(AA) – Avrupa Birliği’nin (AB) kurumsal olarak PKK ve FETÖ terör örgütleri ile mücadele konusunda özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye’ye destek açıklamaları oldukça cılız kalırken, birçok Avrupa ülkesi topraklarında her iki örgütün faaliyetlerine göz yummaya halen devam ediyor.
PKK, 2002 yılından beri AB’nin terör örgütü olarak tanımlanmış örgütler listesinde yer alsa da, örgüt, özellikle Türkiye’den zamanında yoğun göç alan Almanya, Belçika, Avusturya ve Fransa gibi ülkelerde siyasi ve ekonomik ayrıcalıklardan faydalanıyor.
En son geçtiğimiz hafta, Brüksel Soruşturma Dairesi’nin, terör faaliyetlerinde yer almanın yanı sıra, “çocuk yaştakilerin kaçırılması, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve ölüm tehdidinde bulunmak”la suçlanan PKK üye ve yöneticilerinin yaptıklarını “terör eylemi” yerine “silahlı mücadele” kapsamında değerlendirmesi PKK’nın Avrupa’da gördüğü “ayrıcalıklı muamele” tartışmalarını yeniden beraberinde getirdi.
Aynı şekilde AB üye ülkelerinde eğitim kuruluşu, medya ve şirketlerle faaliyet gösteren FETÖ’ye resmi mecralardan açık ve gizli destek 15 Temmuz darbe girişimi sonrası dahi devam ederken, özellikle Türkiye’den kaçan FETÖ üyeleri başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesine yerleşmiş durumda. Nitekim, Alman Adalet Bakanı Heiko Maas, geçtiğimiz hafta FETÖ’nün firari savcıları Zekeriya Öz ve Celal Kara’nın Türk adli makamlarının taleplerine rağmen Türkiye’ye iade edilmeyeceğini açıklamıştı.
Belçika
Belçika, terör örgütleri PKK, DHKP-C ve FETÖ’nün Avrupa’da en aktif olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Çok sayıda PKK bağlantılı derneğin bulunduğu ülke, terör örgütünün televizyon ve radyo kanallarına da ev sahipliği yapıyor. PKK’nın Avrupa’daki elebaşlarından Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal’ın yanı sıra çok sayıda terör suçlusu da Belçika’da rahatça hareket ediyor.
Sık sık gösteriler düzenleyen terör örgütü yandaşlarının PKK’yı simgeleyen bez parçaları taşımasına hiçbir şekilde müdahale edilmiyor.
18 Mart’ta yapılan AB-Türkiye Zirvesi öncesi, zirvenin yapıldığı AB Konseyi binasının arkasına çadır kurması için izin verilen PKK, sık sık Türkiye karşıtı eylemler düzenliyor.
Son olarak Brüksel Soruşturma Dairesi, terör faaliyetlerinde yer almanın yanı sıra, “çocuk yaştakilerin kaçırılması, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve ölüm tehdidinde bulunmak”la suçlanan PKK üye ve yöneticilerinin yaptıklarının “terör eylemi değil silahlı mücadele” olduğuna hükmetmişti.
Federal Savcı’nın itiraz ettiği davada, Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar’ın da aralarında bulunduğu 36 kişi yargılanıyor. 2010 yılında başlayan soruşturmada halen yargılama sürecine geçilmemesi Belçika’nın oyalama çabası olarak değerlendiriliyor.
Sabancı suikastından aranan Fehriye Erdal’ın yanı sıra DHKP-C yöneticilerini de ağırlayan Belçika’da, FETÖ üyeleri ise geniş bir özgürlük alanına sahip. FETÖ’yle açıktan bağlantısı bulunan 60’tan fazla dernek ve kuruluş ülkede faaliyetlerini yürütüyor.
Belçika her ne kadar darbe girişimini kınasa da, FETÖ üyelerine karşı önlem almadığı gibi, örgüte tepkilerini dile getiren onlarca Türk vatandaşı da polise ifade vermeye çağrıldı.
