GÜL’ÜN ZİYARETİNİN ARDINDAN HOLLANDA HÜKÜMETİ DÜŞMEK ÜZERE

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu (HTGF) Genel Başkanı Oğuzhan Kılıç, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle; Türkiye CumhurbaşkanıAbdullah Gül’ün Hollanda’ya gerçekleştirdiği ziyaretin ardından Hollanda hükümetinin düşmesini yaptığımız söyleşide Yenivatan Belçika’ya değerlendirdi, sorularımızı yanıtladı.

Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu (HTGF) Genel Başkanı olarak geçirmekte olduğumuz 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle nedemek istersiniz?
“23 Nisan’ı, Büyük Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsı milletindir” şeklindeki sözlerinin yegâne tecelligahi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılışının 92. yıldönümünde Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı coşkuyla kutluyoruz. Ulusal kurtuluşun mücadele safhasının başlangıç belgesi olan Amasya genelgesinde yer alan;“Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”tümceleri, ulusun ruh ve benliğinde kararlılıkla yaşamaktadır. Bu göstertmiştir ki; Türk ulusu, yokluk içinde dahi bağımsızlığını devretmeyi aklından dahi geçirmemiş, kürede eşine az rastlanan kahramanlık özelliklerini taşımaktadır.

Tarih boyu varlığı hedef tahtasına oturtulan yüce Türk ulusu, son aşamasında Haçlı zihniyetliyle donanmış yedi düvelin hedefi olmuştur. Tüm bu emperyalist saldırıdan zaferle çıkan büyük Türk ulusu, bitmek bilmeyen düşman saldırılarına bu sefer masa başında uğramakta ve boğuşmak durumunda kalmaktadır. Türkiye’ye kendince şekil vermeye çalışan
emperyalizmin yeni yüzünün somutlaşan planı ve isteği; milli değerlerinden ve benliğinde arınmış güçsüz ve zayıf bir Türkiye ve ardında da yeni anayasayla şekillendirilecek, çeşitli uluslaşmış yeni ortaklıklardan oluşan, her an bölünmeye hazır bir ortaklıklar devleti Türkiye’sidir. Yüce Türk ulusu tarihte olduğu gibi bugünde birliğini ve bütünlüğünü korumaya ve bu oyunları bozmaya muktedirdir.”

Türkiye’nin içinden geçtiği badirenin ‘tarihin tekerrürü’ olduğunu düşüyor musunuz? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Hollanda ziyaretinde başta bölücü terör örgütünün uzantısı ile bazı Ermeni ve Süryani örgütleri gibi ırkçı Türk ve Türkiye hasmı kişi ve çevreler olumsuz görüş beyan ederek Sayın Cumhurbaşkanının gelişini tepkiyle karşıladı, bu çevrelerin resmi makamlarca ekonomik olarak desteklenerek sübvanse edildiği yaygın olarak kamuoyunda dinlendirilmektedir. Söz konusu oluşumların Türk toplumunun temsilcisi olan sivil toplum örgütlerinden daha etkili oldukları ve daha fazla ses çıkarttıkları da iddia edilmektedir. Bunu nasıl okumak gerekir?
“Az önceki sebeplerle Avrupa Birliği lobilerini aşındıran Türk ve Türkiye düşmanları sadece büyük Türk ulusu değil aynı zamanda Avrupa’da yaşayan Türk toplumunun huzurunu kaçırmaktadır. En somut örneği; bu yıl, 400.yılını gururla kutladığımız Türk- Hollanda diplomatik ilişkilerinin dayandığı 2012 yılının coşkusu ve bu coşkulu kutlamaları
baltalama çabaları dikkat çekmiştir. Beyhude çabaların sahibi ilgili odakların toplumda destek bulamamaları bu çabaların sonuçsuz olduğunu göstermektedir. Sübvanse edilen bu çevrelerin gösterilerine 15 kişi gelmezken; sübvanse edilmeyen federasyonumuzun düzenlediği görkemli anma ve mitinglere binlerce yurttaşımızın gelmesi kıyaslamayı gereksiz kılmaktadır. İşaret ettiğiniz Türk ve Türkiye düşmanı çevrelerin bu kadar az sayıda olmalarına rağmen yerel politikacılarda hatırı sayılır etkilerinin olması şaşkınlık vericidir. Ortada emperyalizmin planı vardır.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaşamakta olduğumuz Hollanda’da gerçekleştirdiği ziyareti esnasında çeşitli medya organlarında ‘sadece muhalif oldukları’nı iddia ederek boy gösteren Türk düşmanlığını meslek haline getirmiş, kin, nefret ve husumetle donanmış Türkiye karşıtlarından oluşan terör destekçilerinin ihanetle dolu çabaları dikkat çekmiştir. Bugünlerde eşkıyalık örneği sergileyerek doktor dövmeyi uygun gören feodal düzenin beslemesi ve terör örgütünün uzantısı BDP zihniyeti ile bu hain yaklaşımın yandaşlarından oluşan Hollanda’daki uzantıları rahat durmamakta; huzur kaçırmayı amaçlayan emperyalizmin oyuncağı bu ırkçı odaklar gerçek yüzerlerini göstermekten başka bir amaca varamamıştır.”

