Göçmenlere eşit haklar ve İslamofobiye karşı çalışmalarıyla Avrupa’nın on beş ülkesinde tanınan COJEP derneği, Belçika şubesi tarafından organize edilen etkinlikte anlatıldı.
Belçika’da 2007 yılında faaliyete başlayan ve kısa bir süre önce başkan değişikliğine giden derneğin tanıtımı Yunus Emre Enstitüsü binasında yoğun bir katılımla gerçekleşti.
COJEP International Genel Başkanı Ali Gedikoğlu’nun hazır bulunduğu tanıtım toplantısında COJEP Belçika şubesi yeni başkanı Eyüp Emir Güzle ve yardımcısı Emrah Koçyiğit kısaca ekibi, derneği, objektiflerini ve projelerini anlattılar. Başkan Güzle objektifleri beş farklı alanda yürütüldüğünü söylerken, bunları Yurtdaşlık kampanyaları, Birlikte yaşam, İrkçılık ve ayrımcılık ile mücadele, Kültürel faaliyetler ve Üniversite öğrenci hayatı olarak sıraladı.
Ardından COJEP International Başkan Yardımcısı Asım Durmuş ve COJEP Paris şubesi başkanı Hakan Kalaycı birer selamlama konuşması gerçekleştirdiler.
Şon olarak konuşma yapmak üzere kendisine söz verilen COJEP International Genel Başkanı Ali Gedikoğlu, derneğin kurulma sebeplerini, ilk kurulduğu günden bu yana geçen süreçleri, misyonlarını, gelinen noktayı ve hedefleri hakkında konuşma yaptı. Başkan Gedikoğlu dernegın kuruluş sebeplerini anlatırken, konuşmasında şunları söyledi; “Her şeyden önce Cojep 1985 yılında kuruldu. 1985 yılından 2000 yılına kadar yaptığımız çalışma geleneksel derneklerimiz gibiydi. Belçika’da da geleneksel derneklerimiz var. Geleneksel derneklerimizden kastım şu. Bizim milli ve manevi kültürümüzü korumak için cami hizmetleri, cemiyet hizmetleri veren derneklerden bahsediyorum. Geleneksel dernek derken, onlar genelde bizim milli ve manevi kimliğimizi korumak için kuruldular, hizmet verdiler ve hala da hizmet veriyorlar. O hizmetler her türlü takdirin üstündedir, önemlidir. Bundan sonrası için de mutlaka yapılacaktır. Ancak bizim hepimizin bilmesi gereken temel bir şey var. Nedir o temel şey? Bizim Avrupa’daki Türk dernekleri başlangıçta kurulurken, korunma üzerine kurulmuştur. Neyden korunacağız? Çok basit bir kavramla gayri Müslim olmaktan korunacağız, kaybolmaktan korunacağız. Yani savunmacı refleksle kurulmuştur. Özü itibariyle diğerini üstün görmüştür. O bizi kuşatabilir, o bizi alabilir, o bizi yutabilir. Bu aynı zamanda bizim kendimizi hakir görmek, medeniyetlerimizi, değerlerimizi hakir görmekle de ilgili bir şey.
Dolayısıyla biz de Türkiye’ye döneceğimizi düşünerek 2000 yılına kadar bu savunmacı dernek psikolojisiyle çalıştık. Yani yitmemek, kaybolmamak, öbürkünün yutması, öbürkünün bizi almasında, öbürkünün bizi yok etmesinden korunmak psikolojisiyle çalışmalar yaptık. Neler yaptık? Konferanslar verdik, Türkiye’den milletvekilleri getirttik, gazeteciler getirttik, sürekli fikri olarak, düşünsel olarak Türkiye’den beslendik. Ancak 2000’li yıllara geldiğimizde gördük ki artık biz Türkiye’ye dönemiyoruz, buralıyız. Belçikalı Türkler, Fransalı Türkler, İsviçreli Türkler, Almanyalı Türkler, Avrupalı Türkleriz artık. Biz ne gurbetçiyiz, ne falanız, ne filanız, biz artık buralıyız, yerliyiz ve çifte kimliğimiz ve çifte aidiyetlerimiz var. Biz Türkiye’ye sorumlu olduğumuz kadar, Belçika’ya sorumluyuz. Belçika’ya sorumluluk duyduğumuz kadar da Türkiye’ye sorumluluk duyuyoruz. Yani dini ve kültürel aidiyetler bize artık iki devlete de vardır bu saatten sonra. Onun için dedik ki, eğer biz burada kalıcıysak, eğer yerleşiksek, eğer Fransalı, Belçikalı Türklersek, dünkü göçmeniz yol haritasıyla, yola devam edemeyiz. Bize yeni bir yol haritası lazım çünkü buralıyız artık. Gemileri yakmışız. Eğer bu psikolojiyle Belçika’da kalmaya karar verirsek, Fransa’da kalmaya karar verirsek çok güçlü, çok dinamik, çok saygın, çok onurlu bir geleceği kurabiliriz. Fransızlar neyi hak ediyorlarsa, neye sahiplerse biz de onlarla eşit haklara sahip olacağız diyerek bir yol haritası tutturduk. O günden bu yana bir mücadelenin içerisindeyiz.”
Haber / Fotoğraf: Cafer Yıldırımer
Mademki biz fransaliyiz avrupaliyiz neden turkiyeden aldigimiz diplomamiz gecersiz sayiliyor 14 senedir bunun savasini veriyorum