“Bxl Fatih Camii nereden nereye…”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Elindeki dört koyunu keçiyi satıp, kazmayı küreği atıp, eṣi küçük yavrularını anısına babasına bırakıp, tahta valizini sırtındaki kabutunu (manto) sunu, komṣudan ödünç alıp dilini diṣini bilmediği taaa gūneṣin battığı uzak diyarlara iaṣesini temin için, kısa zamanda döneceğim tarlamızı geniṣletecek kadar, bir traktör alacak kadar paramız olsun döneceğim diyerek öptü gözü yaṣlı beli kamburlaṣmıṣ ana babanın elini, çocuklarının hepsini aynı yatağa aldı ayrılık gecesi ,onlar uyurken, baba anne uyanık gözlerine uyku girmiyor sabaha kadar kokluyordu yavrularını gurbet yolcusu. Ana Baba diğer oda da onlarda Ahmedim gidecek diye dua larla göz yaṣları ıslatıyordu yatağı yorganı. “Ata olda ata kıymeti bil.” Ah ahh Babaaaa.
Eli kınalı yatarken dahi gece yazması örtülü gelin, gözleri pınar yanakları dere yatağı çağlayan oluyordu göz pınarlarından coṣanlar yanaklarına.
Tez gel emi unutma bizleri gittiğin yaban ellerde diye tenbihliyordu erini….

Öyle bir ceddimiz varki ninelerimiz analarımız yatarken dahi gece elbisesine baṣ örtüsüne dikkat ederdi, ya ecel ṣerbetini uykuda içersem, ölüm melegi geldiğinde inancıma yakıṣır bir vaziyette kabz etsin ruhumu tedbiri ile girerlerdi istirahat edecekleri el emeği göz nuru iṣlemeli yün yataklarına, rahmet olası merhumelerimiz.
Öyle bir ceddimiz vardıki yataklarının baṣ ucu ile gusl edilecek yer arasından cenabet yürümeyim o mesafeyi diye baṣ ucuna koyduğu tuğla da teemmüm abdestini alarak gusul edeceği yere ulaṣırlardı.

Ne mutluki böyle bir ecdada böyle bir imana böyle bir ahlaka sahip ataların izindeyiz.

İlk gelen kıymetli rahmetli büyüklerimiz. Kalıṣı vatandaṣ oluṣu mal mülk sahibi oluṣu hiç düṣünmeden iaṣeleri uğruna gelip alın terleri ile kültürleri ile katkıda bulunmaya baṣlamıṣlardı 1960 ların ortalarına doğru.
Meslek yok dil yok aile hayatı yok 4,5, kiṣi hatta bazen 6, 7 kiṣi bir oda da bir kap’ta yiyip içip gurbet diye geldikleri yeni vatanın yerleşik vatandaṣı olacaklarının farkında bile olmadan gece gündüz 100 km lerce ötelere toplu taṣıtlarla iṣlerine on parmaktan ziyade bütün bedenlerini feda edercesine koṣturmaca içinde adapte oluyorlardı gösterilen iṣlerine, olmaları elzemdi çünki dil bilmiyorlardı.

Ya iṣlerini kaybederlerse
Ne diyecekti kınalı geline
Üzülmesin telgırafın telinde
İṣ olsunda fark etmez gurbette.

Patron sevdi Anadolu iṣcisini, lakin gurbetçi bir hayli yükünü tutmuṣtu hem sılaya atasına, eṣine kuzularına yolluyor kazancını hemde çalıştığı ülkede yastık altı biriktirmiṣti taraktörün değerini çoktan.

Hiç dikkat ettinizmi ṣu cümleye yastık altı. Banka kültürü yok, aynı oda bir çok kafadar bir arada kalıyor, herkesin birikimi o odanın farklı köṣelerinde eşyalar vesair içinde güya muhafazalı. Ahlaka saygıya sevgiye muhafazaya muhabbete el birliğine bak.

Günümüzde çelik kapıyı güvenlik kamerasını aṣıp giriyorlar evlere, hatta aile bireylerinin bir birine güvenci kalmadı hesaplar bile farklı bankalarda.
Büyükler anlatıyor bazen Avrupa ya geldikkeri zamanlardan hatıratlarını, ve bulunduğum ülke Belçika nın ṣu güzel kültürünü; Eskiden sütçüler süt getirirlermiṣ ; Süt alıcısı evde yok, kapı önüne alacağı süt yumurta hangi ürünse onun değeri kadar para bırakıyor ev sahibi, sütcü sütü kapı önüne bırakıp parasını alıp iṣine devam ediyor.

Kamera çelik kapı yok
Allah aṣkına saygıya bak
Süt’e para’ya gönüller tok
Allah aṣkına komṣuya bak.

Güzel olana güzel demiyen karekter bize yakıṣmazken kötüyü kötülüğü tatlı dille ikaz etmekte insani görevimizdir.

Güzelse yapılan iṣ taktir et her kim olursa olsun, imkanın nisbetince güzel hizmetin yanında ol yada sûkut et.
Nerede kalmıştık? Evet evet traktör parası hazır.
Patronun odasına varan Ahmet yarım yamalak dille, benden bu kadar haftaya Türkiye’ye dönüyorum..!
Patron ṣokta. İyi çalıṣıyorsun sevdim seni maaṣını bir buçuk kat yükseltiyorum. Gitme kal, eṣini çocuklarını buraya getirelim, bak ṣurada fabrikanın arka tarafındaki içi eṣyalı evdede otur kira falanda istemiyorum gitme.

