“Aşılamanın ve pandeminin üzerine son gelişmeler”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Pandeminin 2020’de başlamasından bugüne bir buçuk yıl geçmesiyle bir çok değişimler hızla uygulandı.

Erken sunulan deneysel aşılar görülmemiş bir müdette piyasaya sürdürüldümesi dünyada belki bir ilktir, zira faz 3 aşamaları en az 3 yıl sürer.

Önceki makalelerde deneyimli muhbir sağlık uzmanların sayesinde alarm vermiştik, seslerini zor duydursalar bile etkisini görmeye başlıyoruz.

Birinci bölüm: aşılama

Bu sözüm ona aşılara bağlı ölümleri ve yan tesirlerin sayımıyla başlayalım, Avrupalı şüpheli ilaçların yan tesirlerini derleyen sayfa adrreports.eu‘ne göre kampanyanın başlangıcından Temmuz ayına dek 15 bin kişi bu ilaçların yüzünden hayatını yitirdi ve bir buçuk milyon kişi ağır hastalıklar geçirdi. Yan tesirler kısmen aktarıldığını belirtelim, yarar-risk sınavını başarmamışlar.

Bu hastalıkların içinde kalp ve dolanım, lenfatic, sinirsel, hormonal, solulunum, bağışıklık sistemi, böbrek ve göz hastalıklar var.

Aynı şekilde korkunç olan üreme sistemi tehlike altında olmasıdır, nitekim ABD’li saygıdeğer virolog Bill Gallaher ve ünlü biyolojist Janci Chunn Lindsay birlikte deneysel aşılarda bulunan spike proteini syncytin denilen proteinin işlevini aksattığını iler sürüyorlar: Syncytin kadınlarda gebeliği, doğurganlığı ve menstrüel döngüsü sağlıyor hatta ABD’li doktor Peter McCullough’e göre bu aşılar çocuk düşürmesine yol açabilir: Erkeklerde ise spermatogenez (sperm hücrelerin üretimi) sağlıyor ve bu yüzünden kısırlık risklerden söz ediliyor.

Başka dikkatımızı çeken bir husus mRNA teknolijsi kullanan ilaçlar (Pfizer ve Moderna) gençlerde kalp kasın iltihabına (miyokardit) yol açabilmesidir, kanaatimizce gençlerde kovid 19 yakalama olasılığı düşüktür ve kitlesel bir şekilde aşılaması makul değidir.

Bu aşıların içerikleri yavaş yavaş ifşa ediliyor, nitekim İspanyol bilim adamlar içinde grafit oksiti bulunduğunu açıklayıp sayılan yan etkilerin ona bağlı olduğunu ilerl sürüyorlar.

Kaldı ki bu ürünler kovid’in normal ve ağır türlerini yakalamasına engel olmadığına dair kanıtlar çoğalıyor nitekim İsrailde yeni vakaların yüzde 50’si tam aşılandığını gözlemlendi.

Delta ve benzeri varyantlara gelince, bir önceki makalelerimizde büyük doktorların aşılamadan dolayı ortaya çıktıklarını ve çoğalacığını iddia etmiştik. Pfizer/BioNTech CEO’su Uğur Şahin’e göre ürettikleri aşılar varyantlara karşı koruyordu fakat sahada gözlemlenilen vakalara göre bu iddia yanlıştır. Elimizde olan İngiliz sağlık bakanlığın istatistiklerine göre tam aşılanmış bireyler varyantına karşı daha zayıf olduğunu belirleniyor, alttaki çizgelede bakabilirsiniz .

Görünüyor ki tam aşılanmış kişilerde vakalar daha az olduğunu görünsede olümcül niteliği daha yüksektir .

Bilim camiasında biliniyor ki virusler doğallıkla kayboluna kadar mütasyona uğrararlar fakat bu varyantlar aşılama kültü ile hükümetler tarafından bir baskı aletine dönüştürüldüğünü bellidir.

Bu bölümü ilaç sektörunden büyük isimlerin tepkileri ile bitirelim : Pfizer’ün eski başkan yardımcısı Michael Yeadon’e göre mRNA aşılar çok tehlikelidir zira bağışıklık sistemi çöktürebilirmiş. Diğer dünya bilir kişiler ile birlikte kovid 19 etik heyeti kurdu ve ona göre bu ilaçların yan etkileri firmalar yükümlü olamamayacığına göre hükümetler ve tıbbi ekibler yükümlü olacaktır.

Son olarak mRNA teknolojisinin mucitlerden biri olan doktor Robert Malone’e göre aşıların üretmeye tetiklediği spike proteini vücudun genelinde çok zararlıdır halbuki ilk başlarda bu teknoloji böyle bir amaçla ütetilmemişti.

İkinci bölüm: pandeminin genel idaresi

Gelelim şimdi bu virüse karşı dünya çapındaki idarelere.