18 Nisan 2012’de Hollanda’da bulunan; binlerce insanın katili terör örgütü PKK’ya ‘terör örgütü’ diyemeyen, kahpece öldürülen Hrant Dink’i Türkiye düşmanlarıyla kol kola girerek Lahey Büyükelçiliğine yürüyüş yaparak anan ve “Bırakın Fransa’nın kabul etmesini Ermeni soykırımını Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmelidir” gibi bir çok Türkiye aleyhtarı girişimiyle kamuoyunda dikkat çeken marjinal bir dernek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan hakkında yazdığı bir mektup küçük çapta da olsa kamuoyunun gündemine geldi ve provokatif bir eylem olarak karşılandı. Direktör moda deyimiyle ‘müdür’ olarak atanmasına rağmen şahsın ‘genel başkan’ sıfatıyla imzaladığı görülen mektubu ve Türkiye’yi temsil eden insanlar hakkında yurtdışında sübvanse edilen dernekler vasıtasıyla kampanya yürütülmesi ve uğraşılması konularında ne düşüyorsunuz?

“İlgili köktenci ve radikal oluşumlara, uğrunda çalıştıkları ilgiyi vermemek en doğrusudur. Bunlar Hollanda’ya kadar taşıyabildikleri 80’ öncesi çatışma ortamının kavga kültüründen beslenmektedir. Köktenci düşünce sahiplerinin kendirine düşman olarak belirledikleri tüm grup ve düşünceler viran olsa da devlet onların düşmanı olarak daima cazip bir hedef tahtası olmaya devam etmiştir. Devlet aygıtı da hata yapabilir, buna karşı diyalog, hukuk ve siyasetle mukavemet edilir, karalamak ve yörüngeye almaya çalışarak korkutmakla değil.
Cumhurbaşkanımızın programında ‘Hollanda’daki Türk toplumunun temsilcileriyle buluşma’olarak belirtilen bölümle ilgili derinlerde bir rahatsızlık belirmiş, birileri Hollanda’da Türk ve Türkiye’nin haklarının savunan sivil toplum kuruluşu, aydın, iş adamı ve siyasetçilerin Cumhurbaşkanıyla bir araya gelmesinde rahatsızlık duymuş ki; Hollanda’da yaşayan yurttaşlarımızdan kesilen vergilerimizle sübvanse edilen bir oluşuma mektup yazdırma ihtiyacı duyulmuştur. Yazdırılmış, çünkü ilgili oluşum Hollanda’da yaşayan yurttaşlarımızdan kesilen vergilerle sübvanse edilmekte olduğu kamuoyunca yaygın olarak bilinmektedir.Alınan sübvansiyonun kriterlerinde elçilik personeliyle uğraşmak var mıdır? Bilmiyoruz, ama yanlış sinyal verildiği açıktır.

