18. yüzyıl salnamelerinde; Emirdağ’ın Eskişehir’e bir şoşe ile bağlı olduğunu ve 18 saatlik mesafede bulunduğunu yazıyordu. Bu yüzyılda, Emirdağ; Afyon’a, Eskişehir’e ve Eskişehir üzerinden 48 saatlik mesafe ile Bursa’ya şoşe ile bağlanıyordu. Yine salnamelerde, bölgenin en kaliteli buğdayının Emirdağ’da yetiştirildiğini,emsallerine göre daha fiyatlı olduğunu, Eskişehir’e kağnılarla taşındığı belirtiliyordu. Keza İstanbul-Ankara demiryolunun Eskişehir’den geçmesi ile Emirdağ’dan getirilen tahıl fiyatlarının arttığı ifade ediliyordu: ‘’ElyevmDersaadet’den Ankara’ya temdîdidilmekdebulınanşimendüfer hattının kazanın ticâretceirtibât-ı teması olan Eskişehir’e takrinindenberuzehâir fiyatınca terakki görülmekdedir.’’
Emirdağ halkı, 17. yüzyıl başlarında Bozulus fermanı ile Emirdağ’a iskan edildikten hemen sonra Eskişehir’le ticari bağlar kuruyordu. Buna dayalı olarak,Emirdağ’dan Eskişehir’e sürekli olarak damızlık ve kasaplık koyun ve sığır getiriliyordu. 1960’lı yıllarda Emirdağlı otobüsçüler, kamyoncular, besiciler, sebzeciler, inşaatçılar Eskişehir’e yoğun olarak yerleşmeye başlıyordu. Bu yıllarda Eskişehir’de çok canlı bir ticaret hayatı kendini göstermeye başlayınca Emirdağ’da insanlar, bir an önce bu ticaretten pay almak amacı ile yoğun bir göçe hazırlanıyordu.
Emirdağ’da hızlı artan nüfusa artık tarım ve hayvancılık yeterli olmuyordu. Geçim kaygısı, iyi bir gelecek kurma isteği insanları göç etmeye zorluyordu. Yine bu yıllarda Avrupa’ya işçi olarak gidenlerin hayat standartlarının bir anda görünür bir şekilde değişmesi insanların göç hevesini hareketlendiriyordu. Artık ya Eskişehir veya yurtdışı üzerine hayâller kuruluyordu.
Eskişehir’in bir büyüsü vardı,insanları kendine aşk derecesinde bağlayan. Bu büyünün sırrı şanlı bir maziyi, muhteşem bir geleceğe bağlamanın şifresinde mi gizliydi?
Emirdağlıların gerçekleşmesini istedikleri rüyaların en başında “Eskişehir’de bir mülk sahibi olmak” gelmektedir. Özellikle gurbetçilerimizin tercihi bu yönde olup Eskişehir’de edindikleri ev, arsa, dükkan bir övünme vesilesi kabul edilmektedir.
Çifteler ve Mahmudiye merkez nüfuslarının yaklaşık yarısı Emirdağ kökenlidir. Keza Eskişehir merkezde yüz otuz bin civarında Emirdağlı ikamet etmektedir. Bu durum Emirdağ’ın resmi olarak bağlı bulunduğu Afyon ile arasının zaman zaman açılmasına da sebep olmaktadır. Emirdağ, Afyon’dan yatırım anlamında en az pay alan ilçesi durumundadır. Söz konusu durum gündeme getirildiğinde yetkililer; “siz zaten Afyonlu olmayı kabul etmiyorsunuz. Size Eskişehir yatırım yapsın” mealinde konuşulmaktadır.
Emirdağlılar zengin kültürlerini gittikleri her yerde yaşatmasını bilmişlerdir. Eskişehir’de de Emirdağ kültürünün bir örneğini her için görmek mümkündür.
Eskişehir’deki Emirdağlılar artık sadece hayvancılık, pazarcılık, esnaflık gibi mesleklerde değil, Eskişehir’in bilim, kültür alanlarında da kendini ispatlamaya başlamıştır.
Emirdağlı iş adamlarının cesaretli girişimleri binlerce çalışana istihdam sağlamaktadır. Sivil toplum kuruluşlarında yönetici olarak görev almaktadır.
Emirdağlılar, Eskişehir’in kalkınmasına akıl yorup alın teri akıtmışlardır. Eskişehir’in hayatından bir an için Emirdağlıların çıkarıldığını düşünelim. Eskişehir’in böyle bir dururuma gelmesi herhalde felaket derecesinde olurdu.
Kaldı ki Emirdağ halkı; tarihi geçmişini unutmadan yöresel kültürünü yaşatmaya çalışırken yerleştiği kente de ortak değer katmayı becermesini bilmiştir. Bir başka deyişle Emirdağlı, Eskişehirli olmakortak paydasına aidiyat duygusu ile girmeyi başarabilmiştir. Eskişehir’in kent belleğinin oluşumuna Emirdağlıların verdiği tat ve kattığı renk herkesin malumudur. Bir şehrin içselliğine girmek demek, inkâr ve yabancılaşma ile değil, ahenkli bir uyumla sağlanabilir. Kentin ortak kültürü, yöresel parçaların birleşmesi ile meydana gelir.
Ahmet Urfalı