Birkaç ay önce çıkardığı ‘Sensizlik’ isimli albümüyle kısa sürede isim yapan ve genç yaşına rağmen ilk albümünde göstermiş olduğu performansla Belçika’nın yükselen yıldızı haline gelen şarkıcı Burak Arslan’la, sizler için keyifli bir röportaj yaptık.
Sevilen mekan Sazz’n Jazz’da, ilk röportajını Yenivatan’a veren ve bundan dolayı büyük mutluluk duyan Burak, röportajı boyunca efendi kişiliğiyle, hırsıyla ve sanatına duyduğu sevgiyle dikkat çekti.
Belçika’ya geliş öyküsü, çıkardığı ve çıkaracağı albümler olmak üzere merak edilen her şeyin ele alındığı eşsiz röportajın ayrıntıları sadece Yenivatan’da.
Burak Arslan röportajı:
Burak Arslan’ı tanıyalım? Kısaca Burak Arslan kimdir?
B.A.: Burak Arslan 1989 yılında doğan, kendini müziğe adayan, yakın zamanda Belçika’ya gelip güzel bir albüm çıkartan ve bu yolda ilerlemek isteyen genç bir arkadaş.
Belçika’ya sonradan geldin. Kaç yıldır Belçika’da yaşıyorsun?
B.A.: Yaklaşık üç senedir Belçika’dayım. Dediğiniz gibi sonradan geldim ve buraya bir maç vasıtasıyla geldim. Trabzonspor’un peşinden gelmiştim sonra burada kalmaya karar verdim.
Sende şarkıcılık nasıl başladı?
B.A.: Ata sporu derler ya, aslında şarkıcılık benim için o tarz bir şey. Şarkıcılık aslında bizim ailede var olan bir şey. Mesela babamın sesi çok güzeldir, dayılarımın sesi çok güzeldir. Bende şarkıcılık tam olarak aslında ufak yaşlarda başladı. Ablamı kıskanarak başladı diyebilirim. Eskiden bizim evde aile toplantıları olurdu ve ablam gitar çalardı. Bu toplantılar çok güzel olurdu. Ben de o dönemde güzel şarkı söylememe rağmen bir türlü bunu yansıtamıyordum. Daha sonra gitar çalmayı öğrendim ve ben de şarkı söyleme başladım. Ama profesyonel anlamda yaklaşık bir sene önce bu işe başladım. İlk kez şu anda röportajını yaptığımız yer olan Sazz’n Jazz’da sahne aldım ve halen burada sahne almaya devam ediyorum.
Kısa bir süre önce, ‘Sensizlik’ isimli ilk albümün piyasaya çıktı. Bu albüm çok büyük zorluklarla çıktı. Bu yaşadığınız zorluklardan biraz bahseder misin?
B.A.: Bu işler gerçekten hiç göründüğü gibi kolay değil. Baya uğraş gerektiren, zaman gerektiren, hassasiyet gerektiren bir iştir. Ayrıca albüm çıkardığım sıralar çalışıyordum. Her gün işe, işten sonra stüdyoya gidiyordum ama tabi sağ olsun o albümde en büyük emeği geçen dostum Falcon hem aynı zamanda aranjörümdür kendisi. Onun da verdiği büyük emeklerle ve özverilerle bu işi başardık. Ama gerçekten benim açımdan çok zor bir dönemdi çünkü belli bir saatten sonra hem vücut olarak hem beyin olarak yoruluyorsunuz. Oraya gidip şarkıları dinlemek, bir daha tekrar okumak, oldu olmadı, gösterilen sabır, hepsi bu süreçte çok önemli detaylardı. Manevi olarak benim açımdan baya zorlukları oldu. Bazen gecelerimizi gündüzlerimize kattık ve bütün bu zorluklara rağmen ortaya güzel bir albüm çıkardık.
Hani Bir Gün Olur Da’, ‘Sensiz Sığamıyorum Bu Şehre’ ve ‘Görmeden Duymadan’ isimli şarkılardan oluşan ilk albümün beklediği ilgiyi gördü mü?