Bir çoğu ülkeler DSÖ’ye (Dünya Sağlık Örgütü) itaat ederek tedbirlerini alsa da, İsveç gibi bazıları farklı kapanma yöntemleri uyguladılar tıpkı ABD’nin bir takım eyaletleri gibi. Bu sayede talimatlarin etkililiği karşılaşabildik, rakamlara göre kapanmasız bölgelerde hastalığı yakalayan sayızı daha fazla olsa da ölü sayısı değişmediğini gözlemleniyor.

Tıbbi yana gelince, bir takım ülkeler Hindistan gibi erken ilaçlı bakımı ile baş etmeye tercih ettiler nitekim ivermektin isimli ilacı kullanarak ümit verici sonuçlara vardılar ve bu sayede hastaneye yatırmalar ve ölülerde indirme gözlemlendi. Hatta Hidistan hükümeti DSÖ’nün kadrolara ilacın kullanmamaya teşvik ettikleri için dava açtılar.

Fransız doktor Raoult’un önerdiği hidroksiklorokin ilacı dünya çapında iyi sonuçlara varmaya başladı, böylece uzun süren çalışmaları üst sağlık kurumların eleştirilerine rağmen yavaş yavaş şahlanılıyor.

Virüsün tespit edilme sistemine gelince 2020’den bu yana değişim yok, nitekim PCR testi bilim camiası eleştilere rağmen halen kıstastır nitekim vakalar yanlışlıkla yükseltebilir ve yanlış pozitif ve negatiflere yol açabilir. Belçikada sözde vakalar yükselir söylensede hastaneye yatırmalar düşüşte ve boşuna anksıyojen bir ortam yaratılıyor. Ne yazıktır kı ölülerin sayımı ve söz konusu olan hastalığın sakatlama potansyelin gözetlemenin yerinde bu testlere dayalı vaka sayımı pandeminin temel ölçütü oldu.

DSÖ hastalığın asemptomatik geçişi nadir olduğunu erken aktarmış olsada, bellidir ki haber doğru düzgün yayılmadı.

Bir yıllık tartışmadan sonra maske dışarıda gerekli olmadığını zımnen kabul edildi, maalasef refleks olarak bir çok vatandaş halen rotalarını onunla birlikte yapıyorlar.

1nci temmuz’da Avrupa Birliği’nde aşılamaya dayalı iç ve dış seyahatleri düzenlenen sağlık pasaportu yürürlüğe girdı.
Fakat kullanım alanı genişletilebilir tıpkı İtalya’nın nisan ayından beri sağlık çalışanlrına aşı zorunlu hale gelmesi gibi ve Yunanistan eylül ayında aynısını dayatmaya düşünüyor. Temmuzun 12’sinde Fransız Başkanı Macron bu pasaportu sağlık çalışanlara genişletti ve eylül ayın 15’ine kadar bir çok halka açık meydanlara dayatmasıyla halkın tümüne aşı vurulmaya zorunlu hale getirimesi düşünülüyor.

Belçikada Temmuzun 14’ünde “pandemi yasası” meclisten geçmesiyle iç işler bakanın kuvveti yükseldi ve OHAL gibi tedbirler valilere verilebilinmesi onaylandı. Böylece toplantılar ve ülkede seyahatlar daha sıkı bir şekide gözetilecek

19’unda ise İngilterede kıstlamaların ve kapanmaların kaldırılmasıyla “hürriyet günü” ilan edildi, umarız kalıcı olur ve Dünyaya yayılır.

Sonuç

Bir buçuk seneden sonra halkların kaygısı pandeminin düşük ölümcüllüğnden ötürü kısmen azaldı ve dünya çapında farklı etüt, analiz ve gözlemler yapılmasıyla farklı politkalar uygulandı.

Fakat ne yazıktır ki GAFAM’lar (Google, Apple, Facebook, Amazon, Microsoft vesaire) haberleşmeyi kısıtlamasıyla ana akım medyalar bazen görüşleri bazen menfaatleri korumaya devam ediyorlar, vatandaşlar yavaşça onda farkında olmaya başlıyor.

Yeni etütlerin neticesinde hastlandıktan veya aşılanmadan uzun bir süre sonra bağışıklık kazanıldığını tespit edilsede, aşılama her altı ay veya her sene tekrarlanması Avrupa birliğinde gözden geçiriliyor. Tabi ki bu da tıbbi etiğe aykırıdır cünkü etkiliği tartışılıyor ve yarar risk terazisi lehinde dehildir.

Bazı uzmanlara göre üst düzey sağlık kurumların ve hükümetlerin istikrarsız tutumların yüzünden korona krizi bitmiyecek.

Bu yaz başlamadan 4üncü dalgadan söz edilmesi dünya çapında devletler tarafından yanlış refleksler oluşturulduğunun göstergesidir.

Neticede diyebilirisz ki üst düzey kurumlardan yeni mekanızmalar oluşmazsa Avrupa birliğinde ve onunla aynı bakış açısında olduğu için Türkiyede gelecek günler karışık olabilir.

Artık halkın sözünü duydurmasına vakti geldi sayın okurlar.

Allah yardımcımız olsun.

Özler Atalay Yüksekoğlu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.