Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, Belçika’da da 11 Eylül’den sonra bazı şeyler değişti. Özellikle Müslümanlar açısından. Bir kere, Müslümanlar, İkiz Kulelerin yerle bir edildiği o güne kadar “İslamofobya” kelimesini bilmezlerdi. Gerçi bu konuyu daha önce de birçok kez dile getirmişizdir, ancak arada sırada hatırlatmakta fayda var. 11 Eylül’den sonra İslam ve Müslümanlar hakkında o kadar kötü reklam yapıldı ki, İslamofobya adeta bir virüs gibi yayıldı. Ancak İslamofobya, Suriye savaşında IŞİD gibi ne oldukları belirsiz terör örgütleri tarafından yapılan kötü iğrençlikler yüzünden adeta tavan yaptı.
İlk önce sokaklarda yüzünü göstermeye başlayan İslamofobya, okullara, iş yerlerine, belediye binalarına vs girdi, fakat Suriye savaşından sonra parlamentolara girmeyi başardı. Bunu son birkaç yılda, özellikle son aylarda aşırı derecede hisseder olduk. Önce yurtdışından gelen imamların gönderilmesi, ardınan şoklu kesim, camilere verilen yardımların kesilmesi, çifte vatandaşlıkların kaldırılması gibi tartışmalar derken şimdi adeta camilerin kapatılması bile sözkonusu.
Bu konular tek kelimeyle can sıkmaya başladı. Tartışmaya açılması resmen Müslümanlara hakarettir. Böyle meseleleri konu eden vekillerin belli ki, Belçika’nın İslam’ı 1974 yılında resmi din olarak tanındığını ya bilmiyorlar ya da bilmek istemiyorlar.
Örneğin, şoksuz kesimin yasaklanması bile İslam’a ve Müslümanlara karşı yapılmış büyük bir ayıptır. Bunu yasağı ilk getiren Flaman bölgesi oldu. Şimdi Valon bölgesinde, bu konuda hazırlanan kanun tasarısı taslağı kabul edildi. Muhtemelen önümüzdeki günlerde Brüksel bölge Parlamentosu’nda da bu konu ele alınacak. Öyle ki, dörtte biri Müslüman bir şehirde. Şayet kanun tasarısı parlamentoda oylamaya sunulursa, Müslüman kökenli vekillere büyük baskılar olacak ve birçoğu oylamak zorunda kalacak. Olacak iş değil.
İster istemez, bu konuda bir takım sorular aklımıza gelmiyor değil.
O sorulardan bazılarını sıralamaya çalışalım…
- Müslümanların kabul etmediği bu şoklu kesim, neden bu kadar diretiliyor? Ardında gizli bir politika mı yatıyor?
- Şoklu kesim gerçekten hayvanların acı çekmemesini sağlıyor mu? Bu hangi deneylerle ve ne şekilde ispat edildi?
- Mesele gerçekten hayvanın acı çekmemesi mi yoksa Müslümanların Kurban Bayramı’nı baltalamak mı?
- Varsayalım ki, hayvanlar şoksuz kesimle acı çekiyorlar. Daha önce şoksuz kesilen hayvanlar için ne demeli?
- Daha önce, sorun teşkil etmeyen bir meselenin üzerine neden bu kadar gidiliyor? Mesele Müslümanları dışlamak mı?
- Şoksuz kesimi yasaklamak, Müslümanların dini özgürlüklerini kısıtlamak anlamına gelmiyor mu?
- Yasak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 12. maddesiyle ters düşmek anlamına gelmez mi?
- Yasak, 14 Ağustos 1986 yılında yürürlüğe giren ve dini ritüellere göre kesimi serbest kılan kanunla ters düşmez mi?
- Yasak, İslam’ı 1974 yılında resmi din olarak kabul eden anlaşmayla ters düşmez mi?
- Yasak, 50 yıldan fazladır Belçika ekonomisine katkı sağlayan Müslüman kökenli insanlara hakaret sayılmaz mı? Yoksa amaç o insanları ülkeden dışlamak üzere yürütülen gizli politikaya katkı sağlamak mı?
- Yasak, Belçika ekonomisine darbe vurmaz mı?
- Yasak, evlerde yapılacak gizli kesimlere çanak tutmaz mı?
- vs…
Bu sorular gibi sorulacak daha nice sorular var ancak bütün bu sorulardan sonra sorulacak başka önemli sorular da var.
Bu yasak, başka yasakların başlangıcı olmaz mı?
Belçika’da, 2018 ve 2019 yıllarında iki önemli seçim olacak. Bu yasaktan sonra, yasağa imza atanlar hangi yüzle Müslüman toplumunun yanına gidip oy isteyecekler?
Son bir soru daha. Bütün bunlar yaşanırken, Müslüman kuruluşlar neden bu kadar suskun kalıyorlar? Müslüman kuruluşların başında bulunan değerli büyükler, söyler misiniz, “Belçika’da Müslümanların hakkını kim savunacak?”
Cafer Yıldırımer