Hiçbir devlet yetkililerini savunmak görevimiz değildir, onlar kendilerini çok iyi savunurlar, ancak toplumsal sorumluluğumuzun gereği olarak sorularınıza yanıt vermek durumundayız. Derin bir yerlere hizmet ettiği intibası iyice somutlaştığı kanıksanan oluşum sözde mektubuyla şimdi de büyükelçilik personeliyle uğraşılmakta, insanlar hedef alınmakta. Mektup’ta deniliyor ki; “sol, liberal veya demokrat örgütler davet edilmemiş”, yalan! Kendin adına konuş! Biz, Atatürkçü, laik-demokrat, çağdaş ve ilerici bir örgüt olarak davet edildik.
Daha nice sol örgüt ve sol görüşlü arkadaş oradaydı. Olay, Türkçe bir özdeyişle; davet edilip-edilmemekte değildir, adam olabilmektir. Yalan ve yanlışlıklarla dolu mektuptan yazarın ‘görevli’ olduğu intibası doğrudan belleklerde belirmektedir. Yalan derken, ‘Müdür’ken ‘Genel Başkan’ olarak ortaya çıkmak ve imza atmak sahtekârlık mıdır?
Merak ediyorum. Kamuoyu, mektup sahibinin bu karanlık noktalar etrafından bilgilendirici açıklamaya muhtaç olduğu açıktır. Cumhurbaşkanı Gül’ün Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği’ne Hollanda’daki Türk toplumunun temsilcileriyle bir araya gelmesinden kim niye rahatsız olabilirki? Bunlardan beklenen ‘toplum mühendisliği’ ise, derin devlet yanlış ata oynuyor çünkü bunlar insanları başta siyasi görüşünden ötürü ötekileştirmek ve dışlamaktan başka bir şey yapmadılar, faturası ekonomik olarak hep halka çıktı. Görev verenlerinse yapılan toplantının kendisinden rahatsız oldukları intibası ciddi bir ağırlık kazanmaktadır, gerek derin gerekse sığ olarak çalışan birilerinin Türklerin iyiliğini istemediği artık besbellidir.”

Wilders’in liderliğini yaptığı Özgürlük Partisi PVV’in mevcut koalisyon hükümetinden desteğini çekmesiyle Hollanda hükümetinin düşeceği belirdi. Bu konuda Cumhurbaşkanın ziyareti sizce etkili olmuş mudur?

“21 Nisan 2012 tarihi itibarıyla Hollanda’da Liberal-sağ VVD ve Hıristiyan Demokrat CDA’dan oluşan azınlık hükümetine dışarıdan destek veren Geert Wilders’in liderliğini yaptığı ırkçı Özgürlük Partisi PVV’in desteğini çekmesiyle 2 yıla yakın hükümeti oluşturan yönetim azınlık durumuna düşerek, düşmesine ramak kaldı. Gül’ün ziyaretine gereksiz tepkisiyle
dikkat çeken PVV lideri Wilders, bu hareketiyle partisinde kargaşaya yol açmış; Drenthe eyalet meclisinin PVV’li üyesi Frans van Rhee, Wilders’in bu açıklamalarından utandığını dile getirerek partisinden istifa etmişti. Yine aynı şekilde Cumhurbaşkanı Gül’ün Limburg eyaletinde bulunan Venlo ziyareti ve Maastricht’te devlet protokolüyle katılacağı yemekli toplantıya katılıp-katılmayacağı yönünde PVV’in Limburg eyalet grubunda yaşanan kavga, Limburg eyalet yönetiminde bulunan PVV’in ortakları VVD ve CDA’yı rahatsız etmiş, Sosyal Demokrat PvdA’nın gen sorusuna CDA’nın katılmasıyla PVV’in de içinde olduğu Limburg eyalet yönetimi düşmüştür. Akabendeki gelişmelerle PVV’in dışarıdan desteklediği VVD- CDA koalisyonuna desteğini çekerek Hollanda hükümetini de düşürmüş; Hollanda politikası etkilenmişti. PVV lideri Wilders; “yaşlılar hedef olmaktadır”, “Brüksel diktasına hayır” ve “halkın hedef olacağı kısıtlama önlemlerinde sorumluluk almak istemiyoruz” diyerek hükümetten desteğini çekse de, öyle anlaşılıyor ki; Cumhurbaşkanı Gül’ün Hollanda ziyareti Hollanda politikasını etkiledi, ırkçı PVV’yi karıştırdı ve siyasi denklemi etkileyen bir takımkararları almaya ittiği yorumları yaygın olarak yapılmaktadır. Bu ara Başbakan Mark Rutte, Kraliçe’ye istifasını sundu.”

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gibi anlamlı milli ve evrensel günde, Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu’nun (HTGF) Genel Başkanı ve Türk gençliğinin lideri konumundaki bir aydın olarak Türk gençliğine hangi son mesajı vermek istersiniz?

“Gençliğimizin barış içinde ülkelerine ve geleceğine sahip çıkması önemlidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlık yarınlarımızın güvencesi değerli çocuklarımıza armağan ettiği Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlarken bunu sağlayan Gazi ve Şehitlerimizi gönül borcuyla anıyor; sevgi, kardeşlik ve barış duygularımızın egemen olmasını diliyoruz.
Değerlerimize sahip çıkmak zorundayız. Ne olursa olsun; Türkiyemiz göz bebeğimiz.”

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.