Birkaç yıldır Belçika’da alınan kararlardan dolayı Müslümanlar açısından büyük bir sıkıntı haline getirilen kurban kesimi meselesini, dini inanç özgürlüklerine aykırı olduğu gerekçesiyle Avrupa Adalet Divanı’nda açılan davanın mahkemesi devam ediyor.
2015 yılının Ocak ayında çıkan tartışmalar sonrası, Flaman Parlamentosu tarafından Kurban kesiminin dini usullere göre kesimi yasaklayıp, şoklama usulünü diretmesinden sonra konuya muhatap olan Belçika Diyanet Vakfı Genel Müdürü ve aynı zamanda Belçika İslam Koordinasyon Kurulu sözcüsü olan Coşkun Beyazgül, Yenivatan’a verdiği röportajda açılan davanın devam ettiğine değinirken, kararın Belçika’daki Müslümanların lehine biteceğini beklediğini ifade etti.
Röportajda, şoklama usulünün hayvanlara acı vermediği fikrinin gerçek olmadığını savunan Coşkun Beyazgül, bu konuda hayvan haklarını savunan derneklerin Müslüman karşıtları tarafından büyük destek gördüklerini ve Belçikalı Müslümanların her Kurban Bayramı’nda aynı sorunlarla karşı karşıya kaldıklarının altını çizdi.
“Dini usullere göre kurban kesimi yasaklanmak istendi”
“2015 yılının başından itibaren dini usullere göre kesim yasağı ile karşı karşıya kaldık. Aslından bunun süreci 2014’dün Aralık ayında Belçika’da federal bir yetki olan hayvan refahı ile ilgili bakanlığın artık bölge hükümetlerine geçmesiyle ve 1 Ocak 2015’ten itibaren bölge hükümetleri bu konuda açıklamalar yapmasıyla başladı. Özellikle Flaman hükümetinde bu konudan sorumlu Bakan, bir sonraki yıl için, yani 2016 yılında artık kesinlikle dini usullere göre kurban kesiminin yapılamayacağını hatta bunu 2015 yılından itibaren başlatacağını bir basın bildirisinde ifade etmişti. İlk dönemlerde Müslümanlar bu konuda Bakan’ın açıklamalarını bir yasal metne dayandırmadıkları için çok fazla sonuç getireceğini düşünmemüşlerdi. Ancak 2015’in Kurban Bayramı’na yaklaştığımız günlerde, bu açıklamasının arkasında durarak böyle bir yasağı getirmeye karar verdi. Belçika’da yaşayan Müslümanlar ise bu konuda tepki vermek istediler.”
“Bakan’ı bir türlü ikna edemedik”
“Önce diyalog kurmanın yolunu aradık. Bu konuda Belçika İslam Koordinasyon Kurulu diye bir kurum oluşturduk. Burada önce hem Faslıların çatı kuruluşları hem de Türk toplumunun başta Belçika Diyanet Vakfı olmak üzere çeşitli Türklere ait çatı kuruluşlarının kurmuş olduğu Belçika İslam Koordinasyon Kurulu olarak biz Bakan’la ve çeşitli yetkililerle bu konuda müzakere etmek istedik fakat bir türlü Bakan’ı bu konuda ikna edemedik. Hem Avrupa İnsan Hakları beyannamesi hem de Belçika’nın anayasası tarafından güvence altına alınmış dini özgürlükler ilkesine aykırı olduğunu söyledik. Fakat maalesef siyasi konuda karşılık görmedi bu taleplerimiz. GAİA adında hayvanları koruma derneği ile birlikte bakan bu konuda ısrar etti ve kesinlikle yasaklayacağını söyledi. Aslında bakarsak, bu yasağın temelinde şu var. Bakan kendisine göre, Avrupa Birliği’nin 2009 yılında çıkarttığı mevzuatına bağlı olarak bir ifadede bulundu. Dedi ki, bu mevzuatta yer alan şekliyle kesinlikle kesimlerin şoklama usulüyle yapılması gerektiğini ifade ederek, “Ben Avrupa yasalarına uygun şekilde hareket edeceğim” diyerek böyle bir yasağı getirdiğini söyledi.”
