Türk basınının gelişiminde önemli rol oynayan isim: İbrahim Şinasi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türk toplumunda Tanzimat’ın ilanı ile başlayan batılılaşma sürecinin ilk ve en önemli yazarlarından birisi olarak kabul edilen İbrahim Şinasi’nin Türk edebiyatının yanı sıra Türk basınının da gelişiminde önemli rol oynadığı kesindir.

1827 yılında İstanbul’da doğan Şinasi’nin babası Osmanlı-Rus savaşı sırasında Şumnu’da şehit düşen bir topçu subayıdır. Şinasi’nin büyüdüğü ve İstanbul’da yaşadığı yer Tophane semtidir. Annesi ve akrabaları tarafından büyütülen Şinasi ùlk eğitimini mahalle mektebinde aldi ve daha sonra Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye kaydolmuştur. Ancak, tıp okumaktan vazgeçerek, Mekteb-i Ulûm’a kaydolmuştur. Mekteb-i Ulûm’da iken, Fransızca öğrenmiş ve Batı edebiyatı ile tanışmıştır.

1852 yılında, Şinasi ve Agâh Efendi, ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’i çıkarmışlardır. Tercüman-ı Ahval, Türk basınının ilk önemli gazetelerinden biridir. Bu gazetede, Şinasi, makaleler, şiirler ve oyunlar yayınlamıştır.

18 Eylül 1856 tarihinde Meclis-i Maarif üyeliği görevinden azledilmiştir. Azil nedeni olarak “bazı evzâ-ı makdûha” gösterilir. Aslında Şinasi’yi Meclis-i Maarif üyeliğine getiren de, bu görevden azleden de Ali Paşa’dır. Şinasi, bir buçuk ay kadar sonra Ali Paşa’nın azledilip yerine tekrar Mustafa Reşid Paşa sadrazam olunca ünlü kaside-i raiyyesini yazmıştır. Doktor raporlarıyla birlikte bir dilekçe veren Şinasi eski görevine dönmeyi talep etmiş ve 9 Haziran 1857 tarihinde Meclis-i Maarif’teki üyelik görevine dönmüştür. Şinasi’nin bu seferki görevi 5 Temmuz 1863 tarihine kadar devam edecektir.

Bu yıllarda Şinasi önce kaside ve münacaatını, sonra Tercüme-i Manzume adlı Fransızca’dan çevirdiği şiirlerini yayınlamış, ardından önce Agâh Efendi’yle birlikte Tercüman-ı Ahvâl (22 Ekim 1860), ardından kendi başına Tasvir-i Efkâr (28 Haziran 1862) gazetelerini çıkarmıştır. Padişah Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı karşısında yaptırdığı tiyatro binasında sahneye konmak üzere sipariş ettiği eserlerden biri olarak Şair Evlenmesi adlı piyesini kaleme almıştır. Eserin saray tiyatrosunda sahneye konup konmadığına ilişkin bir bilgiye sahip değiliz. Ancak eserin Tercüman-ı Ahvâl sayılarında tefrika edildiğini biliyoruz. 

Paris’e kaçışı

Tasvir-i Efkâr’da yer alan bir haber-yorum nedeniyle irade-i seniyye ile Meclis-i Maarif’teki görevine ikinci defa son verilen Şinasi bu sırada Mustafa Fazıl Paşa ile yakınlaşma ihtiyacını duymuş ve nihayet Paşa’nın Avrupa’ya gitmesi üzerine muhtemelen 1865 yılı Ocak ayından sonra gizlice Paris’e gitmiştir.

Şinasi’nin bu gidişinin arkasında 1 Ocak 1865’te yürürlüğe konacak olan Matbuat Nizamnâmesi’nin ağır şartlarının bulunduğu tahmin edilmektedir. Paris’te sözlük çalışmalarına yöneldi. Masrafları Mustafa Fazıl Paşa tarafından karşılandı, Jean Pietri vasıtasıyla Nâmık Kemal’le haberleşti. Ancak Namık Kemal ve diğer Yeni Osmanlılar Paris’e geldiklerinde onlardan uzak durarak çalışmalarına devam etti. Société Asiatique Üyeliği’nden ayrıldı.