Öğrenci kaybeden FETÖ okullarının yerel hükümetlerce desteklemesinin gündemde olduğu ülkede, örgütle bağlantılı binalar da polis tarafından korunuyor. Ülkede, Türkiye’den kaçan çok sayıda FETÖ üyesinin de bulunduğu ve bu kişilerin zaman zaman toplantılar gerçekleştirdiği biliniyor.
FETÖ ve PKK üyeleri, Avrupa Parlamentosu (AP) toplantılarına da rahatça katılıyor. Kırmız bültenle aranan PKK’lı Zübeyir Aydar’ın yanı sıra alt düzey FETÖ üyeleri de Türkiye ile ilgili oturumlara katılıyor. Haklarında yakalama kararı olmasına rağmen, teröristlere müdahale edilmiyor.
Almanya
Başbakan Angela Merkel’in 15 Temmuz darbe girişimini kınayan bir açıklamada bulunmasına karşın Almanya’da bugüne kadar FETÖ’nün Almanya yapılanması işadamları dernekleri ve okullarına karşı herhangi bir müeyyide baskı veya inceleme yapılmadı.
Adalet Bakanı Heiko Maas, Türkiye’den FETÖ ile ilgili iade taleplerini siyasi gördükleri gerekçesiyle işleme dahi almayacaklarını bildirdi.
Almanya’nın AB işlerinden sorumlu bakanı Michael Roth ise Türkiye’de takibata uğrayan, özellikle akademisyen ve gazetecilere iltica hakkı imkanı verilebileceğini ifade etti.
Almanya Anayasa’yı Koruma Dairesi ve ilgili emniyet birimleri FETÖ’nün Almanya’daki yapılanmasının izlenmediğini açıkladı.
FETÖ yapılanmasını anlatmak üzere Berlin’e gelen TBBM Dışilişkiler Komisyonu heyeti muhataplarının delil ve belge olması halinde FETÖ ile ilgili işlem yapabileceklerini söylediklerini anlattı.
Almanya, NATO müttefiki Türkiye’nin ısrarlı taleplerine rağmen terör örgütü PKK’ya karşı ciddi bir mücadele yürütmüyor, örgüte geniş bir faaliyet alanı tanıyor.
Son dönemde DEAŞ gibi terör örgütlerine karşı hukuk devletinin tüm imkanlarıyla mücadele eden Alman makamları, PKK’nın ülke genelinde çeşitli kültür dernekleri çatısı altında yasa dışı faaliyet göstermesine ise engel olmuyor.
Almanya İçişleri Bakanlığı, yakın dönemde DEAŞ ile bağlantılı dernekler, radikal dinci ya da aşırı sağcı yayın organları hakkında kapatma kararları alırken, bu hukuksal mekanizma bugüne kadar PKK ile bağlantılı dernekler ya da yayın organlarına karşı kullanılmadı.
Buna karşılık terör örgütü PKK’nın da Almanya içinde silahlı eylemden kaçınması, Almanya’nın çıkarlarına zarar verecek adımlar atmaması dikkati çekiyor.
Almanya’nın iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın (BfV) Haziran ayında açıkladığı resmi rapora göre, terör örgütü PKK’nın Almanya’da 14 binden fazla üyesi bulunuyor.
1993 yılında Almanya’da yasaklanmasına rağmen PKK, o tarihten bu yana kurduğu çeşitli dernekler ve bunların çatı kuruluşu NAV-DEM aracılığıyla, kültürel etkinlik kisvesi altında propaganda faaliyetleri yürütüyor, haraç topluyor, örgüte eleman temin ediyor.
PKK’nın Almanya’daki faaliyetlerini, ülke genelinde belirlenen 31 alandan sorumlu 4 bölge yöneticisi yönlendiriyor.
BfV’nin tahminlerine göre, PKK’nın 2015 yılında Almanya’da topladığı paranın miktarı 13 milyon avroyu geçiyor. Gözlemciler, toplanan haraçlar, uyuşturucu ve diğer yasa dışı gelirleriyle birlikte PKK’nın Almanya’da elde ettiği mali kaynağın büyüklüğünün çok daha fazla olduğunu tahmin ediyor.
PKK yanlılarının propaganda faaliyetlerini, gösterilerini yasaklamayan Alman makamları, terör örgütü mensuplarının Avrupa’daki yandaşlarının da katıldığı büyük çaplı etkinliklerine de izin veriyor.
