İnsan Hakları İzleme Örgütünce, Belçika’da terörle mücadeleye yönelik önlemlerin insan haklarına yönelik ciddi kaygılara neden olduğu, polisin bazı operasyonlarda dayak ve diğer aşırı güç kullanımlarıyla görevini suistimal ettiği belirtildi.
Sivil Toplum Kuruluşu (STK) İnsan Hakları İzleme Örgütü, Belçika’nın terörle mücadelesi hakkında yayınladığı raporunda, ülkede 22 Mart saldırıları sonrası başlanan terörle mücadele uygulamalarının endişe verici olduğunu bildirdi.
Raporda, 22 Mart Brüksel terör saldırıları sonrasında terörle mücadele yasalarında bir dizi değişiklik yapıldığı ve sokaklara bin 800 asker yerleştirildiği anımsatıldı.
Terör olayları sonrasında Belçika polis kuvvetlerinin düzenlediği operasyonlar kapsamında yüzlerce baskın gerçekleştirildiği kaydedilen raporda, yakalanan 43 kişinin suçlu bulunduğu, 72 kişiye yönelik yasal sürecinin devam ettiği ifade edildi.
Raporda, halkı saldırılardan korumanın ve sorumluları belirlemenin Belçika hükümetinin görevi olduğu anımsatılarak, “İncelemeler sonucunda, Belçika’nın terörle mücadele önlemlerinin insan haklarına yönelik ciddi kaygılara neden olduğu polisin bazı operasyonlarda aşikar bir şekilde, dayak ve diğer aşırı güç kullanımlarıyla görevini suistimal ettiği tespit edildi” değerlendirmesinde bulunuldu.
6 kanun insan haklarına tehdit
Belçika’da hükümetin terörle mücadele için yeni hazırladığı en az 6 kanun ve düzenlemenin insan haklarına tehdit oluşturduğu belirtilen raporda, çifte vatandaşların, Belçika vatandaşlıklarının ellerinden alınabilmesine imkan sağlayan kanunun etnik ve dini olarak ikinci sınıf vatandaş algısı yarattığı vurgulandı.
Raporda, Belçika’nın ceza kanununda yapılan değişikliklerle ülkeden terör amacıyla ayrılmanın suç kabul edildiği hatırlatılarak, düzenlemenin belirsiz bir dile sahip olduğu ve insanların seyahatlerini sınırlandırabileceği anlatıldı.
Pasaportlara ve kimliklere yargı kararsız alıkonma
Belçika’da yargı kontrolü olmaksızın pasaportların ve kimlik kartlarının 6 aya kadar askıya alınabildiğine veya alıkonabildiğine dikkatin çekildiği raporda, veri saklama kanununun telekomünikasyon firmalarının müşterileri ile ilgili bilgileri hükümetle paylaşmak zorunda bıraktığını, bunun ciddi mahremiyet kaygısı ortaya çıkardığı kaydedildi.
Raporda, terör suçu şüphelilerinin kanıt gerekmeksizin mahkeme öncesinde alıkonmasına yönelik düzenlemeyle orantısız olarak özgürlüklerin kısıtlandığı, geniş bir önlem olarak terörün dolaylı teşvikinin suç sayılmasının ifade özgürlüğünü bastırabileceği belirtildi.
Hücrelerde tecrit uygulaması
Belçika’da terör iddiası veya terörizm cezasıyla hapishanelerde bulananların uzun süreler hücrelerde tecrit edildiğine, bu durumun “acımasız, insanlık dışı, aşağılayıcı ve işkence” seviyesinde olduğuna işaret edilen raporda, Belçika şehirlerinde güvenliğin askerler yerine polis güçlerince sağlanması gerektiği anlatıldı.
Müslümanlara taciz
Raporda, Belçika’da polisin terör operasyonlarında özellikle Müslümanlara yönelik yaklaşımının taciz edici olduğu, polislerin ayrımcı davranışlar sergilediği ve aşırı güç kullandığına işaret edildi.
Belçika hükümetinden terörle mücadele yasasını mercek altına alması istenilen raporda, terör yasa ve düzenlemelerinin net olması, gerekli hukuki gözetime imkan sağlaması istendi.