Avrupa Komisyonu Türkiye’nin 2013 Yılı İlerleme Raporu ile diğer aday ve potansiyel aday ülkelerdeki gelişmelerin değerlendirildiği “2013-2014 Genişleme Stratejisi Belgesini” Kurban Bayramının ikinci gününde 16 Ekim 2013 tarihinde yayımlamıştır. Bayramların bizim kültürümüzde çok özel bir yeri vardır. Bayramlar milletimizin eşsiz ilham kaynakları, sevgiye, barışa, dostluğa, kardeşliğe, birlik ve beraberliğe açılan kapılardır. Bu nedenle, “değerler birliği” olan Avrupa Birliği’nden Raporun yayımlanma tarihini değiştirmesini talep etmiştik, ancak diğer aday ülkeler ve Komisyonun çalışma takviminden dolayı bu mümkün olmadı. İlerleme Raporu’na ilişkin değerlendirmemizi Bayram süresince paylaşmamamız esasen bu duruma verdiğimiz tepkinin bir tezahürüdür. Bu vesile ile Rapor’un ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz ve Avrupa Birliği sürecimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz. Raporun İngilizce nihai metnine ve Bakanlığımız tarafından hazırlanan Türkçe tercümesine www.ab.gov.tr uzantılı Bakanlığımızın internet sitesinden ulaşmak mümkündür.
İLK KEZ BİR FASLIN AÇILMASI İLERLEME RAPORU’YLA İLİŞKİLENDİRİLDİ
Bu Rapor 1998 yılından bu yana Türkiye için hazırlanan 16. İlerleme Raporu’dur ve geçmiş yıllarda yayımlanan raporlardan farklı bir özelliğe sahiptir. 25 Haziran 2013 tarihinde toplanan Genel İşler Konseyi, 22. Fasıl Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu faslının açılması konusunda mutabık kalmış, ancak Hükümetlerarası Konferansın tarihinin İlerleme Raporundan sonra belirleneceğini ifade etmiştir. Bir faslın müzakerelere açılmasının İlerleme Raporuyla ilişkilendirilmesi sadece Türkiye’nin katılım süreci açısından değil, Avrupa Birliği’nin Genişleme Politikası açısından da bir ilktir. İlerleme Raporu’nda 22. Faslın açılmasını engelleyecek herhangi bir husus bulunmaması Türkiye’nin reform sürecindeki kararlılığının en önemli göstergesidir.
BİLGİLENDİRMELERİMİZ VE YOĞUN TEMASLARIMIZ SONUÇ VERDİ
İlerleme Raporu yayımlanmadan önce Bakanlığımız, diğer ilgili Bakanlık ve birimlerimizle koordineli bir şekilde Komisyonu mutat olarak bilgilendirmiştir.
Nitekim son dakikaya kadar devam eden bu bilgilendirmelerimizin ve uyarılarımızın bir kısmının bazı hataları düzelttiğini de müşahede ettik. Rapor yayımlandıktan sonra da katılmadığımız alanlarda, Avrupa Birliği Bakanlığı koordinasyonunda ve ilgili tüm kurumlarımızın katkısıyla bir değerlendirme yaparak görüşlerimizi Komisyon’un dikkatine getireceğiz. Biz müzakere sürecinde Avrupa Komisyonu’nu en yakın müttefikimiz olarak görüyor ve Komisyon’un müzakerelerdeki yapıcı tutumunu devam ettireceğine samimiyetle inanıyoruz. Bu nedenle her yıl olduğu gibi bu yıl da Rapor’un içerisinden makul ve yapıcı eleştirileri dikkatle not edecek, eksikliklerimizi gidermek için hassasiyetle hareket edeceğiz.
İLERLEME RAPORLARI KARNE DEĞİLDİR
Ancak şunun da peşinen bilinmesi gerekir ki İlerleme raporları Türkiye için bir karne değildir. Hükümetimize karne verecek yegâne makam millettir. Türkiye her konuda kendi hedeflerini ortaya koyuyor ve o hedeflere ulaşmak için canla başla mücadele ediyor. Bu yıl, AB ile bağlarımızı kuran Ankara Anlaşmasının 50’inci yılını geride bıraktık. Avrupa Birliği her şeye rağmen, Cumhuriyetimizin demokratikleşme ve çağdaşlaşma idealleri açısından yarım asır boyunca Türkiye’ye önemli bir yol haritası çizmiştir.