İç istihbarat servisinin raporuna göre, terör örgütünün 2015 yılı Mart ayında Bonn’da düzenlediği festivale 17 bin kişi, Eylül ayında Düsseldorf’ta düzenlenen etkinliğine ise yaklaşık 21 bin kişi katıldı.
Alman polisi, bu gösterileri engellemezken, bunlarda terör örgütü bayrağının kullanılmasına ise izin vermedi.
PKK’nın Almanya’da yasaklı olmasına rağmen faaliyet göstermesinde özellikle muhalefette bulunan Sol Parti’nin önde gelen milletvekillerinin verdiği desteğin de önemli rolü bulunuyor.
Son dönemde PKK ve PYD’yi, Suriye’de DEAŞ’a karşı savaşan tek güç olarak kamuoyunda parlatmaya çalışan Sol Parti milletvekilleri, Almanya’da PKK’ya yönelik yasağın kalkması için de yoğun bir propaganda yürütüyor.
İngiltere
İngiltere, diğer Avrupa ülkelerine nazaran resmi mecralarıyla PKK ve FETÖ’ya daha katı tavır alan ülkeler arasında yer almasına karşın özellikle İngiliz medyasında 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye’ye yönelik eleştirilerin ardı kesilmiyor.
İngiltere Başbakanı Theresa May’in 18 Temmuz’da yaptığı açıklamada, “İngiltere, Türkiye’nin demokratik olarak seçilmiş hükümetini ve kurumlarını güçlü bir şekilde destekliyor.” ifadelerini kullanmasına karşın İngiliz basınının, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’de yaşananları tam anlamadığı ve yanlı yayınlar ile haberler yaptığı görüldü.
Gazetelerin ve haber kanallarının çoğunun darbe girişimi sonucu insanların hayatlarını kaybetmesi ve yaralanması bilgisine vurgu yapmak yerine, “Türkiye’nin uzun süredir büyük bir ayrışma içerisinde olduğu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı zorlu günlerin beklediği” yorumlarına yer verdiği dikkati çekti.
Ekonomi ağırlıklı haberlerin yer aldığı Financial Times (FT) gazetesi ise geçen hafta sonu, Türkiye’deki gelişmelere yarım sayfa ayırdı. “Kürtlere yönelik gözaltılarla Erdoğan’ın tasfiyesi yoğunlaştı” başlıklı haberde, “Gözaltılar, Cumhurbaşkanını eleştirenlere ve Cumhurbaşkanının yetkilerinin artırılması planına yönelik.” yorumu yapıldı.
İngiliz yayın kurumu BBC’nin Türkiye muhabirinin geçen hafta sonu kaleme aldığı, “Is Turkey still a democracy? (Türkiye hala bir demokrasi mi?)” başlıklı yazısı dikkati çekti.
İngiltere’nin başkenti Londra’da yaşayan Kürt kökenli vatandaşların sayıca çokluğu dikkate alındığında son dönemde protestoların arttığı görülüyor.
Son olarak AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker’in, London School of Economics (LSE) Üniversitesi’ndeki konuşması sırasında bir grup PKK sempatizanı sloganlar ve pankartlar açarak konuşmayı protesto ettiler. Üniversite yönetiminin protestoculara konferans boyunca müdahale etmemesi dikkati çekerken, Eker’in konuşması sıklıkla kesildi. Eker, soru almadan, sadece konuşmasını yaparak üniversiteden ayrıldı.
Diğer yandan, HDP’li vekillerin gözaltına alınmasıyla birlikte son birkaç gündür, İngiliz yayın kurumu BBC, İngiltere Başbakanlığı ve Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği önünde protesto gösterileri yapılıyor. Büyükelçilik önünde 4 Kasım’da yapılan gösteride, bir İngiliz polisi atılan cisimlerden birinin başına isabet etmesi sonucu hafif yaralandı.
PKK sempatizanlarının 5 Kasım Cumartesi günü yine Londra’da düzenlediği yürüyüş sırasında ise iki Türk vatandaşı darbedildi. Bu olayların çoğuna İngiliz polisinin seyirci kalması dikkati çekti.
