Yıllardır okullarda ve kamuda başörtü takma özgürlüğü için Müslüman kadınlar dünyanın her tarafında İslamın kuruluşundan beri mücadele etmişlerdir. Dünyanın birçok ülkesinde bu yasak halen sürerken Amerika’da ve İngiltere’de ifade ve inanç özgürlüğü anayasal hak olarak korunmuş ve bu ülkelerde okullarda ve kamuda başörtülü kadınlar her alanda görünmektelerdir.
İfade ve inanç özgürlüğü
1948 Evrensel İnsan Hakları beyannamesi’nde 18. maddesinde yazıldığı şekil “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını, tek başına veya topluca ve kamuya açık veya özel olarak öğretme, uygulama, ibadet ve uyma yoluyla açıklama serbestliğini de kapsar.” İfade ve inanç özgürlüğü bir çok ülkenin yasalarına dahil edilmiştir.
Demokratik ülkelerde ifade ve inanç özgürlüğü yasalarda belirlendiği halde tamda bu hakları korumak için çoğu ülkelerde Müslüman kadınlara başörtüsü okullarda ve kamuda yasaklanmıştır. Bu alanlarda tarafsızlığını korumak için dini sembolleri dışlamış, başörtü yasağı için bunun yanında birçok daha mazeretler beyan edilmiştir; örneğin işyerlerinde güvenlik mazereti gibi.
Sporda çelişkili mazeretler
Başörtü yasağının mazeretleri temelsiz oldukları 2014 Asya olimpiyatlarında görünmüştü. Katarlı başörtülü bayan sporcular yasak yüzünden müsabakata katılamazken aynı olimpiyatlarda İranlı başları örtülü kadınlara başarılarından dolayı madalyalar verilmişti. Çok çelişkili kararlar gözükse de başörtü yasağını savunan olimpiyat görevlilerin mazeretleri kabul gördü.
Başörtü yasak olmayan ülkelerde birçok spor dalında başörtülü bayan sportcuya rastlayabilirsiniz. Çoğu spor dalları için İslami kurallara uygun spor kıyafetleri üretilip sporcular tarafından hareketlerini ve güvenliği engellemeycek şekilde giyilmektedir. Çelişkili olan durum başörtü yasağı mevcut olan ülkelerde yasak mazeretleri başörtünün sporcunun hareketlerini ve güvenliği engellediğidir. Bu çelişkili eleştirilere adil şekilde araştırma sonucu uluslar arası futbol federasyonu FIFA 2012’de karşı durarak başörtülü sporcuların önünü açmıştır.
Kamu’da başının içindeki değil üstündeki
Türkiye’de ve Avrupa’da durum farklı değildi, Fransada halen korunan “laiklik” mazereti dünyanın bir çok ülkesinde kadınların inanç ve ifade özgürlüğünü kamuda tamamen engellemekte. Laik ülkede devlet halkına hizmet verirken toplumun bir kısmının inanç değerleri üzerinden diğer inançlarda olan vatandaşlara haksızlık etmesin diye kurumsal olarak tarafsızdır. Gayet adil ve demokratik gözüken bu değer totaliter şekilde icra edildiğinde ifade ve inanç özgürlüğü değerini farklı mazeretlerle ihlal ediyor.
Başı örtülü olmayan bir memur görevini başı açık olmasından dolayı vatandaşa tarafsız hizmet edeceği garantilenemez. Devlet memuru da nihayetinde insandır düşüncelere ve inançlara sahip olabilir. Başı açık olsa dahi hizmet ettiği vatandaşa farklı görüş veya inanç sahibi olduğunu düşünerek adil davranmayabilir. Bu davranışlardan hakkını koruyamayan vatanadaşlarımız hiç şikayetçi olmadımı? Düşünce ve inanç başının üstünde değil içindedir, adil kamu hizmeti prensipleri de aynen kurumun iç tüzüğünde ve personel denetimindedir. Bu mantıklı düşüncelerle 2013’de Türkiye’de ve aynı adalet kavramıyla da Belçika’nın bazı şehirlerinde kamu personsoneline başörtü takma yasağı kaldırılmıştır.
