AİLE KUR(TAR)MAK…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhaba kıymetli Yeni Vatan okuyucuları!

Başta kendimizi, sonra içinde bulunduğumuz toplumu daha iyi idrak etmek için, psikolojik ve sosyal meselelerin ele alınacağı bu yeni köşemizde naçizane bilgilerimizi sizlerle paylaşacağız. Bildiğimizin alimi, bilmediğimizin talibiyiz…

İlk olarak, toplumun en küçük birimi olan “aile” kavramı üzerinde duralım.

Genel olarak aile, “Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum” olarak bilinir.

Ancak ailelerde yaşanan çatırdamalar ve bununla birlikte artan boşanmalarla görüyoruz ki, kişinin evlenmesi ve çocuk sahibi olması ne yazık ki “yuva” kurması anlamına gelmiyor. Kan bağından öte, ailenin fertlerini birbirine bağlayan çok daha güçlü bağlar vardır. Bireylerden önce, ailenin kendine has bir kimliği vardır. Başka bir deyişle, Anne-Baba-Çocuk oluşumundan ziyade, “aile” başlı başına bir bütündür. Pek iyi bu aile bilincini nasıl oluşturacağız? Şu 5 temel şartla işe başlayabiliriz:

Ailemi etkiliyor ve ailemden etkileniyorum…

Aile fertleri birbirleriyle doğrudan veya dolaylı olarak sürekli etkileşim halindedirler. Anne-Babanın sözleri, hal ve harekâtı, nasıl ki çocukları etkiliyorsa, çocuklar da aynı şekilde anne-babalarını etkiler. Dolayısıyla, takınacağımız her bir tavrın ailemizi olumlu veya olumsuz yönde etkileyecek olması, bizi ailemize karşı sorumlu hale getiriyor. Yeni doğmuş bir bebeğin dahi koskoca bir aileyi ne kadar çok etkilediğini hepimiz görüyoruz. Aile bilinci olan bir birey, “bu benim hayatım, istediğim gibi yaşarım” deme lüksüne sahip değildir.

Biz bir bütünüz!

Matematikte evli bir çift ve bir çocuğun toplamı 3 eder. Psikolojide onlar aslında 4 kişidir: Anne, Baba, çocuk ve bir de bu üçünün birlikte oluşturdukları dördüncü varlık: “aile”! Mesela ay sonunda evin hesabına giren paranın sahibi ne baba, ne anne, ne de çocuktur. O para aileye aittir. Yine o para, sadece anne, baba veya çocuk için değil, bir bütün olarak ailenin ihtiyaçları için kullanılır. Beyimin aldığı pantolon, hanımımın aldığı çanta, çocuğumun aldığı bisiklet ailem için, onun huzuru için alınmıştır.

Dengeyi sağlayalım!

Her ailede bir denge arayışı vardır. Küçücük bir değisim (evlilik, ölüm, ayrılık…), hemen dengelenmeye çalışılır. En sorunlu görünen ailelerde dahi aslında müthiş bir denge vardır. Önemli olan, bu dengenin en sağlıklı şekilde kurulması! Anoreksi (aşırı iştahsızlık) hastalığına yakalanmış küçük bir hastamı unutmam mümkün değil. Anne ve babası boşanmak üzere olan küçük kızımız, hastalığı ile dikkatleri üzerine çekerek, ailesindeki dengeleri sağlamaya çalışıyor; bu kocaman yürekli minik kız çocuğu, aile bilincini idrak etmiş görünüyor, üstelik sağlığını tehlikeye atma pahasına, öyle değil mi?

Paylaştığımız ortak bir hedefimiz var!

Anne-babanın çocuklarıyla birlikte ortak bir gayesinin olması, ailedeki bağları ve muhabbeti daha çok pekiştirecektir. Bu hedeflerin çok büyük olmasına gerek yok; her akşam belli bir saatte sofranın başında olmaya söz vermekle ne kaybederiz? Belki de yitirdiklerimizi kazanırız…

Ne olursa olsun, biz sonuca bakalım!

İki ayrı ailenin yaşadığı benzer sorun, aynı olgunlukla karşılanmaz ve aynı sonuçları vermez. Örneğin, sorunlu ve birlik olmayan bir ailede babanın işten ayrılması büyük facialara yol açarken ; sağlıklı bir ailede bu sorun çok sıradan bir mesele olarak karşılanır ve kolaylıkla atlatılabilir. Bunun için zor durumlarda, ailemizin kişiliğini/kimliğini sorgulamak yerine davranışları üzerinde durmak daha sağlıklı bir tutum olacaktır : “Sen ne çekilmez birisin!” yerine “bu davranışını sevmiyorum, beni üzüyor, ama seni seviyorum” demek bir çok meseleyi kolayca halledecektir, emin olun…

Aile olmanız temennisiyle…

Cemile TETİK
Psikolog – Aile terapisti
www.facebook.com/cemiletetik
tetikce7@hotmail.com

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.