PKK, 2001 yılından bu yana İngiltere’nin terör örgütleri listesinde yer alıyor.
Fransa
Fransa, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gecikmeden tepki veren ülkelerin arasında yer alıyor. Darbe girişiminin sabahı Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Marc Ayrault, mevkidaşı Bakan Mevlüt Çavuşoğlu ile telefonda görüşmüş, girişimi en sert şekilde kınadığını ifade etmişti. Ayrault, telefon konuşması sonrası Türk halkının olgunluğunu ve cesaretini tebrik eden bir bildiri yayımlamıştı.
Fransız hükümeti PKK konusunda da Almanya ve Belçika’ya nispeten daha katı bir politika izliyor. Geçtiğimiz Mart ayında Fransa Dışişleri Bakanlığı’ndan AA’ya yapılan açıklamada PKK’nın AB’nin terör örgütü listesinden çıkarılması girişimine karşı olduğunu vurgulamış “PKK’nın terör listesinde yer almasına neden olan tüm faktörler halen geçerliliğini koruyor.” yorumunda bulunulmuştu.
Fransa’daki medya kuruluşları ise PKK ve FETÖ’nün terör faaliyetlerini göz ardı eden yayınlar yapmaya devam ediyor. Ülkenin önde gelen gazetelerinden Le Monde, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’in darbedeki rolünü inkar ettiği bir makaleyi yayımlamış, sonrasında birçok medya kuruluşunda FETÖ’nün eğitim ve kültürel faaliyetlerini öne çıkartan yazılar yer almıştı.
Geçtiğimiz hafta HDP’ye düzenlen operasyon sonrası da Fransız medya kuruluşlarında Türkiye’yi eleştiren birçok yazı dizisi yayımlanmıştı. Le Monde’un hafta sonu ekinde yer alan “Gülen’den Kürt yanlısı partiye, Erdoğan’ın günah keçileri” başlıklı bir makalede FETÖ ve PKK’ya yönelik operasyonlar hükümetin baskı kurma yöntemleri gibi aktarılmıştı. La Croix gazetesi “Kürtler Türkiye’de tutuklanması günlük bir mesele haline geldi” başlıklı bir haber yayınlamıştı.
HDP’ye düzenlen operasyon sonrası Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği ve Nantes Başkonsolosluğu’na PKK yanlıları tarafından molotof kokteyli atılırken henüz hiçbir fail yakalanmadı. Saldırılar dışında Paris ve Marsilya’da PKK yanlıları Türk elçiliklerine yürürken Paris’te göçmen toplumlara yayın hakkı veren Frequence Paris Plurielle radyosu Türkçe yayın saatinde PKK’nin protestosuna katılım çağrısı yaptı.
PKK yanlıları tarafından Paris’te düzenlenen protestoya Fransa Sol Cephe Parti Başkanı Jean-Luc Melenchon da katıldı. Uzun zamandır PKK’yı destekleyen açıklamalarda bulunan Melenchon, geçtiğimiz yıl PKK’nın Fransa ve AB’nin terör örgütü olarak listesinden çıkarılması yönünde çağrıda bulunmuştu.
Avusturya
Darbe karşıtlarını, Müslümanları ve Türkleri bastıran Avusturya, darbecilerin ve teröristlerin korunup kollandığı bir ülke haline geldi. Medya ve siyaset üzerinden oluşturulan algılarla Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhtarlığının pompalandığı ülkede, terör örgütleri PKK ve FETÖ militanlarına büyük destek veriliyor.
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Avusturya hükümetinden 3 gün boyunca bir açıklama gelmedi. Darbeden 3 gün sonra açıklama yapan Avusturya Başbakanı Christian Kern ve Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, Türkiye’de demokratik yollarla seçilen hükümete sahip çıkmaktan kaçındı. Kern ve Kurz, darbeye ve darbecilere tepki göstermek yerine, darbecilerin uluslararası insan hakları ilkeleri çerçevesinde yargılanmasına odaklanarak “hukuk devleti ve demokrasi” çağrısı yaptı. Daha sonra Kurz ve Kern, Türkiye’deki idam tartışmalarını bahane ederek, Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını gündeme getirdi.