“Özgürlüklere karşı bir karar”
“Müslümanların zihninde bu yasağın Avrupa Birliği’nin nu direktifinin bir gereği olarak değilde sanki onların dini özgürlüklerine bir müdahale olarak meydana geldiğini düşündüler. Bunda da haklı olduğumuzu iddia ediyoruz çünkü Avrupa Birliği zaten kendi değerleri kapsamında da hem İnsan Hakları beyannamesi neticesinde hem de bu konudaki şartnameye baktığımız zaman, 10. madde gereği, dini özgürlüklere kesinlikle çok büyük önem veren bir kurum. Hem bir taraftan dini özgürlükleri savunacak diğer taraftan ise dini özgürlüklere karşı bir karar alacak.”
“Mahkemeye başvurmak zorunda kaldık”
“2015 yılında acil bir şekilde mahkemeye başvurmak zorunda kaldık. Burada da şununla karşı karşıya kaldık. Acil mahkeme, böyle toplumsal meselelerde ve karar alması zor meselelerde bir anda karar vermiyor ve “Bu konuda yetkili ben değilim” ya da “Bu mesele benim açımdan acil değildir” diyerek hiç kimseyi tatmin etmeyen kararlar verebiliyor. Nitekim bu şekilde bir karar çıktı. Fakat burada dikkat çeken başka bir durum sözkonusu oldu. Çünkü hakim sadece “Ben bu konuyu acil olarak değerlendirmiyorum” demekle kalmadı, Müslümanlara dini özgürlüklerini nasıl yaşayacaklarını ya da dini vecibelerini nasıl yerine getireceklerine de dair öğütler de vermeye çalıştı. Aslında kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı bir tutum sergilediği için bizim açımızdan anlaşılabilir bir tarafı yoktu.”
“Birinci asli mahkemeye başvurduk”
“2015 yılında çok kötü bir Kurban Bayramı geçirdik. Belçika’da çok ciddi bir boykot yaşandı. Burada da zaten hem yerel üreticiler bu konuda şikayetçi oldular hem de Müslümanlar dini özgürlüklerini ifa edemedikleri için bu konuda protesto mahiyetinde bir boykot yaptılar. Burada hem satışlar hem de Belçika’da bu anlamda kesimler oldukça düşmüştü. 2016 yılında bu sefer biz davamızı sürdürmeye kara verdik ve Belçika İslam Koordinasyon Kurulu olarak bütün Müslümanların bu anlamdaki sözcülüğünü üstlenerek davamızı birinci asli mahkemeye taşıdık.”
“Mesele danıştaya gitti”
“Mesele danıştaya gitti ve danıştayda karar bizim lehimize oldu. Çünkü Flaman parlamentosunun hazırladığı yasa tasarısının dini özgürlüklere aykırı olduğunu gerekçesiyle uygun bulmadı. Flaman parlamentosu başka bir tasarıyı hazırlamak üzere çalışmaya devam etti. Bir de Genk belediyesinin bir uygulaması vardı. Genk belediyesinin kesimhaneyle ilgili yapmış olduğu uygulamaya bir takım modifiye elemanlarla Müslümanların hizmetine sunmuştu. GAİA adındaki hayvan hakları koruma derneği buna itiraz etti ve şikayette bulundu. O şikayetin neticesi de bizim lehimize sonuçlandı.”
“Avrupa Adalet Divanı bizi haklı buldu”
“Bizim birinci asli mahkemeye yaptığımız başvuru ile kurbanla ilgili sorunun Avrupa Adalet Divanı’na yönetilmesini talep ettik. Neticede kanunları koyan Avrupa’dır. Bu konuda bize açıklık getirmesi gereken de yine Avrupa Adalet Divanı’dır. Birinci asli mahkemesi Temmuz ayında almış olduğu kararla, bizim bu talebimizi haklı buldu. Hatta acil mahkemedeki hakimin Müslümanların nasıl kesimlerini yapmaları gerektiği konusundaki yönlendirmelerini tamamen kuvvetler ilkesine aykırı bulduğunu da ifade etti. Şu anda Avrupa Adalet Divanı’nda en geç Mayıs veya Haziran ayının başında bir kararın çıkmasını bekliyoruz. Bu arada Valon Parlamentosu da bir yasa tasarısı hazırladı. Bu yasa tasarısını da danıştaya götürdü.”