AB SÜRECİ AK PARTİ DÖNEMİNDE SOMUT KAZANIMA DÖNÜŞMÜŞTÜR
AB birçok karanlık dönemde Türkiye’nin pusulası olmuş ve entegrasyon süreci sayesinde Türkiye’nin muasır medeniyet yönünden sapması engellenmiştir. Bu çerçevede AK Parti dönemi Türkiye için Avrupa Birliği sürecinin gerçek bir kazanıma dönüştüğü, AB üyeliğinin somut ve gerçekleştirilebilir bir hedef haline geldiği bir dönem olarak anılmayı çoktan hak etmiştir. Bugün de Hükümetimiz ileri demokrasi hedefleri bağlamında reformlarla şekillenen AB sürecinde kararlılıkla ilerlemeye devam etmektedir. Hükümetimizin bu reform kararlığı sayesinde Avrupa Birliği sürecinde geçmişte yaşanan tren kazaları unutulmuştur.
TÜRKİYE AB STANDARTLARINA EN YAKIN OLDUĞU NOKTADA
Bugün Türkiye’nin demokratikleşme, insan hakları ve ekonomik gelişmişlik bakımından ulaştığı nokta hiç tartışmasız Avrupa Birliği standartlarına en yakın olduğu noktadır.
Bu tespitin genel olarak 2013 yılı İlerleme Raporu’nun lafzına ve ruhuna yansıtılmış olması da memnuniyet vericidir. Hükümetimizin farklı alanlarda yürüttüğü kapsamlı reform çalışmaları İlerleme Raporuna olumlu yansımış, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı Demokratikleşme Paketi’nden övgüyle bahsedilmiştir.
REFORM KARARLILIĞININ TESCİL BELGESİ
Bu noktada Avrupa Birliği’nin 2013 Türkiye İlerleme Raporu’nun, Türkiye’nin reform kararlılığının tescil belgesi olarak da nitelendirilmesi yanlış olmayacaktır. 2013 Türkiye İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin gerçekleştirdiği reformların AB tarafından tasdik ve takdir edilmesi hususunda da bir “ilerleme” belgesi olduğu anlaşılmaktadır. İlerleme Raporunda da belirtildiği üzere, Hükümetimiz demokratikleşme sürecine ve reformlara bağlıdır. 11 yıldır aralıksız süren reform ve değişim perspektifimiz bundan sonra da aynı kararlılıkla devam edecektir. Türkiye, değişiyor, gelişiyor, kabuk değiştiriyor. Yargı alanında gerçekleştirilen köklü reformlar bu değişimin en önemli itici gücünü oluşturuyor. İlerleme Raporunda da 3. Ve 4. Yargı Reformu Paketlerinin olumlu etkisine vurgu yapılmaktadır. Farklı kesimlere yönelik Hükümetimizin attığı cesur adımlardan övgüyle bahsedilmektedir.
ÇÖZÜM SÜRECİ VE DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ
Hükümetimizin Çözüm Süreci’ne yönelik tarihi girişimleri dönüm noktası olarak addedilmiş, kültürel alanda kaydedilen ilerlemelerin altı çizilmiştir. Hükümetimiz azınlık hakları konusunda da hiç şüphesiz Cumhuriyet tarihinin en cesur ve özgürlükçü iktidarıdır ve bu yönde attığımız adımlar İlerleme Raporunda altı çizilen önemli hususlardan biridir. Her zaman vurguladığımız üzere Türkiye bu reformları AB için değil kendi vatandaşının iyiliği ve esenliği için yapmıştır, yapmaya devam edecektir. Ülkemizdeki bütün inanç kesimlerinin sorunları bizim sorunumuzdur. İşte onun için, samimiyet içinde sorunları çözmenin, yüzyıllardır devam eden meseleleri artık bir çözüme kavuşturmanın mücadelesini veriyoruz. Düşünce, vicdan ve din özgürlüğünde yarattığımız geniş alanlar halkımızın özgürce nefes almasına izin vermektedir. Devletin farklı inanç gruplarıyla artan diyaloğu AB tarafından da kabul edilmiştir.
Bu kapsamda din dersleri daha kuşatıcı, toplumun tüm kesimlerinin taleplerine cevap verebilecek bir düzeye taşınmıştır. Din özgürlüğü ve eğitimle ilgili olarak azınlıklara yönelik uygulamalardaki ilerlemeler olumlu karşılanmıştır. Raporda Hükümetimizin mülkiyet hakları ve mülklerin geri iadesi alanında da yapıcı bir yaklaşım sergilendiğinin altı çizilmiştir. Cumhuriyet tarihimiz boyunca mülkiyet hakları konusunda en büyük hassasiyeti hükümetimiz göstermiştir. Hakların iadesi konusunda ciddi bir çalışma sergiledik. Şu anda kadar bu kapsamda 250’den fazla iade yaptık. Toplam tutarı yaklaşık 2.5 milyar liralık mülkü hak sahiplerine teslim ettik. En son Demokratikleşme Paketi kapsamında Mor Gabriel Manastırı arazisinin manastır vakfına iadesine ilişkin kararla, Süryani vatandaşlarımıza önemli bir hakkını teslim ediyoruz. Bu yıl yayımlanan İlerleme Raporunda Türkiye’nin farklı anlarda gerçekleştirdiği önemli reformların altının çizilmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Bununla birlikte, esasen geçmiş yıllardaki raporlarda da görüldüğü üzere, neredeyse her konu başlığında atılan olumlu adımların ardından eleştirilerin ve ilerleme kaydedilmesi gereken alanların sıralandığı da görülmektedir.