Avusturya medyası, 15 Temmuz darbe girişimini “içeriyi dizayn etmek üzere kurgulanmış bir tiyatro” olarak göstermeye çalıştı. Türk vatandaşlarının yaptığı darbe karşıtı eylemler, medya ve siyaset üzerinden desteklenmek yerine eleştiri konusu oldu. Siyasiler ve bazı gazeteciler, Türkler için eylemlerin ve Türk bayrağı taşımanın yasaklanmasını önerdi. Wiener Neustadt Belediyesi, Türklerin evlerinin balkonlarına Türk bayrağı asılmasını yasakladı.
Darbenin arkasında FETÖ olduğunun ortaya çıkmasına rağmen siyaset ve medyadan Avusturya’daki FETÖ yapılanmasına yönelik olumsuz bir açıklama veya haber yapılmadı. Bunun aksine Avusturya’daki FETÖ mensuplarının “İslam’ın gülen yüzü” olarak tanımlanarak, fişlendikleri ve takibata maruz kaldıkları ileri sürüldü.
Avusturya’daki FETÖ yapılanması, kreşler, okullar, kültür merkezleri, dershaneler ve yeni açılan işyerleri ve işletmeler üzerinden faaliyetlerini hiçbir engel olmadan sürdürüyor.
FETÖ darbe girişimine tepki göstermekte isteksiz davranan Avusturya hükümeti, HDP’li milletvekillerinin gözaltına alınmasına anında ve çok sert tepki gösterdi. Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, twitter hesabından yaptığı paylaşımda “HDP’li vekillerin tutuklanmasını kınıyorum, hukuk devleti korunmalı” ifadelerini kullandı. Kurz ayrıca Türkiye’nin Viyana Maslahatgüzarını Dışişleri Bakanlığı’na çağırarak izahat istedi.
Terör örgütü PKK yandaşları ise Nisan 2015’ten bu yana hemen her gün Viyana sokaklarında Türkiye aleyhine serbestçe kara propaganda yürütüyor. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık binası önünde çadır kuran PKK yandaşları, yolları trafiğe kapatıyor, devlet televizyonu ORF’yi basıyor, metroları, garlar ve havalimanlarını işgal ediyor, izinsiz gösteri ve yürüyüşler düzenliyor.
Sosyal ve kültürel amaçlı dernekler altında örgütlenen PKK terör örgütünün 10’un üzerinde derneği ve binlerce sempatizanı bulunuyor. Zorla para toplama, bildiri dağıtma ve afiş asma faaliyetleri yürüten terör örgütü mensupları, Türk kuruluşlarına yönelik saldırılar ve Türkiye aleyhinde kamuoyu oluşturma eylemleriyle dikkati çekiyor.
İktidardaki Avusturya Sosyal Demokrat Parti (SPÖ), Yeşiller Partisi ve bunların yan kuruluşlarıyla sıkı ilişki içerisinde olan terör örgütü mensupları, belediyelerde önemli görevlerde istihdam ediliyor.
Avusturya, AB üyesi olarak PKK’yı “terör unsurlarını kullanan bir örgüt” olarak tanımlasa da fiilen örgüt mensuplarını destekliyor. Federal Anayasayı Koruma ve Terörle Mücadele Kurumu, 2012 tarihli raporunda, “PKK’nın Avusturya için tehlike oluşturma oranının çok zayıf olduğu” belirtiliyor. Son dönemdeki raporlarda ise PKK’ya yönelik eleştirel hiçbir ifade kullanılmıyor.
PKK sempatizanları, Viyana Uluslarası Havalimanı’nda kendilerine tepki gösteren bir Kürt vatandaşını dövdü. Eylemcilerin “Katil Erdoğan” sloganlarına, “Yaşasın Erdoğan” sloganıyla karşılık veren 32 yaşındaki Kürt kökenli taksici E.A, saldırıya uğradı. Güvenlik güçlerinin müdahale etmediği olayda yaralanan E.A, kendisine saldırılanlar ve korumayan polislerden şikayetçi oldu.
Başörtülü kadınlara sopalarla saldıran PKK militanları, Türkiye’nin Viyana Büyükelçiliği’ne bağlı Kültür ve Turizm Tanıtım Ofisi’ni bastı. Yaklaşık yarım saat terör örgütü propagandası yapan grup, polisin yaptığı incelemelere rağmen bulunamadı.