“Kurban geleneğimizi sürdürmek istiyoruz”
“Her halukarda Müslümanlar olarak biz şunu söyledik. Belçika’nın veya Avrupa’nın her hangi bir yerinde Müslümanların azınlık olarak yaşadıkları bütün bu ülkelerde, hayvan hakları koruma dernekleri ile birlikte, “Hayvan refahını savunacağız” kriteriyle hareketle, aslında bütün Müslümanlara dini özgürlüklerini çiğneme noktasında haksızlık yapılıyor. Hayvanlarla ilgili kötü muamaleyi önlemenin yolu, boğazlamadan önce şoklamadan geçmediğini, bunun aslında uzun bir süreç olduğunu, dolayısıyla bu süreçlerin hepsiyle alakalı herkesin özveride bulunması gerektiğini, Müslümanlar olarak İslam’ın prensipleri gereği “Biz hiçbir şekilde eziyet olmasının bizim açımızdan mümkün olmadığını” söyledik. İslam’ın da böyle bir mesajı olmadığını söyledik. Fakat ısrarla sanki bu şoklama usulü ile kesim yapılırsa, hayvanlara eziyet edilmiyormuş veya bu eziyet ortadan kalkıyormuş gibi bir yaklaşım içerisine giriliyor. Halbuki, burada özellikle yılbaşı dönemlerinde kaz ve ördeklerin ciğerlerinden mamül elde edilirken ne kadar eziyetlerle yapıldığını herkes biliyor. Ancak bu çok önemli bir sektör, bundan da çok büyük karlar elde ediliyor. Fakat bu konulara pek fazla girilmiyor. Bunlardan çok Müslümanların Kurban bayramı üzerine ağırlık veriliyor. Azınlık olduğumuz bu ülkelerde, Hz İbrahim’den bu yana sünnet usulüyle kesilen kurban geleneğimizi sürdürmek istiyoruz. Bu bizim en temel dini özgürlükler noktasındaki hakkımız.”
“Müslüman karşıtı kamuoyu bu yasağı destekliyor”
“Bütün bu spekülasyonlar aslında Kurban Bayramı yaklaşırken başlıyor, kurban bayramı bittikten sonra ise tekrar dozu düşürülüyor. Özellikle Avrupa’daki Müslüman karşıtı kamuoyunun da desteği alınarak Müslümanların ibadetinin bir gün tamamen ortadan kalkması noktasında çabaların olduğunu bizler görüyoruz. Hatta birinci asli mahkemesinin bizim meselemizle, davamızla ilgili Avrupa Adalet Divanı’na bunun sorulması noktasında almış olduğu kararda bir şeye de atıfta bulunuyor. Bakan’ın yasaklamasının hayvan haklarını korumaktan çok hayvanların refah seviyesini düşünmekten çok ve onlara eziyet etmemeyi hedeflemekten çok sanki Müslümanların ibadetlerini kısıtlamaya yönelik bir davranışmış gibi algıladığını ifade ediyor. Bu da aslında meselenin ne kadar siyasileştiğini ve ne kadar Müslüman karşıtlığı üzerinden topluma servis edildiğinin önemli bir göstergesidir.”
“Şoklama hayvanlara eziyet etmemek anlamına gelmiyor”
“Belçika’da son günlerde önemli bir skandal patlak verdi. Tielt adında bir yerde bir kesimhanenin nasıl kesim yaptığını gösteren gizli kamerayla çekilmiş görüntülerini Belçika basınında gördük. Burada şunu ifade etmek gerekir. Bu kesimhane tamamen şoklama usulüyle kesimleri gerçekleştiriyor. Ve bu kesim zinciri içerisinde bütün çeşitli alışveriş merkezlerine bu ürünler servis ediliyor. Bu kesimhanedeki uygulamalara baktığımız zaman inanılmaz derecede bir hayvanlara eziyetin yapıldığını, bakıldığında bile ne kadar korkunç görüntüler olduğunu görüyoruz. Ve sadece bu kesimhanenin şoklama usulüyle kesim yapması neticesinde hayvanlara eziyet etmeyen, hayvan refahına uygun bir kesim bir kesimhane olarak değerlendirilmesini esefle kınıyoruz. Şimdi bu kesimhane kapatıldı ama şu gerçeği ortadan kaldırmıyor. Şoklamanın hayvanlara eziyet etmemek anlamına geldiğini veyahut dini usullere göre kesimin hayvanlara eziyet etmek anlamına geldiği gibi bir yaklaşım asla ortaya çıkamaz.”
Haber/Fotoğraf: Cafer Yıldırımer