Belçika Türkçe Medya Birliği (BTMB) “Özgür Medya, Demokrasi ve Darbe Girişimi” konulu panel düzenledi.
Brüksel Yunus Emre Enstitüsünde gerçekleştirilen etkinlik, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin Anadolu Ajansı (AA) tarafından hazırlanan videonun gösterilmesiyle başladı.
Moderatörlüğünü BTMB Başkanı Hüseyin Dönmez’in yaptığı panele, eski Basın Konseyi Genel Sekreteri Zeynel Lüle, eski Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi Ozan Ceyhun, gazeteciler Ahmet Özay, Muhsin Ceylan, İsmail Çelik, Fikret Aydemir ve Zana Eminli Acar konuşmacı olarak katıldı.
Darbe girişiminin gerçekleştirilmesinde ve önlenmesinde medyanın rolününün ele alındığı panelde, girişim sonrası yaşananların AB ve dünya medyasında nasıl ele alındığı da değerlendirildi.
Gazeteci Fikret Aydemir, konuşmasında Türk medyasının “yarım” olduğunu belirterek, tartışmanın kavga olarak görüldüğü ve eleştirilere tahammül edilemediğini savundu. Darbe girişimi konusunda Belçika basınının da “darbeye darbe” dediğini kaydeden Aydemir, FETÖ’nün en güçlü olduğu ülkelerden birinin Belçika olduğuna ve örgütün etkinliklerine Belçikalı siyasetçilerin de katıldığına dikkat çekti.
Radyo programcısı Zana Eminli Acar, FETÖ medyasının son yıllarda aydın denilen kişileri kendine dahil edip, gelişmeleri manipüle ettiğini söyledi. Manipülasyonun halen devam ettiğini kaydeden Acar, sosyal medya aracılığıyla algı yönetimi yapıldığını belirtti. Belçika’daki Türk toplumunda darbe karşıtlığında birlik olduğunu ancak manipülasyon nedeniyle ayrışmaların başladığını dile getiren Acar, yaşanan olayların netleşmesinin sorunun çözümüne yardımcı olacağını ifade etti.
Gazeteci İsmail Çelik ise Türkiye’nin veya Türk medyasının darbe girişimini dünyaya iyi anlatamadığını ancak aynı zamanda Avrupa medyasındaki yanlı bakışın da sorunda etkili olduğunu belirterek, önyargıların kırılmasının önemine değindi.
Gazeteci Muhsin Ceylan da darbe girişimi ve sonrasında alınan önlemlere Almanya’da nasıl bakıldığına dair değerlendirmelerde bulundu. Almanya’da Türkiye ile ilgili yanlış ve taraflı haberlerde, haberi veren Türkiye’deki muhabirlerin tutumunun da etkinliği olduğunu söyleyen Ceylan, “Alman medyasında ‘AK Parti iktidarında Türkiye eşittir Erdoğan şeklinde’ bir algı bulunuyor. Alman medyasında çalışan Türklerin bunda etkisi var.” dedi.
Gazeteci Ahmet Özay, darbe girişimi sırasında halkın yüksek düzeyli bir yurttaşlık şuuruyla sokağa çıktığını kaydetti. Almanya’da bugün bile ilk üç haberin Türkiye hakkında olduğuna dikkati çeken Özay, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in geçen sene Türkiye ile ortak çalışmaya başlamasının ardından bunu engellemeye yönelik çabayı beklediğini ifade etti.
Eski Basın Konseyi Genel Sekreteri Zeynel Lüle ise basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun temeli olduğunu kaydederek, basının özgür ve baskı olmadan çalışmasının önemine değindi. İstanbul medyasının plazalar içinde vatandaşlarla ilişkisi olmayan, İstanbul’u dünyanın merkezi gören bir anlayış içinde çalıştığını kaydeden Lüle, “Siz hiç her konuda ve her gün yazan birini görebiliyor musunuz? Sadece Türkiye’de var. Sonuçta maalesef Türkiye’deki gazetecilik evrensel gazeteciliğe uymuyor.” diye konuştu. Darbe girişimi sırasında halkın camilerden okunan selalarla sokağa çıktığını çünkü dinlerinin ellerinden gittiğini düşündüğünü ifade eden Lüle, “Sonuçta vatandaşın sağduyusu kurtardı. Cumhurbaşkanı’nın çağrısı da çok etkili oldu.” ifadesini kullandı.
Eski Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi Ozan Ceyhun, basın özgürlüğü konusunda haksız eleştirlerde bulunulduğuna dikkati çekerek, Cumhuriyet gazetesi çalışanları ve yöneticilerinin tutuklanmasına ilişkin “gazetenin FETÖ’den alınıp tekrar Kemalistlere verilmesini” kendisinin desteklediğini söyledi. Basının en büyük sorununun medya patronlarının medyadan anlamaması olduğunu belirten Ceyhun, “Gazetecilerin yaşadığı sorunlardan biri patronların kendi ticari çıkarlarından dolayı uyguladığı oto sansürdür.” dedi.