AB ÜLKELERİNİN İLERLEME RAPORU YAYIMLANSA…
Bugün AB üyesi ülkelerin de İlerleme Raporu yayımlansa, onların da adım atması, reform yapması gereken pek çok alanın tespit edileceği aşikardır. Hatta bugünkü koşullarda reform hızı ve kararlılığı bakımından halihazırda AB üyesi olan birçok ülkenin Türkiye’nin gerisinde kalacağı açıktır. Raporda yer alan yapıcı eleştiriler önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmalar açısından bize yol gösterici olacaktır. Rapor’da Türkiye’de sivil toplumun artan hareket alanından, canlı ve aktif vatandaşlık temelinde bir sivil toplum hareketinden bahsedilmesi önemli bir değerlendirmedir. ‘DEVLETİN MİLLETİ’NDEN ‘MİLLETİN DEVLETİ’NE 11 yıldır attığımız adımlarla Türkiye’de artık ‘devletin milleti’ anlayışından ‘milletin devleti’ anlayışına geçilmiştir. 2013 yılı İlerleme Raporu’nun genel olarak bu gerçeği teslim ettiğini düşünüyoruz.
ŞİDDET HAK ARAMA YOLU DEĞİLDİR
Bu noktada şiddet yoluyla, illegal metodlarla ülkemizin ve milletimizin huzuruna kast eden çabaların asla bir hak arama mücadelesi olarak görülemeyeceğinin vurgulanmasında fayda mülahaza ediyoruz.
CUMHURBAŞKANIMIZIN VE BAŞBAKANIMIZIN UZLAŞMACI ROLÜ
Cumhurbaşkanımız da Başbakanımız da devletimizin bütün kurum ve kuruluşları da demokratik taleplerin hayata geçirilmesi noktasında son 11 yılda son derece “uzlaşmacı” ve “uzlaştırıcı” bir rol üstlenmiştir. Ülkemizde ifade ve basın özgürlüğü alanında tarihin en şeffaf ve özgürlükçü atmosferi yakalanmıştır ve bu atmosferi daha da güçlendirmek için Hükümetimiz gerekli adımları atmaya devam edecektir.
REFROMLARI DANIŞARAK, EN GENİŞ KATILIMLA GERÇEKLEŞTİRİYORUZ
Çıkardığımız her yasa, gerçekleştirdiğimiz bütün reformlar en geniş manada milletimize danışılmak suretiyle hayata geçmiştir ve bundan sonra da aynı katılımcı anlayışla Hükümetimiz bu reformları hayata geçirmeye devam edecektir.
TÜRKİYE YÜK OLMAYACAK, YÜKÜ PAYLAŞACAK
Raporun Ekonomik Kriterlere ilişkin bölümünde Türkiye’nin Kopenhag kriterleri çerçevesinde işleyen bir piyasa ekonomisi olduğunun altı çizilmekte, ülkemizin Gümrük Birliği sayesinde AB’nin rekabet gücünün değerli bir bileşeni olduğu vurgulanmaktadır. Küresel krize rağmen son 11 yıldır ekonomimizin sergilediği başarı İlerleme Raporuna da yansımıştır. Bu çerçevede özellikle istihdamda yaşanan ciddi artışa dikkat çekilmiştir. Raporun nispeten daha az tartışılan fakat Türkiye’nin AB sürecinin en önemli boyutlarından biri olan Üyelik Yükümlülüklerini Üstlenebilme Yeteneği bölümü de AB’ye uyum sürecindeki kararlı duruşumuzu yansıtmaktadır. Son İlerleme Raporundan bu yana fasıllar itibarıyla 33 müzakere faslının 32’sinde ilerleme kaydedilmiş olduğunun AB tarafından bir kez daha teyit edilmesi önemle not edilmelidir. Bu bağlamda, reform mutfağı olarak gördüğümüz Bakanlığımızın toplumsal yaşamı ilgilendiren her konuda ne kadar etkili çalıştığının da teyit edildiği düşünülmektedir. Gündelik hayatımızı doğrudan etkileyen pek çok konuda kritik adımlar attık. İktidara geldiğimiz 2002 yılından bu yana AB uygulamalarıyla paralellik sağlamak amacıyla çıkarılan 2000’e yakın mevzuata ek olarak, son bir yıl içerisinde AB’ye uyum amaçlı yaklaşık 180 mevzuat çıkardık. Ayrıca yapılan çeşitli düzenlemeler sayesinde birçok faslın açılış ve kapanış kriterini yerine getirdik, fasılların açılması/kapanmasının önündeki teknik engelleri kendi adımıza ortadan kaldırdık. Bütün bu gelişmelere rağmen, müzakere sürecinde yaşadığımız tıkanıklığın tarafımızca anlaşılması mümkün değildir.