B.A.: Aslında bu albümü yaparak bir yandan da kendi egomu tatmin etmiş oldum. Çünkü artık insanlara yapabileceğim şeyleri göstermem gerekiyordu. Şimdi bu işi yaparken kendi albümünüzün olması bambaşka bir şey. Artık insanlar sizin var olduğunuz gerçeğini görebiliyorlar. Eskiden arkadaş ortamlarında, farklı yerlerde, “Hadi bir şarkı çal, bir şarkı söyle” gibi şeyler oluyordu ama artık bir albüm yaptığınız zaman insanların size bakış açısı çok fazla değişiyor. Gerçekten bu konuda albüm iyi oldu. Çok olumlu tepkiler aldım. Ben özellikle beni tanımayan ve ben değilmişim gibi başka insanlara, yabancı insanlara da kendi albümümü dinlettim ve sordum. Bu şekilde kötü tepkiler aldığım çok nadir oldu. Kötü tepkiler de aslında kötü değil ama daha iyi olabilirdi gibilerinden tepkilerdi. O yüzden ben şahsen bu albüm beklediği ilgiyi gördü diyebilirim.
İlk albümü çıkardıktan sonra popülaritenin arttırdığını düşünüyor musun?
B.A.: Albüm çıktıktan sonra, sizin de eşlik ettiğiniz bir tanıtım gecesi düzenledik. Albüm için güzel bir lansman gecesi oldu. İnsanlar geldiler, gördüler, daha sonra şarkılarım radyoda çalınmaya ve klipimiz internet üstünde dönmeye başladı. Bu şekilde albümümüze ulaşan herkes, albümü beğendi. Sosyal medyanın bu yönde gerçekten çok büyük bir önemi var. Oradan da aldığım tepkiler, insanların bana ulaşmaya çalışmaları, tanığım veya tanımadığım insanların şarkınız veya klipiniz çok güzel olmuş şeklinde yorum yapmaları, gittiğim mekanlarda gördüğüm saygı ve sahneye çıkmak üzere davetler alıyorum. Bunları görünce, benim bu anlamda popülaritemin arttığını düşünüyorum.
Bu ilk albümle sayesinde hayatında ne gibi değişiklikler oldu?
B.A.: Albüm sayesinde gerçekten hayatımda birçok değişiklikler oldu. İllaki popülarite açısından değil. Bu değişikliklere bu gözle bakmamak lazım. Gerek insanların bana bakış açısı olsun, gerekse benim artık insanlara, özellikle müzik yapan insanlara ve bir şeyler üreten insanlara bakış açım olsun baya bir değişime uğradı. Benim artık bazı şeylere bakış açım çok değer kazandı. Bir albümü eline aldığın zaman, o albümü çıkaranın kılığına, duruşuna ya da şarkısına bakıyorsun ve beğenmeyebiliyorsun. Bu şekilde beğenmeyebilirsin ama onunla ilgili farklı yorumlar yapıyorsun. Ama kendin bir albüm çıkardığın zaman, bazı duyguları çok iyi anlıyorsun, çünkü verilen emeği biliyorsun. Bundan beklenen hayalleri, buna harcanan paraları düşünüyorsun. İnsanlar hayatlarından neleri kısıp bu albümü çıkarmak için kullanıyor gibilerinden şeyleri düşünüyorsun. Bu açıdan bu albüm bana gerçekten çok şeyler kattı. Düşünce olarak beni baya bir değiştirdi diyebilirim.
Albümünde yer alan şarkıların sözleri sana mı ait?
B.A.: Evet, ‘Sensizlik’ isimli albümümde ve bir dahaki albümünde yer alacak bütün şarkılar bana ait.
Şarkıların özel anıları var mı?
B.A.: Tabi, şimdi şarkıların yazılmasında zaten yaşanan aşklar, acılar, özlemler gibi önemli etkenlerin birikimleri vardır. Bu şarkıları belli bir kişiye yazdım diyemem. Ama bunlar yaşanan her şeyin bir toplamıdır ve gerçekten hepsinin anıları vardır. İlla şu şarkıda şu anıları hatırlıyorum diyemem ama belki bir şarkımın sözünde farklı bir anımı hatırlayabilirim.
İkinci albüme hazırlandığını duyduk, doğru mu?
B.A.: Evet, doğrudur. İkinci albümüme hazırlanıyorum ancak şu an henüz stüdyo aşamasına daha geçmedik. Yalnız ben bu ikinci albümü de Belçika’da yapıp, Türkiye piyasasına girmeyi düşünüyorum. Yeni albümde on iki şarkı olacak. İlk albümdeki üç şarkıyı kullanıp kullanmamada henüz kararsızız. Biz ilk albümü bir ön tanınma amacıyla yaptık ama etraftan bu şarkıları kullanmalısın diye tepkiler alıyoruz çünkü gerçekten hepsi güzel dinlenmeye değer şarkılar. Şu anda diğer şarkılarımı yazmaya devam ediyorum. Dört tanesi bitti ve geriye yazacağım şarkılar ile stüdyo aşamaları kalıyor. Stüdyoda ise alt yapıları hazırlamaya başladık. İnşallah yakında bununla ilgili ortaya daha net şeyler çıkacak.
