Belçika’da doğma büyüme müzisyenlerden Bayram Türkmen, Brüksel’in eşsiz mekanlarından Marpuç Cafe’de Yenivatan’a verdiği röportajda çok önemli konulara değindi.
Belçika’da müzik yapan sanatçılardan Türkiye’deki sanatçılara kadar birçok konuğa değinen yetenekli müzisyen, Belçika’da daha kaliteli işlerin yapılabilmesi için müzisyenler derneğinin mutlaka kurulması gerektiğini vurgu yaptı.
İşte röportaj:
BAYRAM TÜRKMEN KİMDİR?
B.T.: “1982 Brüksel doğumluyum. Okul eğitimini dördüncü sınıfta bıraktım çünkü sanatsal uğraşları daha çok seviyordum. Müzik eğitimi aldım. İki sene özel piyano konservatuarında ders aldım. Bağlamı öğrendim. Aslında müzipe altı yaşında başladım. 12-13 yaşında çeşitli gruplarda bağlama çaldım. Zamanla bağlamayı ilerlettim. Bu konuda değerli hocalardan ders aldım. Daha sonra daha farklı enstrümanlar kullanmaya başladım. Kaval, ney, gitar gibi enstrümanlara yöneldim. Kemanı da az bir şey çalabiliyorum. Buzikiyi de çaldım. Yavaş yavaş bütün enstrümanlarla tanıştım diyebilirim.”
SENDE BU MÜZİK AŞKI NASIL BAŞLADI?
B.T.: “Babam Brüksel’de bir ikinci el pazarında gezerken bir saz satın alıyor ve eve getiriyor. Kardeşime “Bak sana saz getirdim, öğrenirsin” diyor. Bu şekilde bizim ev müzikle tanışmış oldu. O dönemlerde video kasetler baya meşhurdu. Televizyona bir sanatçı çıktığı zaman onu kasete kayıt ederdim ve kayıttan sonra kaseti başa sardırıp, nasıl müzik yaptıklarını dikkatlice izlerdim. Bu şekilde müziğe kendi kendime başladım. Daha sonra eş, dost, arkadaş derken, öğretmenlerle bu işe başladık.”
DAHA ÖNCE MÜZİKLE İLGİLİ HANGİ PROJELERDE YER ALDIN?
B.T.: “İlk olarak Neşet Ertaş projesinde yer aldım. O projede oğlum da yer aldı. Belçika’daki değerli müzisyen arkadaşlarla beraber bir klip çektik. Sağ olsun Mehmet Kandemir ağabeyim, o klipte ilk sırayı bana verdi. Buna ilk sahneye Bayram daha iyi yakışır diyerek kendisi karar vermiş. İkinci projemde ise müziği bana ait olan değerli Fakı Edeer’in yazdığı “Gurban Olduğum” isimli eser oldu. Bu projede de İstanbul’daki çok değerli müzisyenlerle çalıştım. Hatta İbrahim Tatlıses’in bağlamacısı da projede yer aldı.”
GELECEKTE NE TÜR PROJELER VAR?
B.T.: “Şu an bir Arap projesiyle meşgulüm. Zaman zaman, Arap kökenli sanatçılara alt yapılar hazırlıyorum. Onlara müzisyenleri yönlendiriyorum. Onların istedikleri bölümleri önce kendim işletikten sonra hangi müzisyenlerle çalışmaları gerektiği konusunda onlara yardımcı oluyorum. Hangi stüdyoda hangi eser ne şekilde güzel çalınır onları iyi biliyorum ve onlara bu konuda lojistik destek sağlıyorum. Arap kökenli çok dostum olduğu için Türklerin ve Arapların yer aldığı bir projenin üzerindeyim. Bu proje şu anda sona doğru yaklaştı. Ancak bu proje için klip çekimi yapılacak mı yapılmayacak mı henüz belli değil.”
SENCE BELÇİKA’DAKİ MÜZİK PİYASASI NE DURUMDA?
B.T.: “Bence Belçika’daki müzik piyasası normal bir seviyede. Belli ki, herkes ekmeğinin peşinde. Bence bu piyasayı biraz geliştirmek gerekiyor. Müzikal ortama değer veren kitleye iyi ulaşmak lazım. Örneğin Sazz N Jazz’ın yaptığı gibi. Türkü evlerinin fazlalaşması lazım. Türküye gönül vermiş insanlar gelip o türkü evlerinde rahat bir şekilde sanatçıya değer vermeli. Bunun bu şekilde ileriye gitmesi özellikle bizim açımızdan çok önemli. Dahası, gelecekte müzisyen olmak isteyenler için de önemli.”
BELÇİKA’DAKİ TOPLUM SANATÇILARINA DEĞER VERİYOR MU?
B.T.: “Bence bu toplum sanatçılarına değer veriyor ama kısıtlı bir şekilde. Fazlasını vermiyor. Bu verilen değer çok kısa süreli diyebilirim. Aslında sanatçılar hakkettiği değeri göremiyor. Bu açıdan toplumumuzdan çok şey bekliyoruz.”
BELÇİKA’DAKİ SANATÇILAR ARASINDA KOPUKLUK VAR MI SENCE?
B.T.: “Bence bir kopukluk var. Hatta bir eksiklik de var. Bence bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için bir derneğin açılması lazım. Ne kadar müzisyen varsa hepsini o derneğe toplayıp, herkesi eşit tutarak, herkesin birbiriyle işbirliği yapmasını sağlamalı. Bu şekilde kimse kimseyi küçük görmez. Bu dernek sayesinde organizasyonlar ve konserler düzenlenebilir. Derneğe herkesi üye yapmalı ve etkinlik olduğu zaman üyelerini orada toplayabilmeli. Bu şekilde sanatçılara çok iyi bir destek olur. Bu alanda boyut değişir ve sanatçı toplumun içinde daha iyi bir değere sahip olur. Bu şekilde herkes kazanır. Hem sanatçılar kazanır hem de aynı zamanda ileriye yönelik önemli bir yatırım olur. Toplumumuz bu yapılacak etkinliklerden faydalanırlar ve sonuç itibariyle kazanan toplum olur.”
BELÇİKA’DAKİ SANATÇILARLA TÜRKİYE’DEKİ SANATÇILAR FARKLI MI?
B.T.: “Türkiye’deki sanatçılarla aslında pek bir farkları yok. Sadece buradaki sanatçılar televizyona çıkamıyorlar çünkü televizyonlar Türkiye’de. ATV, Show TV, TRT vs gibi kanallarda yer alabilmek için Türkiye’de olmak lazım. Biz burada doğmuşuz, burada büyümüşüz, o kanallar burada olmadıkları için televizyonlarda yer alamıyoruz. Ama inanın burada yapılan müziğin, Türkiye’de yapılan müzikle aynı boyutta olduğunu düşünüyorum. Hatta buradaki müziğin daha ileriye gidebilecek kapasitede olduğunu düşünüyorum.”
MÜZİĞE ATILMAK İSTEYEN GENÇLERE NELER TAVSİYE EDERSİN?
B.T.: “Müziğe atılan gençler bu işe iyi hocalarla başlasınlar. Doğru işler yapabilmek için iyi eğitim şart.”
SENİ BUGÜNE KADAR DESTEKLEYENLERE NELER SÖYLEMEK İSTERSİN?
B.T.: “Beni bugüne kadar destekleyen herkese çok teşekkür ederim. Onların destekleri sayesinde bugünlere geldim. Beni desteklemeye ve izlemeye devam etsinler çünkü onlar için güzel projelere imza atacağım.”
Röportaj/Fotoğraf: Cafer Yıldırımer