Yunanistan
Yunanistan, FETÖ darbe girişimini ilk kınayan ve Türkiye’deki “demokratik kurumların korunması” noktasında desteğini ilk açıklayan ülkelerden biri olmuştu.
Öte yandan, PKK yandaşları ise başkent Atina’da çeşitli aralıklarla gösteri düzenlerken, yoğun güvenlik önlemleri alınan gösterilerde herhangi bir taşkınlık yaşanmıyor. Gösteriler zaman zaman, hükümetin ana ortağı SYRIZA’nın içerisindeki aşırı fraksiyonlardan ve bazı anarşist-sol gruplardan da destek alıyor.
Ayrıca, PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD lideri Salih Müslim ise SYRIZA’nın kongresine HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ile birlikte katılarak bir konuşma yapmıştı. Atina’nın güneyinde bulunan Lavrio bölgesindeki PKK ve PYD flamaları ile Abdullah Öcalan posterlerinin asılı oluğu bir göçmen kampında bazı örgüt yandaşlarının barındığı belirtiliyor.
İtalya
İtalya, FETÖ’nün 15 Temmuz’da giriştiği darbeden sonra hükümete Avrupa’dan desteğini açıklayan ilk ülkelerden oldu. İtalya Dışişleri Bakanı Paolo Gentiloni, Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile darbe girişiminin hemen ertesi günü telefon görüşmesi gerçekleştirirken, İtalya Başbakanı Matteo Renzi’den, Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella’ya kadar İtalyan devleti üst düzeyde, darbe girişiminin başarıya ulaşmamasının İtalya’yı rahatlattığını aktardı. Ayrıca, Bakan Gentiloni, Ekim ayı başında TBMM’yi ziyaret edip, desteğini yineledi ve FETÖ hakkında bilgi aldı.
Darbe girişiminde FETÖ ile bağlantılı işten çıkarmalara ve yayın organlarının kapatılması karşısında hukuk devleti ilkelerine uyum çağrısı yapan İtalya’nın, muhalefetteki bir sol partiye mensup; Temsilciler Meclisi Başkanı Laura Boldrini ise darbeden ziyade sonrasındaki işten çıkarmaların üstünde durmayı yeğledi. Boldrini’nin, darbeden henüz birkaç gün sonra “Türkiye’de bireysel haklara saygı duyulmaması halinde Türk sığınmacılara hazırlıklı olmaları gerektiğini” dile getirmesi dikkati çekmişti.
FETÖ’nün ülke sınırları içerisinde herhangi bir okul ya da eğitim kurumu açmasına izin vermeyen İtalya, Türkiye’de darbeye kalkışan bu örgütün kültür ve diyalog derneği adı altındaki kuruluşlarının faaliyetlerine ise halen izin veriyor.
Öte yandan İtalya, PKK terörü konusunda ise net bir çizgi izlemiyor. Hatta İtalya, son dönemde gündemde olan HDP milletvekillerinin terör bağlantısı sebebiyle tutuklanmasına yönelik itirazını hem dışişleri bakanı hem de başbakan açıklamalarıyla yüksek sesle dile getirdi. Son olarak, Başbakan Matteo Renzi, “Gazetecileri, hakim ve savcıları, milletvekillerini tutuklayan bir Türkiye, AB’ye giremez” diyerek, Türkiye’ye uyarıda bulundu.
Bununla birlikte, PKK’nın son bir yılda özellikle de Ankara’da gerçekleştirdiği kanlı terör saldırılarını öncekilere göre daha sert tonda kınayan İtalya’nın, genelde terör mağdurlarının haklarına yönelik tepkisi ise daha zayıf kaldı.
Aynı zamanda İtalya, terör örgütü yandaşlarının çeşitli vesileleri bahane ederek, sıklıkla Türkiye’nin Roma Büyükelçiliği yakınında ve Kültür ve Turizm Müşavirliği önünde gösteri yapmasına izin vermesi ve İtalyan Parlamentosu bünyesinde zaman zaman PKK yanlısı kişilerin katıldığı panellerin düzenlenmesine olanak sağlamasıyla da biliniyor.