Rahmân ve Rahîm olan Yüce Allah’ın (c.c.) adıyla…
Hamd âlemlerin Rabbi ALLAH (c.c.) içindir. Salât ve Selâm Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)’in, âli’nin ve ashâbinin üzerine olsun inşaallah. Âmin.
Muhterem Müslümanlar,
İslam, Hazret-i Allah’ın Celle Celâlühü indirdiği son hak dinin adıdır. Yüce Allah’ın (c.c.) son peygamberi Hazret-i Muhammed Mustafa’nın Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, son kitabı Kuran’ı Kerim ile müjdelediği son hak dindir İslam.
İslâm Arapça bir kelime olup sözlükte, Barış, anlaşma, boyun eğme, itaat etme, ihlâs, samimiyet, kurtuluşa ermek gibi anlamlara gelmektedir. Aynı kelime barışa kavuşmak, barışa girmek, selam vermek anlamlarınıda taşır.
İslâm, Yüce Allah’a boyun eğmek demektir.
İlmi manası itibariyle; Peygamber efendimizin (s.a.v) Hazret-i Allah tarafından getirdiği ve tebliğ buyurduğu dinî hükümlerin tamamını kabul ve tasdik etmek demektir.
Hazret-i Allah Celle Celâlühü Kur’an-ı Keriminde şöyle buyuruyor;
“Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.” (Ali İmran suresi, âyet 19)
Hakîkî din, Allâhü Teâlâ’nın bir kanunudur ve Mukaddes olan tüm hükümlerin, hakikatlerin tamamıdır. Allâhü Teâlâ bunu, peygamberleri vasıtasıyla insanlara lütuf ve ihsan buyurmuştur. Bu kanun, insanları hayra götürür; insanlar, bu ilâhî kanunun hükümlerine kendi irâdeleriyle riâyet ettikçe doğru yolu bulmuş, hidâyete ermiş olurlar. Dünyada da âhirette de selamete ve saadete kavuşurlar.
İslâm dini, hakîkî dinlerin en sonuncusu ve en mükemmelidir. Bu mübarek din, yalnız bir kavme, bir asra mahsus değildir, bilakis bütün insanlara ve bütün asırlara ait umumî, fıtrî yani insanların yaratılışına uygun bir dindir. Bu yüce din, bir kurtuluş ve felah yoludur, bir selamet ve saadet kaynağıdır. Cenâb-ı Hakk’ın razı olduğu yegâne dindir.
İslâm dini, Allâhü Teâlâ’ya ibadetten, itaattan, teslimiyetten ibaret en yüce dindir. Bu mukaddes din, insanların Allâhü Teâlâ’yı bilmek, ona ibadet ve tâatta bulunmak için yaratılmış olduklarını bildirmektedir.
İslâm dini, insanları yükseltir, insanları melekler kadar temiz bir hayata erdirir, insanların ruhlarını en manevî duygular ile aydınlatır. Bütün kâinatın yaratıcısı olan Allâhü Teâlâ’ya kullukta bulunmalarını emreder. O’nun manevî huzuruna kabul edilmek, insan için ne büyük bir nimet, ne yüksek bir şereftir. İşte ibadet ve itaat insana, bu nimeti, bu şerefi temin eder.
Uyanık bir ruhun açılıp ferahlaması, sağlam düşünceli bir insanın kalb huzuru ve hakîkî bir saadete nâil olabilmesi ancak Allâhü Teâlâ’ya ibadetle elde edilir.
İbadet ve tâat zevkinden mahrum olanlar, kendi yaratılışlarındaki hikmetten gafil bulunan bîçarelerdir.
Allâhü Teâlâ’ya kullukta bulunmayanlar, borçlu oldukları şükür vazifesini terk etmiş, ebedî hayatlarını tehlikeye atmış olurlar. Hiç şüphe yok ki insanların refahı, selameti, hakîkî saadeti, güzel niyetle, samimî bir kalple Allâhü Teâlâ’ya ibadet ve itaatta bulunmakla mümkündür.
Hazret-i Ömer (r.a.) şöyle dedi:
Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber’in yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve İslam Nedir? diyerek, Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat! dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı tastamam vermen, ramazan orucunu eksiksiz tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyâret hac etmendir” buyurdu.
Adam; Doğru söyledin dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti.
Adam sonra İman Nedir diye sordu? Şimdi de imanı anlat bana, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir” buyurdu.
Adam tekrar; Doğru söyledin, diye tasdik etti ve sonra İhsan Nedir diye sordu? onu da anlat, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu.
Adam yine; Doğru söyledin dedi, sonra da:
Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
“Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir” cevabını verdi.
Adam, O halde alâmetlerini söyle, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binalarda birbirleriyle yarışmalarıdır” buyurdu.
Adam, O halde alâmetlerini söyle, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binalarda birbirleriyle yarışmalarıdır” buyurdu.
Adam sessizce çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
“Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” buyurdu.
Ben; Allah ve Resûlü bilir, dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“O Cebrâil’di, size dininizi öğretmeye geldi” buyurdu. (Hadis-i Şerif, Müslim, îmân)
Islam şerefiyle müşerref olmuş biz Müslümanlara ne mutlu! Hazret-i Allah Celle Celâlühü sizlerden, bizlerden, Ümmet-i Muhammed’in tamamından razı ve memnun olsun inşaallah. Cuma günümüz hayırlı olsun inşaallah. Hayırlı ve Bereketli Cumalar dilerim.
Vesselâm
Nihat Gülal
İmam-hatib