(AA) – Eski Bosna Hersek İçişleri Bakanı Jusuf Pusina, ülkedeki savaşı son erdiren Dayton Barış Antlaşması’nın sadece silahlı çatışmaları ve ölümleri durdurduğunu belirterek “Ülkeye siyasi ve ekonomik anlamda bir bütünlük getirmedi. Antlaşmanın içerisinde birçok eksiklik mevcut.” dedi.
Pusina, Bosna Hersek’te 1992-1995 yılları arasında yaşanan kanlı savaşı bitiren Dayton Barış Antlaşması’nın paraf edilmesinin 21. yıl dönümünde, antlaşmayı ve o dönemin şartlarını değerlendirdi.
Dayton Barış Antlaşması’nın sadece silahlı çatışmaları ve ölümleri durdurduğuna, ülkeye siyasi ve ekonomik anlamda bir bütünlük getirmediğine işaret eden Pusina, kendi içerisinde birçok eksiklik barındıran bu antlaşmanın, 21 yıllık süre zarfında ülke genelinde uygulanmadığını vurguladı.
Pusina, Bosna Hersek’in AB’ye üyelik yolunda emin adımlarla devam edebilmesi için Avrupa standartlarında ve uluslararası düzeyde kabul görmüş bir antlaşmaya ihtiyacı olduğunu ifade ederek Bosna Hersek’in AB üyeliği için önüne çıkacak zorluklarla başa çıkmaya hazır olması gerektiğini söyledi.
AB ve NATO üyelikleri için Bosna Hersek’in “tek ses” olması gerektiğinin altını çizen Pusina, ancak bu şekilde ilerleme kaydedebilineceğini ifade etti.
Pusina, Dayton Barış Antlaşması’nın en önemli özelliğinin silahlı çatışmaları ve ölümleri durdurmak olduğunu yineleyerek “Sonrasında yaşananlar ise bir türlü hayata geçirilemeyen yasal düzenlemeler ve antlaşmanın günden güne ortaya çıkan eksiklikleri oldu.” diye konuştu.
AB’nin, Bosna Hersek’teki karmaşık durumu gözden geçirmesi gerektiğine işaret eden Pusina, ülkenin işlevsel bir AB üyesi olması için çalışmalar yürütülmesi gerektiğini belirtti.
“Aliya İzetbegovic ile çalışmak büyük bir onurdu”
Pusina, 21 Kasım 1995’te ABD’de paraf edilen Dayton Barış Antlaşması öncesindeki görüşmeleri anımsatarak “Aliya İzetbegovic ile çalışmak büyük bir onurdu. O zaman da antlaşmanın imzalanmaya değer tek bir özelliği olduğunu söylemiştim. Antlaşmaya dair önümüzdeki dönemde çıkacak eksiklikleri o günlerde de görmüştük.” ifadelerini kullandı.
Bosna Hersek’in merhum Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegovic’in antlaşmayı imzalamaya istekli olmadığını vurgulayan Pusina, “İnsan hayatı ağır bastı. O, annelerin daha fazla ağlamasını, babaların savaş alanlarında ölmesini ve masum çocukların öldürülmesini istemedi. O imzanın atılmasında, işte bu insani yön ağır bastı.” dedi.
“Kanton ve entiteler birliği temsil etmiyor”
Pusina, Dayton Barış Antlaşması’nın getirdiği siyasi sistem nedeniyle Bosna Hersek’in zayıf olduğu birçok yön bulunduğunu belirterek “Ülkedeki kanton ve entiteler birliği temsil etmiyor. Bu siyasi bölünmüşlük diğer tüm alanlarda güvensizlik yaratıyor.” diye konuştu.
Ülkede bölünmüş şekilde hareket eden çok fazla idari birim ve bürokrasi olduğuna işaret eden Pusina, şunları kaydetti:
“Bosna Hersek’te her kanton kendini ayrı bir ülke veya otonom bir bölge gibi görüyor. Ardından, ülkede kendi etkisini göstermek isteyen bir üst yönetim olan entiteler devreye giriyor. Devlet düzeyindeki yönetim ise tamamen törensel bir role sahip. Çünkü tek başına karar alınamıyor. Öte yandan, entitelerde yaşayan bir etnik grubun temsilcileri, bir şeye karşı çıkarsa o proje durduruluyor. Bunlar hem zaman kaybına neden oluyor, hem de devlet kurumlarının etkisini azaltıyor.”
Pusina, Bosna Hersek’in uluslararası standartlara sahip bir ülke haline gelmesi gerektiğini ifade ederek “Bu standartlar olmadan kendi kendimizi yıkacağımız bir duruma gelebiliriz. Bu noktada bizi bekleyen en büyük tehlike de ülkeyi bölünmeye götürecek referandumların yapılmasıdır.” dedi.
Dayton Barış Antlaşması
Bosna Hersek’te 1992 yılında başlayan ve yüz binlerce sivilin katledildiği savaşı durduran Dayton Barış Antlaşması, silahları susturdu ancak ülkeyi karışık bir devlet yapısıyla baş başa bıraktı.
Bir zamanlar “Avrupa‘nın Kudüs”ü olarak adlandırılan, Müslüman’ın, Hristiyan’ın, Musevi’nin birlikte yaşadığı Bosna Hersek, eski Yugoslavya’nın dağılmasıyla kendi kaderine karar vermek amacıyla Şubat ve Mart 1992’de bağımsızlık için referanduma gitti. Bosnalı Sırpların çoğunun boykot ettiği bu referandumda halk, özgürlüğü yönünde oy kullandı.
Bu karara şiddetle karşı çıkan Bosnalı Sırpların liderleri ve eski Yugoslavya’nın devlet başkanlığını yapan Slobodan Milosevic, Bosna Hersek’e karşı şiddetli bir kıyıma girişti.
Bosna Hersek’te 6 Nisan’da başlayan kanlı savaş, 3 yılı aşkın bir süre devam etti. Savaşın bilançosu çok ağır oldu. Kızılhaç örgütünün verilerine göre, bu savaşta çoğu sivil Boşnaklar olmak üzere 312 bin kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 2 milyon kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Avrupa‘da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en ağır katliamların, sistematik tecavüzlerin ve soykırımın yaşandığı bu kanlı savaş, 21 Kasım 1995’te ABD’nin Ohio eyaletindeki Dayton Hava Üssü’nde tarafların anlaşmasıyla son buldu.
Antlaşma, Amerikalı diplomat Richard Holbrooke’un girişimleriyle Bosna Hersek’in merhum Devlet Başkanı Aliya İzetbegovic, Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Milosevic ve Hırvatistan Devlet Başkanı Franjo Tudjman tarafından paraf edildi.
Dayton Barış Antlaşması’na göre Bosna Hersek, Hırvat ve Boşnak nüfusun yoğun olarak yaşadığı Bosna Hersek Federasyonu (FBIH), nüfusun büyük çoğunluğu Sırp olan Sırp Cumhuriyeti (RS) ve Brcko Özerk Bölgesi olmak üzere üçe bölündü.
Bosna Hersek Federasyonu da kendi içerisinde her birinin kendi başbakanı, meclisi, bakanları bulunan 10 kantona ayrıldı.