Eğitimin taraflı ortamları
Laikliğin totaliter icrası okullarda öğrencilere uygulanıyor, tarafsız bir ortamda yetişme özgürlüğü evrensel hakları ögrencek çocuklara kıyafet zorunlulukları tabi tutuluyor, başörtülü okula gelmek yasak deniliyor. Sınıflarda, tenefüsde, koridorlarda, stajlarda, gezilerde, taşıtlarda yani eğitilen ve eğitime giden her yolda başörtü yasağına eğilmek gerekiyor. Başını örtmek isteyen genç kızlara ne türlü zorbalıklar bu aydınlık ortamlarında işlenmedi ki, inanç ifadeleri, kimlik arayışları incitilip rencide edilmedi ki, 16 yaşında genç Müslüman kızlarımızın göz yaşları merhametsizlerin insafına bırakılmadı ki?
Mazeretlerden bir tanesi çocukların tarafsız ortamda kendi görüşlerini geliştirebilme ve baskı altına alınmamalarıdır. Çocuklar başı örtülü veya öyle olmasını düşünen diğer çocuklar tarafından baskı altına almalarını samimi bir şekilde önlemek istiyorsak zorlananla değil zorlayanla uğraşmalıyız ve kimse mağdur olmasın diye bir çok insanı mağdur etmemeliyiz. İfade ve inanç özgürlüğüne ise hiç dokunmamalıyız. Demokratik anayasal hukuk ve bunu samimi icra edenler 2014’de Türkiye’de ve Belçika’da olduğu gibi 2015’de de Almanya’da başörtünün anayasal temel hak olduğunu kanıtlamışlardır. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu 2012’de üye ülkelerini bu yönde uyarmıştı.
Çalışmak isteyen başörtülü bayanlar
Başörtüsüne tahamül edemeyen güçler çalışma sahasında da başörtülü bayanların önlerini kesmektelerdir. İş hayatında dünyanın her tarafında kadınlar bazı görevlere erkeler kadar getirilmemektedir, gelişmiş ülkelerde durum biraz daha iyi olsa da başörtülü bayanların tamda bu gelişmiş ülkelerde çoğu iş yerlerinde ya çalışmaları engellenmekte yada belirli görevlere gelebilmeleri.
İfade ve inanç üzgürlüğünü kısıtlayan bu güçlerin sakallı erkeklere engel koymamaları yine temelsiz olan başörtü yasağı çelişkilerini ispat ediyor. Çalışmak isteyen başörtülü bayanların ekonomiye ve gelişime katabilcekleri potansiyelin kısıtlanması ekonomik kriz dönemlerinde çıkış fırsatlarını baltaladığının da farkına varmalılar. Ekonomik refah istiyorsak, erkek kadar, başları örtülü olsalar dahi, bayanlarda çalışabilmeli. Güvenlik ve göreve uygun kıyafetleri yine başı örtülü bayanlar tasarlarlar merak etmeyin.
Hani bizim hukuk mücahitlerimiz?
İfade ve inanç özgürlüğünü peygamberlere hakaret etme hakkını müdafa etmek için kollarını sıvamış bir çok güç icra içinde. Peki ifade ve inanç özgürlüğünün başörtü anayasal insan hakkını müdafa etmek için hangi güç icra içinde? Fertlerin insafına bırakırsak bu işi Türkiye, Belçika, Almanya ve Avrupa Anayasa Mahkemelerinin gösterdikleri adalet, bir kaç islamafobik siyaset şövalyelerin yasa değişikleriyle kolayca geri çevirilebilir.
Özgürlükler ve temel haklar islamafobik şövalyelerin ferdi insaflarına bırakılmayacak kadar değerli oldukların farkına varmalıyız. Medeniyetlerde liberal özgürlükleri tehdit eden İslami zorbalara da yer vermemeliyiz. Hep onların dayatmalarından dolayı, geniş kesimleri koruma hislerine kapılarak bazı özgürlükler ve haklar kısıtlanıyor. İnançlının da inançsızın da temel haklarını koruyacak adil hukuk icraatçıları ve bu girişimlere destek veren birliğe ekmek su kadar ihtiyacımız var. Hani bizim hukuk mücahitlerimiz?
Yücel Kahraman