Aksaray Üniversitesi (ASÜ) Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen; ‘Türkiye-Belçika: Evlilikler ve Göçler, Anadolu’dan Belçika’ya Damat Göçü ve Klinik Yansımaları’ konulu konferansta, Belçika’daki Türklerin durumuna ilişkin önemli tespitlerde bulunuldu.
Fakülte’deki Tek Görev Öğretmen Yetiştirmek Değil
Klinik Psikolog Dr. Ertuğrul Taş’ın konuşmacı olarak katıldığı konferansın açılışını Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman Yılmaz gerçekleştirdi. Yılmaz, Eğitim Fakültesi’nin sadece öğretmenlikle sınırlı bir mesleğin mensuplarını yetiştirmediğini ifade ederek, “Gerek aile, gerekse ailenin unsurları olan kadın, çocuk ve bunların toplumdaki yeri, durumu, sorunları, toplumda etkin olarak fonksiyon görmesi gibi hususlarla da ilgilenmek durumundayız. Bu alanlarda da çalışmalar yapmaktayız” dedi.
Avrupa’ya Göç Hareketi 1960’larda Başlıyor
Klinik Psikolog Dr. Ertuğrul Taş, konferansına Freud’tan bir alıntıyla başladı ve Freud’un “Elinizdeki kristali yere attığınız zaman tesadüfen kırılmaz. Kristalin kırılma çizgileri kendi bünyesinde mevcuttur” dediğini söyledi. Mesleki manada bunu rehber aldıklarını kaydeden Taş, “İnsanın kliniğe taşıdığı sorunlar tesadüfî değildir. Birçok insan, bazen kültürel farklılıklarına rağmen benzer sorunlarla kliniğe başvurabilmektedirler” dedi. Anadolu’da Avrupa’ya göçten etkilenmeyen bölgenin neredeyse olmadığını, aşağı yukarı herkesin Avrupa’da bir akrabasının olduğunu ifade eden Dr. Ertuğrul Taş, Aksaray’da da İngiltere başta olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde göçmenler olduğunu belirtti. Avrupa’ya göçün 1960’larda yapılan legal anlaşmalarla başladığını kaydeden Taş, “Önce Almanya’ya, daha sonra 1964 yılında Belçika’ya, Fransa’ya ve diğer ülkelere bir göç var. Bugün itibarıyla 5 milyon civarında Türk’ün Avrupa’da yaşadığını biliyoruz” dedi. Türklerin Belçika’ya 1964 yılından itibaren legal olarak gelmeye başladıklarını, ancak bu göçün diğerlerinden bir farkı olduğunu söyleyen Dr. Taş, şöyle konuştu: “Belçika’ya olan Türk göçünün bir özelliği var. Bu fark, başından itibaren aile birleşimini destekleyen bir yaklaşımdır. Diğer ülkeler sadece işçi alımını ön plana çıkartırken, Belçika işçi alımı ve ailelerin gelmesini de teşvik ediyor.”
Belçika’da 200 Bin Civarında Türk Yaşıyor
Konuşmasının devamında Belçika’daki Türklerin güncel istatistikî durumunu anlatan Dr. Ertuğrul Taş, “Belçika’da 200 bin civarında Türk’ün yaşadığı biliniyor. Bunların yüzde 75 gibi büyük bir kesimi Belçika vatandaşı olmuşlardır. Türk vatandaşı olarak istatistiklere yansıyanların rakamları oldukça düşüktür. Belçika’daki Türk vatandaşı sayısının 40 binin altında olduğu ifade edilmektedir. Belçika’da Türklerin yüzde 92’lik kısmı yine bir Türk’le evleniyor. Belçikalılarla olan evlilik oranı yüzde 6 gibi görünüyor ama farklı kaynaklara göre bu oran yüzde 15’lere kadar yükselebiliyor. 2013’teki bir istatistiğe göre; Belçika’da 44 bin 700 Türk hanesi var. Bunların yüzde 46’sı çift ve çocuklardan oluşuyor. Buda, çekirdek aile modelinin Türklerde oldukça yaygın olduğunu gösteriyor. Belçika’daki Türkler emlak zenginidir ve bu nedenle Türklerin yüzde 64’ü kendi evinde oturmaktadır” şeklinde konuştu.
Dr. Taş, konferansta Belçika özelinde anlatımlar yapıldığını, ancak şemanın neredeyse tüm Avrupa’da benzeri olduğunun altını çizdi. Etkinliğin son kısmında öğrenciler merak ettikleri sorulara yanıt aradılar.