1867’de Sultan Abdülaziz Paris’e gelince Padişaha refakat eden Fuad Paşa ile görüşüp İstanbul’a dönmesi konusunda söz veren Şinasi, padişahın maiyetiyle beraber Peşte’ye gitti. Padişahın ayrılmasının ardından orada bir süre daha kalıp Macar dil bilginleri ve şarkiyatçılarla görüştü. 24 Eylül 1867’de Köstence yoluyla İstanbul’a dönen Mustafa Fazıl Paşa’nın Peşte’den onu da alıp İstanbul’a getirdiği düşünülür. Sadece birkaç ay İstanbul’da kalan Şinâsi bu arada, Fuad Paşa’ya bir dilekçeyle başvurup İstanbul’a dönmesi yolunda yardım ricasında bulunan karısını bu davranışından dolayı boşadı.

Paris’e kısa bir süre sonra tekrar döndü. Burada kaldığı iki yıla yakın sürede, Fransa Millî Kütüphanesi’nde Osmanlı Lügati için çalıştı. Neredeyse hayatının tek amacı haline gelen bu eser “tı” harfine kadar hazırlanmıştır. Ancak bu çalışmaların günümüze kadar hiçbir parçası ele geçmemiştir.

Son yılları

Şinasi 1869 Ağustos’undan sonraki bir tarihte İstanbul’a dönmüştür. Ancak artık ne gazetesiyle ne de başka türlü bir siyasî hareketle ilgilenmeden sadece hazırlamakta olduğu lügati üzerinde çalışmaya devam etmiş ve kendi eserlerinin yeni basımlarıyla meşgul olmuştur. Beyninde oluşan bir tümör sonucu hastalanarak 12 Eylül 1871 gecesi vefat etmiştir. Taksim’de Ayaspaşa mezarlığında annesinin mezarı yanına defnedilmiştir. Cenazesi ailesi ve mahalleli tarafından kaldırılmış, cenazede Ebüzziya Tevfik dışında aydınlardan ve devlet adamlarından kimse bulunmamıştır. Şinasi’nin boşandığı eşinden Hikmet Şinasi adlı bir oğlu olup Galatasaray Sultânîsi’nde okumuş, hayatını gazete musahhihliğiyle geçirmiştir.

Eserleri

İbrahim Şinasi’nin başlıca eserleri şunlardır:

  • Şair Evlenmesi (1859): Batılı anlamda yazılmış ilk tiyatro eseridir.
  • Müntehabat-ı Eş’ar (1860): Şinasi’nin şiirlerini içeren bir antolojidir.
  • Durub-ı Emsal-i Osmaniye (1863): Osmanlı atasözlerini içeren bir eserdir.
  • Müntehabat-ı Makalat (1863): Şinasi’nin makalelerini içeren bir antolojidir.

Önemi

İbrahim Şinasi, Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Şinasi, Türk edebiyatında batılılaşma sürecinin öncülerinden biridir. Şinasi, Batı edebiyatından yeni türleri ve konuları Türk edebiyatına kazandırmıştır. Ayrıca, Şinasi, Türk basınının gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.

Şinasi’nin Türk edebiyatına yaptığı katkılar şunlardır:

  • Batılı anlamda ilk tiyatro eseri olan Şair Evlenmesi’ni yazmıştır.
  • Batı edebiyatından yeni türleri ve konuları Türk edebiyatına kazandırmıştır.
  • Türk basınının gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.

Mezar yeri bir binanın altında çıktı

Yaklaşık iki yıl önce, Tanzimat döneminin en önemli aydınlardan biri olan Şinasi’nin mezarının İstanbul Gümüşsuyu’ndaki Ayaspaşa Palas binasının altında kaldığı ortaya çıktı. Yıllar boyunca meçhul olan Şinasi’nin mezarı gün yüzüne çıkarıldı. Fakat mezarı ne yazık ki bir binanın altındaydı.

Bölge bir zamanlar Ayaspaşa Mezarlığı olarak anılıyordu. 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar defin işlemleri yapılan alan zamanla parça parça yok edilmeye başlandı. 1800’lü yıllarda çekilen fotoğraflarda buranın geniş bir mezarlık olduğu ortaya çıkıyordu. 1934 yılında bölge kamulaştırılınca mezarlar başka bir yere nakledilmeden üzerlerine binalar yapıldı. Ve birçok kıymetli Osmanlı mezar taşları kırılarak yeni yapılan binaların temel taşı olarak döşendi.

Edebiyatımızın en önemli isimlerinden biri olan Şinasi de 45 yaşında 1871 yılında vefat ettiğinde buradaki mezarlığa defnedildi. Fakat mezar yeri tam manasıyla bilinmiyordu. Tarih araştırmacısı Mehmet Dilbaz’ın birtakım belgelere ulaşması sonucu Şinasi’nin Alman Konsolosluğu’nun tam karşısında bulunan Ayaspaşa Palas’ın altında kaldığı ortaya çıktı.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.