BİLGİ GÜCÜNDEN DAHA ÖNEMLİ OLAN NEDİR?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Almanya’nın Ulm şehrinde doğmuş ve 9 yaşına geldiğinde bile hala doğru dürüst okumasını becerememişti.  Birgün öğretmeni kulağından tuttuğu gibi babasına götürüp; ‘Çocuğunuz ileride hiçbir zaman büyük bir adam olamayacak,bir ustanın yanına çırak olarak verin ki bir meslek öğrensin.’demişti. Ama O, ileride klasik fiziğin kurallarını  bütün temelleriyle sarsacak ve ortaya attığı teorilerle Modern Fiziğin veya  Kuantum Fiziği’nin kilometre taşlarını döşeyecekti. Çocukluk yıllarında gözle görülür bir başarısı bulunmayan ve hatta kimsenin kendisinden yana bir başarı beklentisi olmayan bu insanı, bilim dünyasında ölümsüzlüğe taşıyan neydi acaba? Bu konuda belki birçok faktör söylenebilir ama ben O’nun özellikle  ‘Hayal gücü bilgi gücünden daha önemlidir.’sözünü,başarısındaki en önemli sır olarak görüyorum. Albert Einstein,hayatında belkide sıkı ve disiplinli bir eğitim almadı, laboratuvarlara girip saatlerce deneyler yapmadı. Ama O sahip olduğu hayal gücü sayesinde bugün dünya çapında bir üne kavuştu. Ortaya attığı Özel Görecelik Yasası  ile ilgili teoriler halen ispatlanmayı beklemektedir.

İnsanda hayal kurma, beynin sağ tarafı ile ilgili bir olay olduğunu,sol tarafın daha çok gerçekçi, mantıksal ve akılcı olaylarla ilgilendiğini söyler uzmanlar.  Hayal dünyası  bir insanın ya da çocuğunuzun geliştirilmesi gerekli olan en önemli potansiyelidir. Hayal dünyası geniş olmayan veya geliştirilmeyen çocuklar üretken olamazlar.Hayal dünyası bugün maalesef televizyon ya da bilgisayarların dört köşe ekranlarına sıkışmış durumdadır. Oysa bu konuda en çok faydası olan ve her zaman ‘en faydalı dost’ diye tarif edilen kitapları ve onları okumayı maalesef terketmiş bulunmaktayız.

Halbuki, çocuklarımıza kazandırmamız gereken en önemli alışkanlık, kitap okuma alışkanlığıdır. Bunun içinde başta, biz aileler olarak evlerimizde televizyonlarımızı kapatıp kitaplarımızı açmalıyız. ’Dizi saati’mizden ziyade evlerimizde ‘kitap okuma saati’ olmalı ve bu saatleri heyecanla beklemeliyiz. ‘Bir sonra ki bölümde acaba ne olacaktan ziyade, bir sonra ki sayfada acaba ne yazacak?’ sorusunun heyecanını yaşamalıyız. Bir dizinin son bölümünü komşumuza ya da akrabımıza  heyecanla anlatıyoruz. Heyecanla saatlerce yorumlar yapıyoruz. Peki, ya son okuduğu kitabı heyecanla anlatan ve o kitap hakkında saatlerce yorum yapan birilerine rastlıyormuyuz? Televizyonlar, bilgisayarlar ya da izlediğimiz her ne varsa bizim hayal dünyamıza kendi kurgularını kopyala-yapıştır yapıyorlar. Oysa okuduğumuz kitaptaki hikayenin,romanın ya da fikrin hayalinide, kurgusunuda, efektini de biz yapıyoruz. Kitabı biz yazmasak ta en azından kendi hayal dünyamızda onu içselleştirebiliyor ve kendimizden birşeyler katabiliyoruz. Hangi kitabın senaryo uyarlaması bize kitabın gerçek tadını vermiştir?

Ne diyor Cemil Meriç: ‘Kitaplarda yaşadım.Ve kitaplarda ki insanları sokaklardan daha çok sevdim.Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı.’

Öyleyse, haydi hep birlikte kitapların dünyasına inelim ve satır aralarında kaybolalım.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir