BELÇİKA GÖÇÜ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Göç insanın yaratılmasıyla başlar. Mevsimlik göç, iç göç, sürekli göç, serbest göç, zorunlu göç, uluslararası göç adları ile anılan göç olgusu, tarihin ilk çağlarından başlayarak bir yer değiştirme olarak karşımıza çıkar.

Özellikle batının sanayi devriminde duyduğu insan gücü ihtiyacı uluslar arası göçe yeni bir ivme kazandırmıştır. Bu göç hareketinin daha uzun yıllar devam edeceği görülmektedir. Sadece belli bir sermaye edinebilmek için gurbete çıkan birinci nesil, sağladığı yeni imkanların bir kısmını yurduna aktarmış, ancak en önemli varlığı olan çocuklarını dönüşe ikna edememiştir. Artık ikinci ve üçüncü nesil, anne ve babalarının misafir işçi olarak geldiği ülkeye, ikinci vatanın yeni yurttaşı olarak bakmaktadır. Dönüş düşünülmemekte, yeni ülkenin imkan ve fırsatlarından daha fazla yararlanma yolları aranmaktadır.

Bu durum, göç alan ülkeler açısından da yeni sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır: kültürel haklar, uyum sorunları, yabancı düşmanlığı, sosyal güvenlik problemleri…

Yumurta  ve ekmek almak için markete, cebinde yumurta kabuğu ile ekmek ufağı götüren işçi çocukları, vatandaşı olduğu yeni ülkede artık memur, milletvekili, bakan olabilmektedir. Daha fazla eşitlik talebi; iş ayrımcılığını, yabancı düşmanlığını beraberinde getirmektedir.

Yeni durumun ortaya koyduğu melez kültür, insanlarda mensubiyet düşüncesini de sarsmaktadır. Orada yabancı, burada gavurcu olarak tanımlanma kültürel anlamda şoklara neden olmaktadır.

Eve dönüş, vatana kavuşma düşüncesi terk edilmeye başlamıştır. Artık “Türk Mezarlıkları” kurularak ölüler de vatana getirilmemektedir.

Zira ; Türkistan atavatan, Türkiye anavatan, Belçika yeni vatan olarak kabul edilmektedir.

Memlekette alınan mülkten dolayı pişmanlıklar doğmuştur. Anavatana olan bağlılık günden güne zayıflamakta, Türklük bilinci azalmaktadır. Döviz  makinası olarak görülen işçiler ve onların çocukları kendi kültürlerine yabancılaşmaktadır. Halbuki kişi ve devlet olarak alınacak tedbirlerle milli kültür bağları kuvvetlendirilerek,hem asimilasyon önlenir ve hem de oradaki yurttaşlarımızın Türk milletinin şerefli birer ferdi  kalmaları sağlanabilir.

Ahmet Urfalı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.