MÜZAKEREDEKİ TIKANIKLIĞIN SORUMLUSU BAZI ÜYE ÜLKELERİN TAVIRLARI
Nitekim bu yıl Avrupa Komisyonu da müzakere fasıllarındaki çalışmaların üye ülkeler arasında mutabakat olmaması nedeniyle birçok kez sekteye uğradığının altını çizmiştir. Dolayısıyla Komisyon da artık müzakere sürecinde yaşanan tıkanıklığın, Türkiye’nin teknik eksikliklerden değil, bazı üye devletlerin süreçteki belirsiz siyasi tavırlarından kaynaklandığını kabul etmiştir. Raporda ayrıca Türkiye-AB ilişkilerinin potansiyelini tam anlamıyla kullanmanın en iyi yolunun aktif ve güvenilir bir katılım müzakeresi çerçevesinde mümkün olduğu belirtilerek, müzakerelere ivme kazandırılması gerektiği vurgulanmıştır. Bu çerçevede bizim için en öneli husus artık Komisyonun da 23. ve 24. Fasılların biran önce müzakerelere açılması gerektiğinin altını çizmesidir. Yargı Reformu Stratejisi ve Yolsuzlukla Mücadele Stratejisinin kabul edilmesi ile Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun kurulması gibi bu fasıllar açısından çok kilit adımları atmamıza rağmen, 2006 yılında tarama süreci tamamlanan bu fasılların açılış kriterlerinin hala tarafımıza iletilmemesi şüphesiz kabul edilemez bir durumdur. Nitekim Avrupa Komisyonu yetkilileri de bu haksızlığa daha fazla sessiz kalamayarak, açılış kriterlerinin bir an önce Türkiye’ye iletilmesi konusunda çağrı yapmaktadır. Komisyon’un üye ülkelere çağrıda bulunması önemli bir gelişmedir. Biz bazı üye ülkelerin içinde bulunduğu akıl tutulmasından biran önce kurtulmasını ve diğer fasıllar üzerindeki siyasi blokajları da en kısa sürede kaldırarak ilişkilerimizin daha sağlıklı bir zemine taşınmasını bekliyoruz.
KIBRIS’TA ÇÖZÜMDEN KAÇAN TARAF OLMAYACAĞIZ
Kıbrıs meselesinde bizler BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde adil, kapsamlı ve uygulanabilir bir çözüm bulma yolunda tüm desteğimizi sürdürmekteyiz. Türkiye asla masadan kalkan, çözümden kaçan taraf olmamıştır, olmayacaktır. Hükümetimizin her türlü muhalefete rağmen attığı cesur adımları, karşı taraftan da bekliyor, barışın bu sefer de ekonomik kriz nedeniyle iç kamuoyunda pazarlık konusu yapılmamasını ümit ediyoruz.
VİZESİZ AVRUPA HAKKIMIZIN SONUNA KADAR TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ
İlerleme Raporunda Geri Kabul Anlaşmasının imzalanmasının önemi vurgulanmakta ancak Komisyonun hazırladığı yol haritasının ülkemiz açısından taşıdığı hassasiyetlere değinilmemektedir.
Biz bu konuda adım atmak istiyoruz. Ancak, vize diyalogunu savunan birçok üye ülkenin Avrupa Birliği Adalet Divanında geçtiğimiz günlerde karara bağlanan Demirkan Davasında vizesiz seyahate karşı müdahil olduğunu üzülerek izledik. Türk vatandaşlarının AB’ye vizesiz girişi Türk halkının hakkıdır. Biz haklılığımızın farkındayız ve 50 yıl önce imzaladığımız Ankara Anlaşması’nın neden, niçin, ne istikamette imzalandığını biliyoruz. Bu Anlaşmadan doğan haklarımızın sonuna kadar takipçisi olacağız. Netice olarak bu yıl ülkemizde kaydedilen gelişmelerin ve yapılan köklü reformların İlerleme Raporunda büyük ölçüde karşılık bulmasından memnunuz Biz doğru bildiğimiz yolda “Durmak Yok, Reforma Devam” parolasıyla ilerlemeye devam edeceğiz.