İkinci albümün çıkacağı tarih belli mi?
B.A.: Tam olarak belli bir tarih yok ama ben bu albümün yılbaşına doğru çıkacağını ümit ediyorum.
Belçika’da şarkıcılıkla kariyer yapılacağını düşünüyor musun?
B.A.: Öncelikle bunun çok güzel bir soru olduğunu belirtmek istiyorum. Gördüklerime bakarak, Belçika’da şarkıcılıkla ilgili kariyer yapabilmenin çok zor olduğunu söyleyebilirim. Şahsen Türkiye’ye geçiş yapmadan, burada çok iyi bir şekilde parlayabileceğine inanmıyorum. Çevremde çok değerli müzisyenler var. Mesela bir Kenan Erer var. Yıllardır bu sahnelerde şarkı söyler ve gerçekten ben her hafta onu dinlemekten büyük zevk alırım. Mesela Gülabi Kubat var. Yıllardır bu işin içinde. Ama insanlar her zaman projelerini hayata sokamıyorlar. Burada biraz önce konuştuğumuz gibi buradaki sanatçılara verilmesi gereken destek verilmiyor. Çünkü çalışan bir insan kendi maaşından, ailesinden ve evinden kısıp bir albüm yapamaz. Sağ olsunlar bu konuda çevremdeki ağabeylerim ve dostlarım bana çok yardımcı oldular ve ben bu konuda çok rahat bir şekilde albümümü çıkartabildim. Ama sonuçta herkesin burada bir çevresinde ağabeyleri yok. O yüzden insanların, derneklerin, mekanların, büyüklerimizin buradaki sanatçılara daha iyi destek olmaları lazım. Bir sanatçı projesiyle bir derneğe gittiği zaman, o dernek ona “Ya kardeşim biz böyle şeylerle ilgilenmiyoruz” dememesi lazım. En azından bu projenin bir yerinden tutması lazım. Ya değilse, toplum sanatsız kalır. Ve sanatsız kalan bir toplumun, hayat damarlarından biri kopmuş olur.
En beğendiğin müzik türü hangisi?
B.A.: Beğendiğim müzik türleri arasında popüler Türk müziği var. Aynı zamanda cazı da beğeniyorum. Bunlar dinlerken zevk aldığım müzik türleri.
En beğendiğin şarkıcılar kim?
B.A.: Beğendiğim şarkıcılar başında tabi ki her Türk insanının olduğu gibi Sezen Aksu geliyor. Gökhan Türkmen’i de son zamanlarda artık çok beğeniyorum. Kendi arkadaşım Tugay var onu da çok beğeniyorum. Sözlerini Falcon yazıyor. Gerçekten onun şarkılarını seve seve dinliyorum. Bunun dışında yabancı olarak Alicia Keys’i çok beğeniyorum.
Müziğin dışında nelerle uğraşıyorsun?
B.A.: Müziğin dışında çok güzel bir toplulukla birlikte bir tiyatro oyunu hazırlıyoruz. Mustafa Çampaşalı ve Hüseyin Umaysız’ın yönettiği ve çok değerli arkadaşların bulunduğu Tiyatro Antract adında tiyatro grubunda yer alıyorum. Ben Türkiye’de yaşadığım dönemlerde bir televizyon tecrübesine sahip olmuştum ve aynı zamanda tiyatro okulu mezunuyum. Burada onlarla birlikte olmak istedim ve sağ olsunlar beni kırmadılarr. Şu anda çok güzel ve sıcak bir şekilde çalışmalar yapıyoruz. Çok yakın bir zamanda Molière’in ‘Cimri’ isimli oyununu sergileyeceğiz. Bu konuda da gerçekten bir desteğe ihtiyacımız var.
Sevenlerine vermek istediğin mesaj var mı?
B.A.: Sevenlerime değil de bana destek gösteren, benden bir şey bekleyen ya da benim yaptığım müzikten zevk alan insanlara yapacağım yeni çalışmalarda, yeni albümde, sahne aldığım mekanlarda beni yalnız bırakmamalarını ve bana inanmalarını istiyorum.
Röportaj/Fotoğraflar: Cafer Yıldırımer