AB ve NATO’nun yönetim merkezlerinin bulunduğu Belçika’nın son zamanlarda Türkiye’ye karşı olan bölücü örgütlere verdiği destekle hasmâne tutum ve davranışlar göstermesi iki ülke arasında diplomatik gerginlikler meydana getirmektedir. Belçika’da yaşayan ve çifte vatandaşlık hakkından yararlanarak aynı zamanda Belçika yurttaşı olan Türkleri endişe ve kaygıya sürüklemektedir.
Belçika’nın terör konusunda ikircikli tutumu tipik bir Avrupa yaklaşımı dışında değerlendirilmektedir. Kendi ülkesine yapılan terör eylemlerindeki katı ve sert tutumuna karşılık, dost ve müttefik ülkelerin terör odaklarına koruyuculuk tutumu Belçika’nın devlet olma ilkeleriyle örtüşmemektedir. Bu konuda bazı tespitlerimizi paylaşmak isteriz.
9 Ocak 1996’da DHKP-C’li teröristler tarafından düzenlenen Sabancı cinayeti sanığı Fehriye Erdal, Belçika’da elini kolunu sallayarak gezmekte, aradan geçen bunca yıla rağmen adı geçen sanığın davası bir türlü bitirilememektedir.
Öte yandan 2015 yılı terörle mücadele Belçika gündeminin ön sıralarına yükselmiştir. 13 Kasım 2015 tarihinde Paris’te düzenlenen terör saldırılarının akabinde, saldırganlardan bazılarının Belçika’da yaşayan Fransız vatandaşı, Belçika doğumlu kişiler olması nedeniyle Belçika’da çok sayıda operasyon düzenlenmiştir. 22 Mart 2016 tarihinde de bu kez Belçika, Brüksel Zaventem Havalimanı ile Maelbeek Metro İstasyonu’nda terör saldırılarına maruz kalmıştır. Bu saldırılarda 32 kişi hayatını kaybetmiş ve yaklaşık 170 kişi yaralanmıştır. Saldırı sonrasında, Belçika genelinde güvenlik tehdit seviyesi yükseltmiştir.
Bütün bunlara rağmen Belçika Hükümeti, PKK-PYD eylemlerine izin vermekte, onları himaye etmektedir. Türkiye’yi kana bulayan bu örgütlerin Belçika tarafından korunması; AB ve NATO’nun merkezi durumundaki demokratik bir ülkeye yakışmamaktadır. Türkiye, AB adayı ve NATO üyesi bir devlettir. Dost ve müttefik Belçika’nın bu tutum ve davranışı hiçbir kural ve ilkeye uymamaktadır.
2011 yılında Belçika’da ülkenin kuzeyindeki Flaman bölgesinin bağımsızlığını savunan ve seçim kampanyalarında defalarca Müslüman ve Türk karşıtlığını ön plana çıkaran Flaman Parti VlaamsBelang, Türkiye’yi hedef seçerek çeşitli eylemler yapmıştı. Parti, Belçika’da 245 bin Türk kökenli insanın yaşadığını söyleyerek bunların 4’te birinin Emirdağ’dan Belçika’ya geldiğini belirtmişti. “Belçika toplumuna entegre olamayan Emirdağlıları ülkelerine geri gönderelim” kampanyası başlatan bu parti, hazırlattığı afişlerde Emirdağlılara hitaben, “Güle güle gidin” ‘’Emirdağ sizi bekliyor.’’ sözleri yer almıştı. Emirdağ’a iki milletvekili gönderen parti, burada Belediye yetkilileriyle görüşmüştü. Bunlar, Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi olamayacağını savunarak ırkçı söylemlerde bulunmuşlardı. 2011 yılında bu eylemi Türkiye’de gerçekleştiren söz konusu parti, Belçika’da Emirdağlıların yoğun olarak yaşadığı Gent şehrine gösteri yapmak için sokulmamıştı.
Gent şehrinde Eylül 2016’da tehlikeli bir gerginlik yaşandı. Emirdağlıların yoğun olarak yaşadığı Belçika’nın Gent şehrinde aşırı sağ ırkçı parti Vlaams Belang yandaşları, Edmond Van Beverenplein’de toplanarak Türkiye karşıtı bir yürüyüş gerçekleştirdi. Türklerin tepkisi ile karşılanan yürüyüşün ileride yapılacak eylemlerin bir habercisi olmamasını dileriz. Yürüyüşte kullanılan; ‘’İslâmiyeti ve Türkiye’yi Avrupa’da istemiyoruz.’’ Sözünün bu yüzyılda büyük çalkantılara sebep olacağı ortadadır. Avrupa; insan haklarına, demokrasiye ve özgürlüğe olan bağlılığı sözde koymamalıdır.
Emirdağlılar açısından Belçika, önemli bir devlettir. Belçika’ya göçün 50.yılında bu devletin terör ve ırkçılık konusundaki görüşlerini yeniden gözden geçirmesi gerekmektedir. Belçika ekonomisine alın terini akıtan, gençliklerini veren insanlara karşı şimdi bu söylemlerin dillendirilmesi vefa duygusuyla bağdaşmamaktadır.
Ahmet Urfalı
