ADALETSİZ SİSTEM, EKONOMİK KRİZ VE YABANCILAR

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sömürgecilik sürecinden sonra başlayan sanayileşme süreciyle dünyada ekonomik dengeler alt üst oluverir. Sanayileşme sürecinden önceki bazı güçlü devletler bu süreci değerlendiremedikleri için gerilemeye yüz tutarken, süreci gerektiği şekilde değerlendirmesini bilen batı Avrupa devletleri ise güç kazanmayı başardılar. Sömürgecilikten elde edilen zenginlik sayesinde kısa sürede gelişen kontrolsüz sanayileşme patlaması yüzünden hiçbir şekilde düzenli bir ekonomi sağlanamadı aslında. Ayrıca, adaletsiz bankacılık ve borsacılık sistemi üzerine kurulan ekonomi sistemi ise her zaman halkı sömüren zenginlerin aracı oldu demek çok doğru olur.

***

Sanayileşme sürecinden itibaren, adından söz ettirmeye başarır; ekonomik kriz. Alt sınıf işçi ailelerin korkulu rüyası oluverir çok kısa sürede.

Tarihte en önemli krizlerden bir tanesi 1930 yıllarda yaşanır. Hiç kuşku yok ki, o krizden en çok etkilenen batı Avrupa ülkesi Almanya olur. Krizden aşırı şekilde etkilenen ve bunalan dönemin Alman halkı, dönemin aciz siyasetçilerinden bıkmış, çareyi, ülkeyi krizden kurtarma sözü veren dönemin aşırı ırkçı partisine destek vermekte bulmuştu ister istemez. Aslında seçimlerde ırkçı partiyi destek veren halk ırkçı değildi belki. Ancak acizliğin düşürdüğü durum itibariyle çaresizliğe kapılarak tek umut kapısı olarak ırkçı partiyi desteklemekte görmüştü.

Krizi fırsat bilen ırkçı partisi, Almanya’ya yıllar önce yerleşmiş dönemin yabancılar sınıfını oluşturan Yahudiler üzerinden siyaset yapmaya başlayarak daha da güçlendi. Halkın desteğini tamamen aldıktan kısa bir süre sonra ise 1932 yılında devlet yönetimini tamamen ele geçirdi. Ondan sonra gestapo dönemi başladı. Siyasetçiler tarafından yabancılara yönelik körüklenen kin, nefret, saldırı vesaire, soykırıma dönüştü ve ikinci dünya harbi kaçınılmaz oldu.

***

Dünya tarihine kanlı harflerle kazınan ve milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanan ikinci dünya harbinin ardından yeniden yapılanmaya giden Batı Avrupa ülkeleri, işçi sıkıntısı çektiği dönemlerde kapılarını göçmenlere açar. Göçmen işçiler gelir ve kötü koşullar altında çok zor işlerde çalışarak Batı Avrupa’nın çok kısa sürede yeniden yapılanmasını sağlar. Canlanan sanayisi ile beraber, Batı Avrupa’nın ekonomisi yeniden üst seviyelere yükselir. Ancak ekonomi yine adaletsiz bankacılık ve borsacılık sistemi üzerine kuruluydu. Hal böyle olunca, yetmişli yıllardan itibaren kriz tekrar su yüzüne çıkmayı başarır.

Akabinde, her ona yıla bir büyük kriz yaşanır. Her yaşanan krizde ise ikinci dünya savaşı öncesi Almanya’sında olduğu gibi yine hedef tahtasında yabancılar yer alır. Üstelik ekonominin düzelmesini sağlayan işçi olarak gelmiş göçmenler ve onların çocukları.

2007 yılına gelindiğinde, bankaların batmasıyla meydana gelen küresel krizden bu yana, Batı Avrupa’nın hemen hemen her ülkesinde, kriz yüzünden yabancılar üzerinden siyaset yapılır. Bunu yapan ırkçı partiler günden güne büyümeye ve ilgi çekmeye başladılar.

Bu ekonomik kriz bu şekilde devam ettiği sürece, hedef tahta haline gelen yabancılara karşı beslenen kin büyümeye devam edecek, önyargılar çoğalacak, ırkçı partiler daha da güçlenecek, saldırılar başlayacak, nefret büyüyecek, vs…

Adaletsiz sistemin körüklediği krizin faturası varsın biz yabancılara kesile dursun. Biz yabancılar kendimizi geliştirmeden böyle vurdumduymaz bir şekilde yaşamaya devam ettiğimiz sürece daha bize çok faturalar kesilir…

Cafer Yıldırımer

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.