Ahmet’in kafa karma karışık hele bi telgraf çekiyim ata yurduma .

Telgrafın cevabı geçte olsa geldi.
Ahmedim Ben eṣin Nesli Gül …
Bi hastalık musallat oldu, adına veba diyorlar bir ayın içinde Anneni Babanı ahirete yolcu ettik kaldım kuzularımızla yurtta yapa yalnız, ara sıra agabeyim baksada iṣlerime çocuklarımız küçük, dayanaksız kaldım sensiz buralarda. Seni üzmek istemezdim bu acını haber verip, Allah’ın taktiri böyleymiṣ Ahmedim baṣımız sagolsun. Ben Babandan Annenden razıyım, Allah da onlardan razı olsun.
Demem ṣu ki Ahmedim ya sen geeel ya bizide götüüür gittiğin diyarlara. Senin yanında oluyumda kuru soğana yırtık ayakkabıya, yamalı fistan’a (uzun giysi) razıyım Ahmediiim.

Telgıraf adeta Ahmedi kurşunladı: Hıçkırık boğdu, oda arkadaṣları teselli edemiyor dizlerini dövüyor:
Babaaam diyor: Bulundukları oda bu sese dar geliyordu…
Anaaam diyor: İnilti camları çatlarırcasına yankılanıyordu.

Arkadaṣları patrona Ahmetin durumunu anlattılar.
Patron; Gitmesin bir hafta istirahat etsin, istirahat ettiği günlerin parasını ödeyeceğim dedi.

Ahmet bir haftadır dönüp dolaşıp telgırafı kokluyor tekrar tekrar okuyordu, inledi sızlandı nihayet kararını verdi.

Atalarım dönülmez ahiret yoluna çıktılar var mı ki, ora gidipde geri gelen.
Kader bizim yolumuzu buralara düṣürdü, eṣim de sen nerede olursan kuru ekmek kuru soğan yemeye razıyım diyor, patronum iṣimi beni seviyor, sıla hasreti zor olsada çocuk çocuk bir arada olalım kalabildiğimizce kader çizğimizde rızkımızı aramaya deyip telgırafı sürdü göz yaṣlarına .

Zaman geçti çocuklar okulu hanım iṣci durumlar iyi elhamdülillah iyide kazanıyoruz, ne yırtık giyor ne kuru soğanla yetiniyoruz mide derdimiz yok ama ruhumuzda maneviyatımızda bir boşluk var bunu doldurmalıyız diyen 10’larca Ahmet’ler 10’larca Nesli Güller
küçükte olsa bir ibadet hanemiz olsun niyeti ile ilk temellerini attılar adına gurbet deselerde yeni vatan Belçika nın Fatih Camii’nin temelini.
Soğan Ekmek yeter diyen o neslimiz dal budak attı, bir gövdeden onlarca oğullar torunlar yetiṣti o evlatlardan 1000 lerce iṣci 10 larca iṣveren mühendis, dr , her alanda yaṣadıkları ülkelere katkı sağladı sağlamayada devam ediyor maddi manevi.

Ahlakı erdemi elden bırakma
Atılan ata temelini boṣ bırakma
Güzelleṣtir say sev yakıp yıkma
Geçtiğin yollarda güller açsın.

Bu gün hayatta isen bu maneviyat güllerini sen sulamalı sen büyütmeye devam etmelisin, var elhamdüllilah. Rabbim hiç bir insanı yoklukla cehaletle sınamasın.

Nerden nereye geldik, hangi yoklukların evresini yaṣadı ilk gelenler o günlerin nüfusuna göre atılan temeller her geçen yıl geniṣliyor ihtiyaca, hijyene daha sağlıklı eğitime daha huṣu içinde bir ibadete daha konforlu spor faliyetlerine sağlıklı yemeye içmeye uygun bir ortam bir çay bahçesi için Brüksel Fatih Camii yeni alınacak arsa ve binalar için hayır yapmamıza ve konforumuza vesile olabilmek için yola çıkıldı. Bu hayırda yönetimi ve kendi torunlarımızın manivayat menfaatimizi dikkate alıp el ele yarınlara hayırlı miraslar bırakmaya devam etmek ne güzel bir haslet demi…

Genişleyen çatıya sende ol bir direk
Fatih Camii’nde top yekün tek yürek
Hizmet aşkı ile yarınlara miras bırak
Sırat köprüsünde yoldaşın olsun Burak.

Gücün nispetinde katıl hayırda yarışa
Din kültür ahlak ile ulaşılır barışa
Yaratan binler katsın verdiğin her kuruşa
Ahiret yolun düz ola sürülmeyesin yokuşa.

Verdiğini, boşa çıkarmaz Yüce Yaratan
İstersen cennet meyven,tohum at dünyadan
Hayır dua’larla anılasın arkandan
Birimize binler katsın Yüce Yaratan.

Hikaye ve ṣiir Abdil Göktekin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir