Batı dünyasının ABD ve İngiltere liderliğindeki silahlı gücü NATO’nun Ukrayna ve İsveç adımlarıyla doğuya doğru büyüme isteği, diğer taraftan aynı güçlerin Ortadoğu otoritesini pekiştirmek için İsrail kaynaklı Filistin ateşini, Yemen kanalıyla tüm Ortadoğu’ya yayma çabası, yine ABD ve müttefiklerinin Güney Çin Denizi’ndeki tehlikeli askeri ve ticari oyunları yeni bir cihan savaşının fitillerini yakma anlamına geliyor.
Unutmamak gerekiyor ki, Ukrayna, Rusya, Doğu Akdeniz ve Güney Çin Denizi bölgeleri stratejik olduğu kadar lojistikte geçiş yolunun yanı sıra büyük bir doğalgaz, petrol ve gıda rezervlerini barındırıyor. Muhtemelen 2024 yılında küresel sıcak çatışmalar yine gündeme; uluslararası ticari savaşlar, askeri sıcak çatışmalar, kritik ticari yollar, enerji kaynakları ve üretim alanları olarak yansıyacak.
***
Küresel çatışmaları tetikleyen üç bölgeye bir göz atalım…
Dünya savaşına neden olabilecek merkezlerden ilki Ukrayna… Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaş açmasının sebebi; ABD, AB ve NATO’nun desteklediği Ukrayna’da yeşeren ve kendine tehlikeli gördüğü bir modeli sona erdirmek mücadelesi olarak ortaya çıkıyor. Bu model, kültürel olarak Slav ve Ortodoks kalmakla beraber siyasi ve ekonomik olarak Batılı olmanın mümkün olduğu yeni bir sosyo-ekonomik toplum hedefi. Tabii bu olayın yansıyan yüzü… Geri planda ise doğudaki yeraltı ve yerüstü kaynaklarına ulaşma ve küresel hâkimiyet mücadelesi görülüyor.
Rusya, bu noktada savaşı uzatarak başta enerji ve tahıl olarak elinde bulundurduğu ekonomik avantajlarıyla Ukrayna’yı ve destekçi ülkeleri pes ettirmek ve uluslararası algıyı kendi lehine çevirmek için çaba gösteriyor.
***
Batı’nın hammadde kaynağı olarak bilinen İslâm dünyasını çok yakından ilgilendiren ve hâlen devam eden Filistin – İsrail savaşı da, dünya savaşına gidebilecek ikinci çatışma bölgesi… 1947’den bu yana soykırımdan kurtulan Avrupalı yahudi göçmenlerin o zamanlar İngiliz kontrolündeki Filistin’e yerleştirilmesiyle başlayan 77 yıllık savaş, siyasi, ekonomik ve jeopolitik olarak dünyayı büyük bir sıcak çatışmanın içine çekmeye hazır bekliyor.
İsrail-Filistin arasındaki çatışmalar son olarak 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı beklenmedik saldırının ardından alevlendi. İsrail misilleme olarak, Hamas’ın kontrolündeki Filistin bölgesi Gazze Şeridi’ne hava saldırıları ve abluka uygulayarak 25 binden fazla sivil Filistinliyi katletti. Katliama çok sayıda ülke halkı tepki gösterirken Filistin’i desteklediği ileri sürülen Yemen’in, İsrail’in Gazze’ye saldırılarına karşılık bölgedeki ABD ve İngiliz askeri gemileri ile uluslararası ticari taşımalara yönelik saldırıları hâlen Asya ile Avrupa arasındaki mal akışını kesintiye uğratıyor.
Dolayısıyla korona salgınından sonra yeni bir tedarik zinciri krizini ortaya çıkaran saldırılar navlun ve petrol fiyatlarını artırdı ve durum küresel ekonomiye yansıyor. Bunun üzerine 12 Ocak 2024 tarihinde ABD ve İngiliz savaş uçaklarının Yemen’de yaklaşık 80 noktaya gerçekleştirdiği hava saldırısı ise çatışmaların sınırlarını Kızıldeniz boyutuna taşıdı.
***
Olaya farklı bir pencereden bakmak isterseniz; İran’ın nükleer girişimlerini hatırlayabiliriz… Daha açıklama yeni… Geçen 2023 Aralık ayının son günlerine ait… Haber Reuters kaynaklı… Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), üye ülkelere gönderdiği gizli bir raporda İran’ın uranyum zenginleştirme hızındaki yavaşlamayı durdurarak nükleer silah sınıfına yakın bir seviyeye çıkardığını duyurdu. Uranyum zenginleştirme hızındaki yavaşlama sürecinin tersine çevrilmesi; uranyum saflığının yüzde 60’a yaklaşması anlamına geliyor ki bu saflık ülkenin nükleer silaha sahip olmasına imkân sağlıyor. Yani İran, ABD maharetiyle nükleer silaha mı sahip oluyor, tabii bilemiyoruz!
