘özgür olmayan ülke’ konumuna düşürüldüğünü açıklandı. Bu veriler elbette ülkemizin imajına yönelik olumsuz noktalardır.

Değerli Medya Dostları,

Bizler, sizler, hepimiz elbette ülkemizi seviyoruz. Elbette hepimizin temennisi özgür, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak muaassır medeniyetin en üst seviyelerini yakalamak, yaşam kalitesi yüksek olan bir ülkeye sahip olmaktır. Bizler ülkemiz için varız, halkımız için varız, Adalet, eşitlik için varız.

15 Temmuz 2016 Hain Darbe Girişimi sonrası Sayın Cumhurbaşkanımız yaptığı ilk açıklamaların birinde, darbe girişimin önlenmesinde Türk halkının ferasetine yönelik övgülerde bulunmuş ve ardından Özgür Medya’nın insanların moral ve direncine yönelik katkısı, demokrasinin korunmasına yönelik dik duruş sergilemesinin önemine değinmiştir.

Bu bağlamda devletin en yetkili makamları olan yasama, yürütme ve yargı alanlarında yapılan hataların en aza indirilmesini sağlamak adına yaşananlardan ders çıkarmak için şu sorular üzerine mutlaka düşünülmesi gerektiğini hatırlatmak isteriz.

Acaba geçmişte yapılan hatalardan ders alınabilseydi, özgür medya işlevini tam olarak yapabilseydi, nice canlar bugün hayatta olabilirler miydi?

Örneğin bir Soma Faciasında toplamda 301 can bugün aramızda olabilir miydi?

Acaba devlet içinde devlet haline gelen Fetö terör örgütü Özgür Medya çalışma alanı daraltılmasa, şeffaflık ve özgürlük alanları kısıltılmasa, darbe girişimine kalkışacak kadar güçlenip devletin ve demokrasinin katili olacak hale gelebilir miydi?

Acaba Özgür Medya’nın işlevini gerçek anlamda yapabilmesi için gerekli iklim sağlansaydı, devletimizi en üst düzey temsilcileri ‘’Fetö yapılanması konusunda zamanında önlem almayarak hata yaptık, eksik kaldık, milletimiz bizi affetsin’’ demek zorunda kalırlar mıydı?

Acaba Özgür Medya işlevini gerçek anlamda yapabilseydi, gazeteci kökenli milletvekilleri Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay, 6 Mart 2009’da, Ergenekon soruşturmasında hükümeti düşürmeye teşebbüs suçlamasıyla tutuklanıp 9 Aralık 2013’te afedersiniz yanlışlık oldu denerek yargı sistemimiz tarafından tahliye edilmek durumunda kalır mıydı?

Acaba Özgür medya gerçek anlamda işlevini sürdürebilse devletimizin bugün başında olan temsilcilerimiz ‘’Suriye politikamız, baştan aşağı yanlıştı’’ demek zorunda kalırlar mıydı?

Yaşadığımız ülke Belçika’da da medya alanında ciddi sorunlar baş göstermeye başlamıştır. Anvers Büyükşehir Belediye Başkanı olan Bart De Wever’in danışmanı ve kabine şefi görevlisi olan Joeri Dillen’in devreye girerek emlak şirketi Land İnvest’e hatırı sayılır bir rant sağlaması manşetlere taşınmıştır. Ardından itham edilen taraflar 350 bin Avroluk tazminat davası açarak iddiaları ortaya atan www.apache.be  internet gazetesini susturmaya çalışmıştır.

Mondiaal Nieuws-MO Baş Redaktörü Gie Goris bu duruma isyan ederek www.apache.be internet gazetesinde Tom Cochez tarafından gündeme getirilen konuların çok önemli olduğunu ve ısrarla üzerine gidilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Belçika’da düşünce ve fikir özgürlüğünün güçlü dinamikler tarafından baskı altında tutulduğunu, oligarşik menfaat guruplarına yönelik mücadelede sıkıntı yaşandığını ve özellikle Flaman Bölgesinin tarihinde hiç olmadığı kadar basın özgürlüğüne ihtiyacı olduğunu belirtmiştir.

Kısaca sadece Türkiye ve diğer dünya ülkelerinde değil, yaşadığımız ülke Belçika’da da Özgür Medya, Düşünce ve Fikir Özgürlüğü konusunda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.

Özellikle Irkçılık, ayrımcılık, , İslamofobya, göçmen ve zayıf guruplara karşı yürütülen popülist siyasi söylem ve eleştiriler söz konusu olduğunda Belçika’da Medya Dünyasının önemli bir bölümünün ezilen, ötekileştirilen, haksızlığa uğrayanın değil, güçlü olanın yanında olması dikkat çekici bir durumdur.

Değerli Gazeteci Dostlarım,

Çalışan gazeteciler günü, gazetecilik mesleğini icra edenleri onurlandırmak, gazetecilerin çalışma koşullarını iyileştirmek, üzere 1961’den beri 10 Ocak günü düzenlenen Türkiye’ye özgü bir kutlama gündür.

Günümüzün zor şartları altında bugünde gerçek gazetecilik ruhuna sahip olanlar kalemini doğrudan, hak ve adalet çizgisinden sapmadan kullanan onurlu gazeteci meslektaşlarımızı saygıyla selamlıyoruz.

Medya sektörüne yönelik gözcülük ve bilgilendirme misyonunun olması gibi yapılmasına yönelik birçok sıkıntılara rağmen demokrasi ve şeffaflığın gelişmesine katkı sağlayan gazetecilerin, vatandaşların güvendiği haber kaynağı olma vasfını muhafaza etmeye çalışması takdirlerin üzerindedir.

Bu vesile ile güvenilir kaynaklardan gerçekleri tüm yalınlığıyla aktaran, ilkeli ve tarafsız yayın anlayışıyla mesleğini onurlu bir şekilde icra eden, başta Türkiye olmak üzere sınırların ötesinde ve özellikle Belçika’da görev yapan; toplumumuzun sesi tüm gazetecilerimizin bu anlamlı günlerini kutluyoruz.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir