Çocukluğumun yaz Kur’an kurslarının ayrı bir önemi vardır. Aksaray Küçük Bölcek Mahallesinin küçük bir mescidi vardır. Cami demiyorum o yıllar minberi olmadığı için Cuma namazı kılınmazdı. Sonradan minber ilave edildi. Cami bugün bile birçok hatırları ile ayakta duruyor. Hikâyemiz 1976 yılının yazında geçiyor. Bendeniz 10 yaşındayım ve yaz kuran kursuna o camiye gidiyorum. Evimiz Aksaray Merkez Çerkez Mahallesinde olmasına rağmen arkadaşlarımın ve akrabalarımın çoğu burada olduğu için her gün yürüyerek buraya geliyordum. Sadece yaz kuran kursunda değil Ramazan da teravihler içinde bu mütevazı ve küçük camimize geliyordum. Camimizin uzun boylu, dik yürüyen tok sesli Ali (Akça) Hocası vardı. Ali Hocamız disiplinli biriydi.
İşte bir gün Kur’an kursuna gelirken şimdilerde bol miktarda bulunan, hatta trafik sıkıştığında bile hemen yanınızda biten satıcıların sattığı kâğıt mendil var ya, o mendillere o zaman selpak mendil deniyordu. Piyasaya çıkalı yeni olmuştu 4-5 yıllık bir geçmişi vardı. Pek de yaygın kullanımı yoktu. Niye kullanıyorduk, pratikti çünkü. Kullan at. Zaten sloganı da öyleydi: “Cebinde mikrop tutma, kullan at. “ Herkesin kumaş mendilleri vardı. Hatta pazartesi günleri ilkokulda bile tırnak ve mendil denetimi olurdu. Kumaş mendillerimizi göstermek zorundaydık. Biraz durumu iyi olanlar selpak mendi getirirlerdi. Bizde gıpta ile bakardık.
Ali Hocam gündüz elimde mendili gördü ve bana dedemin adıyla hitap ederek: “ Hacı Hamza’nın torunu o kâğıt ne öyle,” dedi. Bende: “Hocam kâğıt mendil, yumuşak ve burnumuzu silince hemen atıyoruz, “dedim. Ali Hocam bir şey demedi. Mendili eline aldı, baktı baktı sonra bir tane istedi verdim kendisine ama kullanmadı düzgün bir şekilde vaaz kürsünün üstüne koydu.
O akşam teravih namazı öncesi vaaz ederken söylediği sözler bugünkü gibi aklımda:
“Muhterem kardeşlerim. Yeni bir mendil çıkmış. Adına kâğıt mendil diyorlar. Artık cebimizde kumaş mendil taşıtmamak için bunu üretmişler. Güzel bir şey, temiz, burnunu sil, terini sil, yüzünü sil, abdest alınca kurulan sonra at. Ama bu mendil bugün bana konuştu ve dedi ki ey beni kullananlar! Sakın ha sizin kulluğunuz benim gibi olmasın. Benim ömrüm sadece birkaç dakikalık veya birkaç günlük. Beni kullanan hemen atıyor, gidiyor. Artık bir daha yüzüme bile bakılmıyor. Aman sizin kulluğunuz böyle olmasın. Allah’a yaptığınız ibadetler sil at cinsinden olmasın. Namazı kılınca, iftarı acınca yani Allah’ın yap dediği ibadeti yapınca tıpkı bu mendil gibi bir kenara atıvermeyelim. İbadetin hatırını da gözetelim. Her ibadetin hatırı vardır. Bakın cemaat arkadaşlığınız kâğıt mendil gibi kullan at olmasın, evliliğiniz, karı –koca ilişkileriniz hatta babalığınız bile kâğıt mendil gibi olmasın. Cami cemaatliğiniz de kâğıt mendil gibi olmasın cemaate, bir arada olmaya gayret edelim. Hakkın hatırını gözetin. Kehf Suresinde Allah Cc. Diyor ki: “Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.” Biz geçici olana değil baki olana sarılalım. Baki olan da Allah’tır.“
Kısaca:
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider) Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir. (Hadid 20)
Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?” (En’am Suresi 32)
Hz. Ali (r.a.) şöyle buyuruyor: “Ey Allah’ın kulları! Siz bu dünyadan göçenlerden farklı değilsiniz. Onlar sizden daha uzun ömürlü, daha kuvvetli, daha mamur beldelere ve daha ölmez eserlere sahip idiler. Birkaç nesil sonra sesleri sakinleşti ve tamamen duyulmaz oldu. Cesetleri çürüdü, yurtları bomboş kaldı ve eserleri yok oldu. Onlar muhteşem saraylarını, konforlarını ve atlastan dokunmuş yataklarını yastıklarını üzeri taşlarla örtülü, toprak yığılı viranelere yapılmış mezarlara değiştiler. Yerleri dar sakinleri gariptir. Onlar orada yalnızların, kendi başının derdine düşenlerin ve birbirleriyle samimi olmayanların arasındadırlar.
Fahri Sarrafoğlu