Diğer haber de Independent’ten… Yine 2023 Aralık ayına ait… Habere göre, ABD ile İran arasında ‘ihtiyatlı diplomatik girişimler, nükleer destek ve petrol ticareti’ alanlarında gayri resmi anlaşma yaptığı ortaya çıktı… Gizli anlaşmada bir dizi ABD’li mahkûmun serbest bırakılması karşılığında uluslararası milyarlarca dondurulmuş İran varlığının serbest bırakılması da olduğu söyleniyor. Diğer taraftan ABD ile yapılan anlaşma gereği yaptırımların yumuşamasıyla İran’ın, ABD şirketlerinin cirit attığı Çin’e agresif artan ham petrol satışını da göz ardı etmemek gerekiyor.
***
O zaman Yemen’e yönelik ABD ve İngiltere’nin hava saldırısı neyin habercisi, iyi düşünmek lâzım… Suriye ve Lübnan’daki Şii hareketleri bir yana Yemen’deki Arap kamuoyunun ötelediği İran yanlısı Husiler’in, İran gibi İsrail’e savaş ilan etmesi ve ABD, İsrail ve İngiliz gemi ve mevzilerine yönelik roketli saldırılarıyla Ortadoğu’da kabul gören bir statüye yerleşmesi bölgesel hareketliliğin anlaşılması açısından kaçırılmaması ve dikkatlice okunması lüzumunu ortaya koyuyor.
ABD ve Batı dünyası, işin içine Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı’nı ve ileride belki de Basra Körfezi’ni devreye katarak siyasi ve ticari küresel hâkimiyet adına sıcak çatışmaları ön plana alıyor ve pervasızca saldırıyor. Gerginliğin temelde sebepleri olsa da saldırıya asıl gerekçe olarak Doğu Akdeniz’de 3,5 trilyon metreküp doğalgaz, 1,7 milyar varil petrol olduğunu, sadece bölgede 3 trilyon dolarlık doğalgaz rezervinin olduğunu bir kenara yazalım.
Ortadoğu’da Hamas ve Hizbullah liderlerine yönelik suikastlardan sonra Rusya – Ukrayna arasındaki savaşla birlikte dünyada ikinci sıcak cephenin Filistin Gazze’de açılması, devamında gerginliklerin boyut kazanarak Kızıldeniz’e yayılması, ABD ile İngiltere’nin Yemen’e hava saldırısı, belki de önümüzdeki aylarda Basra Körfezi’ne sıçrayacak çatışmaların bölgesel boyuttan küresel boyuta evrilebileceği izlenimini veriyor.
***
Güney Çin Denizi’ndeki ABD – Çin sürtüşmesi de dünya savaşı çıkarabilecek potansiyele sahip. Güney Çin Denizi’nin sınırlarını batıdan Malakka Boğazı, doğudan Tayvan Boğazı çiziyor. Dünyanın en tehlikeli ve savaşa en yakın bölgelerinden biri olarak biliniyor. Aynı zamanda son 10 yılda dünyada silahlanmaya en çok harcamanın yapıldığı bölge de Güney Çin Denizi.
Peki bölge niçin bu kadar önemli… Çünkü; Çin, Tayvan, Filipinler, Endonezya, Malezya ve Vietnam’ın oluşturduğu bölge 2 milyar nüfusa sahip. Kritik alana Japonya ve Güney Kore’yi de dahil edebiliriz. Sık sık savaş gemileri tarafından kara sularının ihlal edildiği Güney Çin Denizi’nde dünya ticaretinin neredeyse üçte biri bu rotadan gerçekleşiyor.
Uluslararası balıkçı teknelerinin yarısından fazlası Güney Çin Denizi’nde bulunuyor. Ayrıca 5 trilyon dolardan fazla olduğu tahmin edilen petrol ve doğalgaz rezervleri burada. Çin, ABD, Japonya ve Güney Kore’yi Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetlerini bölgesel bir çatışmaya sebep olabilecekleri için protesto ediyor ve bölge için, “Burası Asya – Pasifik. İşbirliğinin öncüsü olan bölge. Jeopolitik rekabetin satranç tahtası değil. Aynı zamanda Tayvan, Çin topraklarının ayrılmaz parçasıdır. Yabancı müdahalesi kabul edilemez” diyor. ABD ve müttefikleri ise dünya hâkimiyeti için bölgenin enerji, tedarik yolu, gıda deposu ve üretken halkına göz dikmiş durumda.
Bugün Ukrayna, Filistin ve Güney Çin Denizi’ne ait sorunların bir an önce halledilmesi gerekiyor ki dünya uzun yıllar altından kalkamayacağı bir yıkımla karşı karşıya kalmasın!
Sedat Yılmaz
sedad.yilmaz@gmail.com